Kadınların ahı ve isyanı alacak sizin o vahşi aklınızı, kör vicdanınızı derken sadece İran İslam Cumhuriyetindeki mollalar rejiminden söz etmiyorum, Türkiye’den de söz ediyorum.
Bunu Mustafa Kemal Atatürk’ün 1934’te kadınlara erkeklerle eşit seçme ve seçilme hakkı tanıdığı 5 Aralık günü yazmak bana acı veriyor. Ama Anayasa’nın 2’inci maddesine göre kâğıt üzerinde laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nden söz ediyorum.
Cemaat mollası Yusuf Ziya Gümüşel’in, altı yaşındaki kız evladını 29 yaşındaki müridi Kadri İstekli’ye “verdiği”, çocuğunun altı yaşından itibaren tecavüze uğramasına cevaz verip bu işkenceyi onayladığı ve cezasız kaldığı haberinin gündem olduğu Türkiye’den. Haberi Birgün’de gazeteci Timur Soykan yazdı, bu bağlantıdan okumanızı öneririm. Çocuk 13 yaşına yine cemaat bağlantılı doktorların yardımıyla yerine 21 yaşında bir kadını teste sokup din kisvesi altında bu işkencenin devam ettiği ülkemizden.
Haber üzerine açılmış bir soruşturma henüz yok ama cemaati, Yusuf Ziya mollanın İstanbul, Çengelköy’de kurup yönettiği Hiranur Vakfı’nın sitesinden apar topar silmiş ismini.
Tanıdık bir cemaat
Vahşi akıl, kör vicdanın görünmez bir dokunulmazlık zırhıyla korunduğu bir dönemden geçiyoruz.
Cemaat dediğimiz, yıldızı AK Parti iktidarında daha da parlayan, Nakşibendi tarikatının, merkezi İstanbul, Fatih’te bulunan İsmailağa Cemaati.
Hani şu kadına karşı İstanbul Sözleşmesinin iptal edilmesi kampanyasını başlatan İsmailağa Cemaati. Hani İstanbul Sözleşmesinin iptal edilme sürecinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, birkaç ay sonra ölecek olan (ve zamanında molla Yusuf Ziya’ı Çengelköy’de cemaat örgütlenmesiyle görevlendiren) ziyaret ettiği Mahmut Ustaosmanoğlu’nun şeyhi sayılan İsmailağa Cemaatinden söz ediyoruz. CHP’nin 2019’da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını Ekrem İmamoğlu ile almasından sonra Erdoğan’a oy şantajıyla istediklerini yaptırmaya çalışan cemaat yani. Şu Cübbeli Ahmet (Mahmut Ünlü) Hocanın ekran yüzü olduğu örgütlenme. Zaten o da ziyaretçisi olmuş vahşi aklın, kör vicdanın son simgesine dönüşen molla Yusuf’un Hiranur Vakfının; görüntüsü bu bağlantıda.
Şimdiki hedefleri 6284 sayılı kadına ve çocuğuna karşı şiddetin önlenmesi yasasının iptalini sağlamak. Bütün dünyada olduğu üzere “ailenin korunması” adına LGBT-düşmanlığı kisvesinde ve mümkünse seçimden önce tabii…
Vahşi aklın sırtı sıvazlandıkça
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3 Aralık’ta Şanlıurfa’da “açılış” adı altındaki mitingiyle gövde gösterisi yaptıktan sonra ahalinin karşısına İbrahim Tatlıses ile çıktı. Tatlıses bir zamanlar sevilen bir türkücüydü, artık Beştepe’ye yakınlığı sayesinde TV programı var. Ama Tatlıses aynı zamanda daha önce bildiğimiz kadarıyla en azından oyuncu Perihan Savaş ve dansöz Asena Çakmak’ı feci şekilde dövmüş ve bunu da “kadın dediğin dayak da yemeli” diye savunmuş, vahşi zihniyete sahip birisi.
Siyasete de meraklı. Daha önce bağımsız milletvekili ve AK Parti’den milletvekili olmak istemiş. Erdoğan o zaman Ahmet Fakıbaba karşısında şansı olmadığını görerek Tatlıses’i veto etmiş.
Şimdi Fakıbaba İYİ Parti’ye geçti, Erdoğan kadın düşmanı Tatlıses’le Şanlıurfa’da. Cumhurbaşkanı oy baskısıyla kendi imza attığı Sözleşmeyi iptal etmişti ama bu kadın düşmanını neden yanına alıp kürsüye çıkarır?
Geçenlerde gazeteci Deniz Zeyrek, Sözcü’de yazdı, TBMM Parkında müdahale ettiği bir kadına şiddet vakasına polislerin nasıl zoraki işlem yaptığını. Vahşi zihniyet, kadına erkek şiddetini mübah görüyor, bunun topkuma ne tür bir mesaj vereceğini düşünüyor?
Hükümetin “önlüyoruz” beyanlarına rağmen sadece geçtiğimiz Kasım ayında 30 kadın tanıdığı erkekler tarafından öldürülmüş, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre; 2022 sonuna gelmeden 258 cinayete ulaşmış sayı.
Eşit temsil talebi
Ama sorun sadece kadın cinayetleri değil. Bu vahşi zihniyetin her alanda, bürokraside de siyasette de kendisini göstermesi.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, 5 Aralık üzerine yayınladığı mesajda, seçme ve seçilme hakkının yeterli olmadığını, TBMM’den belediye başkanlıklarına dek her siyasi kademede temsilde eşitlik istediklerini söyledi.
Oyuncu Ezgi Mola’nın Hürriyet Altın Kelebek ödül töreninde kadınlar, çocuklar ve tüm canlılar için eşit yaşam hakkı öngören yasa istemesine İYİ Parti lideri Meral Akşener hemen sahip çıktı; kadın siyasi lider sıfatıyla iyi de yaptı.
Hafta sonu ilginç bir örnek yaşadık. Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, İkinci Yüzyıla Çağrı toplantısı sırasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşi Selvi Kılıçdaroğlu’nun uyuklar gibi fotoğrafını CHP’nin işe yaramazlığı gibi gösteren Twitter mesajı nedeniyle müthiş tepki görüyor. Selvi Kılıçdaroğlu’nun meğer o sırada rahatsız olduğu ve testinin daha sonra Covid-19 pozitif çıktığı anlaşıldıktan sonra gelen sosyal medya tepkileri Özdil’in CHP-karşıtlığından çıkıp kadınları aşağılamasına tepkiye dönüştü.
İran’da, Türkiye’de, her yerde
Kadınların, erkekler tarafından koyulan kurallara göre o kullanmasını ne giyip ne giymeyeceğine ne okuyup hangi işte çalışabileceğine, kime oy vermesi gerektiğine uymasını isteyen zihniyet baskıcı, ilkel ve vahşi, vicdansa kördür.
Geçmişte Türkiye’deki türban yasağı ve sonuçlarından yeterince ders çıkarmayan varsa, bugün İran’da bunun tam aksine bakıp ders çıkarabilir.
İran’da Mesha Emini’yi başörtüsünden saçının teli görünüyor diye döve döve öldürülmesi bugün rejimi sarsmaya başladı. Öldürülmeyi göze alıp molla rejiminin giyilmesini, mecbur tuttuğu örtülerini çıkarıp yürüyüş yapan kadınlar, akıl ve vicdan sahibi erkeklerden destek görmeye başladı. Protestolar yayılıyor. Mollalar ya zulümlerini artırıp göstericilere ateş açarak ölümle caydırma yoluna gidecek, ya da egemenliklerini pekiştirmek için korudukları kuralları gevşetmek zorunda kalacaklar.
İran, Türkiye ve her yerde kadınların ahı ve isyanı alacak sizin o vahşi aklınızı, kör vicdanınızı.