CHP bir bakımdan Türkiye’nin en istikrarlı partisi: siyaset dönüşleri değil, siyaset yöntemi bakımından hiç şaşırtmıyor. Yine tam meyve toplayacakken bindiği dalı kesmekle meşgul. Bindiği dal 2019 belediye seçimlerindeki başarı, toplayacağı meyve, müttefikleriyle birlikte 2023 seçimleridir. 2023 seçimleri yaklaştıkça CHP içinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın aleyhine kaynatılan kazanlarsa açıkça bindikleri dalı kesmek anlamına geliyor.
Aslında Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2018 seçimlerinde Meral Akşener’in İYİ Parti’sine destek vermesi, 2019’da onlarla Millet İttifakını oluşturup seçimlerden galip çıkmaları CHP açısından şaşırtıcı bir uzlaşma adımıydı. Belediyelerin AK Partiden alınmasıyla oluştu, büyüdü o dal.
O dal kesilip düşerse o kazanları kaynatanlara bir şey olmayacak. Onlar yine “Küçük olsun, bizim olsun” hizipçiliği içinde parti koltuklarını korurlar. Olan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 20 yıllık iktidarının değişmesini isteyen muhalif seçmenin umutlarına ve -Nasreddin Hoca fıkrasındaki gibi- o kesilen dalla birlikte düşecek Kılıçdaroğlu’na olacak.
İmamoğlu ve Yavaş’ın kabahati ne?
İnsanın gerçekten CHP’lilere sorası geliyor: Ne kötülüğü dokundu İmamoğlu’nun, Yavaş’ın size?
İmamoğlu ve Yavaş’la almadı mı CHP 25 yıl aradan sonra İstanbul ve Ankara belediye başkanlıklarını?
İstanbul ve Ankara’nın Büyükşehir Belediye Meclisi çoğunluklarının CHP ve İYİ Parti’de olmamasından, AK Parti ve MHP oylarının belediyenin çoğu faaliyet ve gelir kaynağını engelleyen çoğunluğundan yakınırken dahi bir gerçeği gözden kaçırıyor Ankara- Söğütözü’ndeki sakin binalarında mesai yapan CHP yöneticileri. CHP ve İYİ Parti oyları tek başına Belediye başkanını seçtirmeye yetmiyordu. İmamoğlu’nun ve Yavaş’ın şahsi özellikleriydi biraz da AK Parti bakımından stratejik önemdeki İstanbul ve Ankara belediye başkanlıklarını CHP’ye getiren.
İmamoğlu’nun ve Yavaş’ın çevreleriyle ilişkileri CHP Genel merkezinin en çok şikayetçi olduğu konu. İmamoğlu’nun iş dünyasıyla çok içli dışlı ilişkileri üzerinden kaynatılıyor kazan, bir de kimi zaman gereksiz medyatik çıkışlarından. Yavaş’ın ise belediyenin kilit mevkilerine ülkücü kökenli isimleri getirmesi ve daha çok İYİ Parti Genel Merkezine yakın görünmesinden.
Kılıçdaroğlu’nun gözüne girmek için
Sanırsınız iki siyasetçiyi de tanımıyordu, ilişkilerini bilmiyordu CHP onları aday yapmadan önce. Bu kadar şikayetçiyseniz oturup birlikte bir karşılıklı denetleme ve geri bildirim sistemi kurarsınız, olur biter. Sistem yok ama şikâyet var.
Üstelik bunu yapanların çoğu bunu Kılıçdaroğlu’nun gözüne girip güya onun aday adaylığını güçlendirmek adına yapıyorlar. Milletvekili seçimlerinde listeye iyi bir yerden girebilmek adına kestikleri dalın stratejik öneminin farkında değiller, ya da umurlarında bile değil.
Oysa Kılıçdaroğlu’nun “Benimle misiniz?” mesajı da İmamoğlu’nun ve Yavaş’ın “Sizinleyiz” mesajları da doğrudan kendi adaylığına değil, adaylık için vereceği karara destek talebi ve yanıtıydı. Bu durum, göze girme ekibinin o kadar umurunda değil ki, Altılı Masa liderleri ortak aday olarak Kılıçdaroğlu’nun değil de İmamoğlu’nun ya da Yavaş’ın ismi üzerinde anlaşırlarsa durumu nasıl toparlayacaklarına dair bir hazırlıkları da görünmüyor.
İmamoğlu davası Hızır gibi yetişti
İşte bu ortamda AK Parti’nin alkışları arasında İmamoğlu’na açılan hapis ve siyasetten yasaklama talepli dava soğuk duş etkisi yaptı CHP Genel Merkezinde. Siyaset yasağı gelirse sadece İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı aday adaylığı düşmüş olmayacaktı; aynı zamanda tam seçim öncesi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı da AK Parti’ye geçmiş olacaktı.
Önce Kılıçdaroğlu, sonra Akşener TBMM Grup toplantılarında İmamoğlu’na destek mesajları verdiler. Kılıçdaroğlu’nun da katılımıyla Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın oğlunun düğününde birlik beraberlik fotoğrafları verdiler. AK Partiyi -ve her kesimden oy alarak- bir değil iki defa yenen İmamoğlu’nun “iktidar tarafından istenmeyen rakip” olduğunu hatırlatma işiyse, Nevşin Mengü’nün YouTube kanalına konuşan İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’ya düştü.
Yine de siyasetten yasaklama girişimi Hızır gibi yetişti ve hem İmamoğlu hem Yavaş’ın adaylıklarının hala masada olduğunu gösterdi.
Eğer Altılı Masa liderlerinde kazanırlarsa seçilecek yeni cumhurbaşkanının “İkinci Erdoğan” olacağı, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş hedefinden sapacağı endişesi varsa, bir an önce devlet aygıtını geçiş sürecinde nasıl işleteceklerini belirlemeleri gerekir.
Belki böylelikle CHP de bindiği dalı kesmeyi bırakır.