Amasra’da 14 Ekim’de meydana gelen ve 41 işçinin ölümüne neden olan maden ocağı kazası üzerindeki bilinmezlik perdesi hâlâ kalkmış değil. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bütün önlemlere ve her şeyin yolunda gitmesine rağmen patlamanın nasıl olduğunun araştırıldığını söyledi. Kaza üzerinden bir hafta geçti. Üç savcının görevlendirildiği soruşturmada henüz gözaltına alınan, soruşturulduğu açıklanan kimse yok. TBMM’de kurulacak bir araştırma komisyonu bekleniyor.
İYİ Parti lideri Meral Akşener 19 Ekim’deki TBMM Grup toplantısına başında maden işçilerinin sarı baretiyle çıktı ve sözü emekli maden işçisi Cengiz Yaşar Alpan’a bıraktı. Babasının dedesinden itibaren maden Zonguldak kömür havzası maden işletmelerinde çalışmış olan ve çocukları, torunları da kömür ocaklarında madenlerinde çalışan emekli maden işçisi Alpan’ın anlattıkları aslında hem insani hem de ekonomik bakımdan çok içeriden ve samimiydi. Ben Karadeniz Ereğli’de büyüdüm. Babam Faik Yetkin Ereğli Demir-Çelik Fabrikasında çalışıyordu. Kömür ve demir-çelik işçileri ve sorunlarına aşinayım. Belki onların emeğine manevi borcumun çok az bir kısmını ödeyebilirim ümidiyle YetkinReport okurlarını Alpan’ın söyledikleriyle baş başa bırakıyorum.
Ne olduysa büyük yürüyüşden sonra oldu
“Bu yüce ve Gazi Meclis’in İYİ Parti grup toplantı salonunda sizlere konuşmam bir kader. Kader beni bu konuşmayı yapmayı planlamış demek ki.
Batısında Karadeniz Ereğli- Kandilli, doğusunda Kurucaşile- Nane Pınarı, güneyinde Azdavay Maksut ocakları, kuzeyinde Karadeniz olan taşkömürü havzasından sizlere selam getirdim. Selamla birlikte derin hüzün ve üzüntülerimi de getirdim.
Atalarım yabancı kumpanyaların işyerlerinde madenci, dedelerim mükellefiyet döneminde madenci, babalarım gönüllü madencilerin oğullarıyım. Çocuklarım, torunlarım ise yeraltında ölüm, yerüstünde yoksulluk diyen kurada ki şanslı madenciler. İşte bu havzanın gerçeği.
Büyük Madenci Yürüyüşü ve Greviyle yüzleştim.
Haklı ekonomik taleplerimizin öncelikli olmadığını, önceliğin havzaya yatırım yapılmasını seslendirdik.
Ne olduysa Büyük Madenci Yürüyüşünden sonra oldu; zorunlu emeklilik, işyerlerine taşeron sokulması ve en sonunda redevans sahaları ile birlikte tamamen küçülen ve küçültülen bir havzaya sahip olduk.
Sendika maden kapatmaya göz yumdu
“Bu havzada yaşayanlara; bundan sonra ne yapacakları konusunda 90’lı yıllarda çok çeşitli alternatif projeler sunuldu. Ama ne yazık ki, bunların hiçbiri yaşama geçirilemedi. Sonucunda göç alan bir havza, sürekli göç vermeye başladı. Bu havzada yaşamını kazanan bizlerin çocukları, torunları ülkemizin dört bir köşesinde ekmek paralarını kazanmak için doğdukları toprakları terk ettiler.
Koskoca 40 bin işçiye sahip olan kurum ne yazık ki, 6 bin kişilik işçiye sahip; kapatılmasına karar verilmiş işyeri şartlarına getirildi. Şimdi ne redevans işletmecileri mutlu ne de havzanın tamamı. Herkesin sorunları birikmiş ve çözüm bekliyor.
Genel Maden İşçileri Sendikası, Büyük Madenci Yürüyüşü sonrasında izlediği politika; bu kurumun kapatılmasının veya kapatılmasına yol açan gelişmeleri görmezden gelmekti.
Kaldı ki, sendikanın asli görevleri iş yerinin verimli ve iş güvenliği içinde sağlayacak şartların takipçisi olmasıdır. Bir iş yerinde çalışanlarının yaşayacağı; çalışma koşulları için yapılan siyasal baskılardan korumaktır üyelerini. İş yerindeki çalışma barışı ve çalışma disiplini zarar görürse iş güvenliğini olumsuz etkilendiği bilinen bir gerçektir.
Amasra’nın üretim yapmaması istenmiş
“Türkiye Taşkömürü Kurumu’na çok ender ve çok az miktarda işçi alınması ise ne yazık ki, kura sonucunda seçilenlerle oluyor. Kurada şanslı olan bu gençlerimiz nerden bilebilirlerdi ki canlarından olacaklarını. Gurbette olan evlatlarımız seve seve madende çalışmak için geri geldiler. Hiçbir evladımız kaderinde ölüm, can kaybı olacağını bilemezdi ki.
Amasra’da 41 canımızı verdik. Sendika bu canlarımızın son yolculuğuna uğurlarken bile bizlerin, hepimizin omuz omuza saf tutacağımız cenaze namazını kılacak töreni bile çok gördü.
İçim yanıyor, çok üzüntülüyüm ama onların sesi de olmak zorundayım.
Amasra Taşkömürü İşletmesi üretim yapmaması için sanki biçimlendirilmiş. 2005 yılında eksi 400 altı redevans sahası olarak bir özel şirkete devredilmiş. Bu şirket ne yazık ki, o tarihten bu yana 1 kilo kömür üretmemiştir. Bu yetmezmiş gibi anlaşma haricinde yüzey kömürleri diye adlandırılan artı kotlar bile bu özel şirkete tahsis edilmiş.
Bütün bunlar özel şirkete devir için mi?
“Bir taraftan var olan mevcut yapıda yeni yatırım yapılmaması, diğer taraftan norm kadronun çok altındaki bir işçi sayısı ile üretim yapılmasının istenmesi, koşulları içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir.
Bir taraftan lağım süreceksiniz diğer taraftan aynı kotta üretim yapmak için pano hazırlayacaksınız. Benim bildiğim, aynı üretim havzasında aynı bölgede iki ayrı işletme olmaz.
Ne kadar tedbir alırsanız alın ne kadar iş güvenliği koşullarını sağlarsanız sağlayın dar alana sıkıştırılmış bir yerden üretim bekleyemezsiniz. Beklerseniz tahmin edemeyeceğiniz, öngöremediğiniz sonuçlarla karşılaşırsınız.
Kaldı ki Amasra bu üretim bölümünde uzun yıllardan bu yana çalışmakta ve rezervlerini tüketmektedir. Bu bilindiği halde, üretim yerinin eksi 400 redevans sahası artı deniz seviyesi üstündeki redevans sahası bir firmaya verilmiş, arada kalan dar alanda Amasra Taşkömür İşletme Müessesi üretim yapmaya zorlanmıştır. Böyle bir dar alanda üretim yapılması mümkün değil.
Aklıma gelen şu oluyor; bizi bu kadar çok sıkıştırmaları, Amasra üretim havzasını özel şirkete devretmek için mi? Bunu kendi kendime soruyorum.
Madenler kapatılmamalı, önlem alınmalı
“Ateş düştüğü yeri yaktı. Bundan sonra canlarımız gitmesin istiyorsak Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konuyu samimiyetle ele alması gerekiyor. Kaza sonrasında süren adli süreç sorumluları ortaya çıkaracaktır ama bundan sonra böylesine kazaların olmaması için havzanın tüm problemlerinin çözümü ve sonuçlandırılması gerekiyor.
Bu konuda uzman, liyakatli meslek insanları ve akademisyenlerimiz var. Havzanın sorunlarını zaman kaybetmeden ele alınması ve çözüm yollarının açıklanması kamuoyu vicdanını da rahatlatacaktır.
Dünyadaki enerji hammadde ihtiyacı her geçen gün artacağı aşikardır. Enerji hammaddesi konusunda Amasra’nın ülkemize sağladığı katkı bu sebeple büyük bir önem arz etmektedir. Bu da gösteriyor ki, maden sahalarımızın özelleştirmeden uzak tutulması gerekmektedir.
Sayın Genel Başkanım, sizlerin bu konuyu hassasiyetle takip edeceğinizden hiç şüphem yok. Amasra’nın kapatılmasının karşısında duracağınıza inanıyorum. Siyaset üstü bir durum olan bu sorunu, parti ayrımı yapmaksızın, herkesin çözüm sağlaması için katkı sağlayacağına inanıyorum. Bu çatı altındaki tüm milletvekillerinin, bu olaya katkı vereceğine inanıyorum. Gazi Meclis’in çatısı altında sesimize ses olduğunuz için tekrar sizlere teşekkür ediyorum. Şehit madenci kardeşlerime Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize sabırlar diliyorum. Hepinize saygılarımla.”