2022 yılında Türkiye’de kadınlar ve belki de ülkemizin en dinamik gruplarından biri olan kadın örgütleri bir çok alanda ayrımcılık, adaletsizlik ve şiddete karşı mücadele etti. Aralık ayı içinde, siyasi parti liderlerinin bir çoğundan kadınlara yönelik konuşmalar duyduk. İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme tartışması ve başörtüsü için ortaya sürülen Anayasa değişikliği ile sıcak politikanın konusu kadın meselesi olunca, ben de siyasilerin kadın seçmenlere verdiği mesajlara ve kadın örgütlerinin cevaplarına bakalım istedim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, temel hak ve özgürlüklerin Anayasa gibi düzenlemelere konu edilemeyeceği inançlarına rağmen, başörtüsü meselesi olarak adlandırdığı konuyu anayasal düzeyde kalıcı olarak çözecek bir teklifte bulunduklarını, tekliflerini önce Meclis’te grubu bulunan partilere götürdüklerini, kayda değer bir geri dönüş alamadıkları için teklifi Cumhur İttifakı milletvekillerinin imzalarıyla Meclis’e sunduklarını aktardı. Ve bu teklife yaklaşımın kadın haklarının istismarcısı olanlarla, kadınların haklarına samimiyetle sahip çıkanları ayırt edeceğini iddia etti.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kadınların çok güçlü olduğundan ama güçlerini ortaklaştırmak gerektiğinden bahisle, kadınların hakkını ve hukukunu savunmanın görevi olduğunu belirtti.
İYİ Parti Genel Başkanı Akşener ise kadına yönelen her türlü şiddetin önüne geçeceklerini; 100 işverenden, sadece 9’unun kadın olduğunu, kamu ihalelerinden pay alabilen kadın girişimcilerin oranının ise sadece yüzde 1 olduğunu, bu iktidarın, kayıracağı yandaşlarını seçerken bile, ayrımcılık yaptığını, söyledi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan seçimi kaybedeceğini anlayanların “Türkiye’yi kadınlar üzerinden kutuplaştırırsam kazanır mıyım?” derdine düştüğünü söyledi ve başörtüsü ile ilgili düzenlemelerin, 20 yıldan sonra seçime 3-5 ay kala akla gelmiş olmasını eleştirdi.
Kadın örgütlerinin İstanbul Sözleşmesi için Danıştay’da verdikleri mücadeleye destek anlamında kabul edilebilecek bir mesaj, Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu’ndan geldi. Davutoğlu, İstanbul Sözleşmesi’ne ilk imzayı kendisinin attığını, kadın haklarına dair hangi sözleşme olursa olsun hiç düşünmeden bir daha imza atacağını, söyledi.
Görüyoruz ki, Gelecek, Deva, CHP ve İyi Parti, İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönüş konusunda hemfikirler. Konuşmalarının geneline bakıldığında görüleceği gibi, hepsinin ortak vaadi, kadının siyasi ve ekonomik gücünü artırmaya yönelik.
Bu vaatleri, meclise taşınacak kadın milletvekillerinin aklı ile mi yoksa, erkek erkeğe mi gerçekleştireceklerini, listelerde yer verilecek kadın adaylara bakarak anlayacağız ve seçim sürecinde kadın örgütlerinin bu konuda da güçlü çabasına tanıklık edeceğiz.
An itibariyle ise, bütün bu vaatler arasında, kadın örgütleri günlerdir siyasi parti liderlerine ve milletvekillerine ulaşarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın samimiyet testi olarak nitelediği TBMM’ye sunulmuş olan Anayasa değişikliği teklifine “Hayır” denmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorlar.
Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği’nin başlattığı imza kampanyası ile, 171 kadın ve LGBTİ+ örgütü, AKP, MHP, BBP’nin 9.12.2022 tarihinde 336 milletvekili imzasıyla TBMM Başkanlığı’na sunduğu Anayasa’nın “din ve vicdan hürriyeti” başlıklı 24. ve “ailenin korunması ve çocuk hakları” başlıklı 41. maddelerine ilişkin değişiklik önerilerini içeren teklife karşı muhalefet partilerini “hayır” demeye çağırdı.
24’üncü maddede yapılmak istenen değişikliğin din ve vicdan hürriyeti açısından hak alanını genişletici değil, tam tersine, hak alanını daraltıcı, ayrımcı ve laiklik ilkesiyle çelişkili nitelikte olduğu söylendi.
Devletin, din ve inanç özgürlüğünün hayata geçirilmesinde yurttaşların sahip olduğu tüm din ve inançlara eşit mesafede durmakla yükümlü olduğunu, 24’üncü maddeye getirilmek istenen düzenleme ile din ve vicdan özgürlüğünün yalnızca belli bir inanç üzerinden tarif edilmekte olduğunu belirtti kadınlar.
Söz konusu fıkrada yalnızca kadınların başörtüsünün referans alınmasının kadın bedeni üzerinden son derece dar, ayrımcı ve laiklik ilkesi ile çelişir bir şekilde kılık kıyafete ilişkin devlet müdahalesinin önünü açmakta olduğu yazıldı.
41’inci maddeye getirilmek istenen değişikliğin ise gerek Anayasaya gerekse Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmelerine açıkça aykırı ve ayrımcı olduğu; insan onuruna ve çoğulcu demokrasiye saldırı niteliği taşıdığı belirtildi ve imzalanan metin kamuoyu ile paylaşıldı.
Son olarak EŞİK (Eşitlik için Kadın Platformu) düzenlediği basın toplantısıyla 500’ü aşkın karma örgütün imzaladığı metni ve gerekçelerini paylaştı.
Ortak görüş: Bu teklifin Anayasa’nın eşitlik, laiklik, din ve inanç özgürlüğü ilkelerine temelden aykırı olduğu, temel insan haklarının tartışma ya da referandum konusu yapılamayacağı, yönündeydi.
Kıyafete dair düzenlemenin Anayasada yeri olmadığı, mevcut Anayasa uygulanmayıp; laiklik ve eşitlik ilkeleri yasal ve fiilî yollarla sistematik olarak ortadan kaldırılırken, toplumsal ve ekonomik krizler derinleşir, iktidar eliyle muhaliflere uygulanan şiddet giderek yükselirken; toplumsal meşruluğu her geçen gün azalan siyasal iktidarın seçim yatırımı olan bu Anayasa değişikliği teklifinin müzakere dahi edilmemesi gerektiği, an itibariyle 583 sivil toplum örgütünün ortak görüşü olmuş durumda.
Türkiye’nin her yerinden, farklı kesimlerden sivil toplum örgütlerinin tam da Kılıçdaroğlu’nun önerdiği gibi, güçlerini ortaklaştırdığı konuda, hala “Evet” oyu vermeyi düşünen Milletvekilleri varsa bu çok büyük bir gücü görmezden gelmek ve itirazlara kulakları kapamak anlamı taşıyacaktır.
Kadın örgütleri temsilcileri yılmadan, bu konuyu gündemde tutmaya, son ana kadar mücadeleyi sürdürmeye, kafası karışık olan milletvekillerini bilgilendirmeye, isteyenlere brifing vermeye, çözüm arayanlara yol göstermeye talipler. Çünkü, yazımın girişinde örneklediğim parti liderlerinin vaatlerinin inandırıcı olabilmesi için, Medeni Yasa’yı tartışmaya açıp çok hukukluluğa kapı aralamaya neden olabilecek bu teklifin reddedilmesi gerektiğine inanıyorlar.
Bütün milletvekillerinin, demokrasi, ifade özgürlüğü, eşitlik ve laikliği tartışma konusu haline getiren bu teklife Hayır demelerinin, bugün dehşetle izlediğimiz İran ve Afganistan’da yaşananların, ülkemizin geleceğinde yeri olmaması için de önemli olduğuna dair güçlü bir inanç var ve bu sorumluluk her bir vekilin omuzlarında, unutulmamalı.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in yeni yönetim döneminde Türkiye'ye ilk ziyareti Suriye'de Esad…
Donald Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” ifadesini Türk medyasındaki haberlerin pek çoğunda bulmanız mümkün değil. Trump’ın…
Asgari ücret yine gündemimizde. Bu kez temel tartışma konusu asgari ücret ve enflasyon ilişkisi. Asgari…
Suriye’de gelişmeler baş döndürücü bir hız kazandı. Beşar Esad’ın 7 Aralık akşamı Moskova’ya kaçmasından yalnızca…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendi dönemindeki Suriye politikası nedeniyle yeniden gündemde. Cumhurbaşkanı Tayyip…
Suriye'de Esad rejimini deviren harekatın hazırlığının bir yıldan fazla bir süredir yapıldığı, Türkiye’nin, ABD’nin ve…