Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 12 Aralık Kabine toplantısı ardından, olayın patlamasından bu yana ilk kez sistematik tecavüz olayı hakkında konuştu. Sözleriyle sadece iki gün önce Emine Erdoğan’ın gerisinde kalmadı aynı zamanda ağır gaflar da yaptı. Gaflardan birisi feci olayı tarifi, diğeri de İsmailağa Cemaatini isim vermeden “inanç temsilcisi kurum” ilan ederek kollama çabasıydı.
Erdoğan’ın şu sözleri bu insanlık trajedisi tarifte ancak “idare eder” sınıfına girer:
• “Günümüz şartlarında 13 yaşında nişan, 14 yaşında evlilik gibi bir durumu kabul edebilmemiz asla mümkün değildir. Hele hele daha küçük yaşlardaki istismar iddiaları tam bir faciadır.”
Eşi Emine Erdoğan ise iki gün önce çok daha net kınamıştı bu faciayı:
• “Çocuk istismarı, insanlık dışı bir suçtur, sapkınlıktır! Hiçbir dine, ahlaka, geleneğe sığmaz, mazereti kabul edilemez. Bu suçu işleyen, göz yuman, sessiz kalan herkes hesap vermelidir. Sürecin ben de takipçisi olacağım. Adaletin tecelli edeceğine inanıyorum.”
Türkiye Cumhurbaşkanı ise bu insanlık dışı suçta bile denge kollamak peşinde.
Cemaat “inanç temsilcisi” mi?
Neyin dengesi mi? İsmailağa Cemaatini kızdırmama, toz kondurmama dengesi. Neden olduğuna da geleceğim ama önce Cumhurbaşkanının şu sözlerine bakalım:
• “Böyle bir hadiseyi milletimizin inancıyla ve o inancın temsilcisi kurumlarla irtibatlandırmak en hafif ifadesiyle ahlaki olmayan bir çarpıtmadır.”
Erdoğan’ın burada Diyanet İşleri Başkanlığını kast ettiği de söylenebilir. Oysa Diyanet’i bir sonraki cümlede zaten ismen anmaktadır. Erdoğan’ın bu sözlerle İsmailağa Cemaatini “inanç temsilcisi kurum” olarak tanımladığı yorumunu yapmaksa mümkün.
Erdoğan’ın bu sözlerinden birkaç saat önce İsmailağa Cemaatinin avukatı Esat Gökdemir bakın ne dedi:
• “Bir kişinin yanlışı ile bir cemiyetin tamamını suçlamak doğru değildir, bu tür ahlaksızlıkların görmezden gelinmesi asla kabul edilemez.”
İfade benzerliği ve bizlere ahlak dersi vermesi bir yana Cemaat avukatının 6 yaşındaki kız çocuğunu 29 yaşındaki müridi Kadir İstekli’nin “evlilik” adı altında sistematik tecavüzüne sunan İsmailağa mollalarından Yusuf Ziya Gümüşel’in “yanlış” yaptığını artık “iddia” demeden kabul ettiğini da anlıyoruz.
“Kızımızın erken evliliği” mi?
Erdoğan sözlerine başlarken şunları söylemişti:
• “Geçtiğimiz günlerde kamuoyunda haklı şekilde tepkiye yol açan bir kızımızın erken yaşta evliliği ile öncesinde ve sonrasında yaşanan acılar hususundaki görüşlerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum.”
“Bir kızımızın erken yaşta evliliği…”
Sabah saatlerinde hükümetin bu konudaki eylemsizliğini protesto için milletvekilleriyle birlikte Meclis’ten Adalet Bakanlığına yürüyen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu hemen cımbızla çekti çıkardı:
• “Erdoğan “Çocuğun erken yaşta evlendirilmesi” mi dedin sen? Ne evlendirilmesi, ne anlatıyorsun sen! 6 yaşında çocuk sistematik tecavüze uğradı, şürekan yıllarca sümenaltı etti. Yakalandın, hem de fena yakalandın…”
Kılıçdaroğlu herhalde kızgınlığından yanlış alıntı yapmış. Cumhurbaşkanımız “evlendirilmesi” dememiş, “evliliği” demiş. Boşuna Emine Erdoğan’ın gerisinde söylemiş demiyorum.
Ama şunu da belirteyim. Erdoğan’ın sözlerinde “günümüz şartlarında” demesi dahi tekfirci siyasi İslamcıları kızdırabilir; “Ne demek günümüzde?” diye Erdoğan’ı da hedefe koyabilirler.
Oysa Erdoğan’ın 2023 seçiminde ilk turda yüzde 50+1’i bulup seçilmeyi arzuluyor. Armudun sapı, üzümün çöpü demeden her bir oya ihtiyacı var.
İsmailağa Cemaatini kızdırmak
Erdoğan ve AK Parti yüzde 50+1 oy cenderesine iktidarı borçlu oldukları MHP lideri Devlet Bahçeli’nin destek şartlarından biri olarak katlanıyor.
İsmailağa Cemaati, İskenderpaşa ve Erenköy Cemaatleriyle birlikte Nakşibendiliğin İstanbul’daki üç örgütlenmesinden biri.
İskenderpaşa bir süredir öne çıkmıyor. Çıkmasına da gerek yok zaten. 1960’lardan bu yana muhafazakâr siyasette yükselip ülke yönetiminde yer alan pek çok ismin yolu İskenderpaşa’dan geçmiştir.
Erenköy Cemaatinin zaten CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun kazandığı 2019 İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerinden bu yana Erdoğan ve AK Partiyle netameli ilişkisi, son yaşanan BİM zincir marketler olayıyla ağır hasar almış durumda.
Dahası, İsmailağa Cemaati daha çok Karadenizliler arasında örgütlü ve etkili. İsmailağa’yı da kızdırıp küstürmenin maliyeti çok ağır olabilir.
Erdoğan’ı Kadına Şiddete Karşı İstanbul Sözleşmesinden çekilmesiyle sonuçlanan kampanyayı İsmailağa başlatmıştı.
Elini verip kolunu kurtaramamak
Erdoğan adeta bu cemaatlere elini vermiş kolunu kurtaramaz görünüyor. Çoğul konuşmam benzeri bir durumun Doğu ve Güneydoğu’da örgütlü Nakşibendi kolu olan Menzil Cemaati için de geçerli olması. İrili ufaklı başkaları da var.
Daha önce “Kıblemiz bir” diye diye Fethullahçı örgütlenmeyi devletin ve toplumun içinde benzer şekilde yükseltmişti Erdoğan. Sonucunu biliyoruz: 15 Temmuz 2016 kanlı kalkışması. Şimdi onlar gitti, yerini bu ve benzerleri aldı.
İnsanın aklına Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın 2020’de Hazine ve Maliye Bakanlığını bırakıp giderken söyledikleri geliyor: “At izi it izine karıştı. Allah sonumuzu hayretsin”.