Dönüştüğü şekliyle Millet İttifakı’nın seçimi kazanırsa uygulayacağı hükümet programı yerine geçecek Ortak İlkeler Metni önceden ilan edildiği üzere 30 Ocak’ta kamuoyuna duyuruldu. Muhalefet cephesinde üzerinde bir yıla yakındır çalışılan 200 sayfalık 9 başlıkta 75 maddeden oluşan kapsamlı bir metin.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan muhtemelen muhalefet vaatlerinin TV canlı yayınlarında duyurulmasını engellemek amacıyla haftalardır geciktirilen Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) duyurusunu aynı gün, aynı saate denk getirdi. Ama zaten bir gece önce, 29 Ocak akşamı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Millet İttifakının adayının 13 Şubat’ta ve belki birkaç gün sonra ilan edileceğini Halk TV yayınında ilan ederek dikkatleri 30 Ocak’tan dağıtmıştı.
Muhalefet seçimi kazanırsa uygulanacak hükümet programının şimdiden ilanı güzel de onun uygulanması için bir tek şart var: seçimi kazanmak.
Hani İYİ Parti lideri Meral Akşener 29 Ocak’ta Ankara İl Kongresinde “Başbakan Akşener” tezahüratına “Önce seçimi kazanmamız şart” yanıtı verdi ya, işte öyle.
Seçimi kim kazanacak da muhalefet vaatlerini uygulayacak?
Muhalefet adayı kim olmalı?
Muhalefet adayının kim olması gerektiğinin yanıtı çok açık.
Muhalefet, özellikle de Erdoğan’ı seçimin ilk turunda alt etmek istiyorsa Millet İttifakının HDP ve HDP dışında da Kürt seçmenin oy verebileceği bir kişiyi aday göstermesi lazım.
CHP Kılıçdaroğlu olsun diyor. Kürt seçmenin Kılıçdaroğlu’na oy vereceği varsayılıyor.
Orada da kimi zaman açık kimi zaman örtülü olarak Kılıçdaroğlu’nun Alevi olduğu propagandası başlıyor.
Kendi adıma ben Erdoğan’ın bizzat bu propagandayı dillendireceği kanısında değilim. Ama örneğin Ayasofya’da bir Cuma namazına imamlık yapması yeter. Akşener aleyhine kadından imam olmayacağı kara propagandası yapılmıyor mu? Hükümetin Erdoğan’dan sonra belki de en güçlü kişisi konumuna yükseltilen Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ne güne duruyor?
Maalesef 21’inci yüzyılın ilk çeyreğini tüketirken, Cumhuriyetin ilk 100 yılını geride bırakırken din merkezli bu tartışmaya mahkûm durumdayız; gerçeğimiz bu.
Kılıçdaroğlu, İmamoğlu, Yavaş
Kılıçdaroğlu seçeneğinde durum bu.
Peki, Ekrem İmamoğlu? Özellikle Karadeniz seçmenini Erdoğan’ın kapsama alanından kısmen çıkartabileceği, üstelik Kürt seçmenden ve hem Sünni hem Alevi seçmenden oy alabileceği hem kanıtlandı hem hala görülüyor.
Son tartışma ardından Yargıtay onayıyla siyaset yasağı getirilmesi AK Partiye artık yaramayabilir. Ama Erdoğan o aday olursa İBB çoğunluğu, olmazsa İçişleri’nin kayyım ataması yoluyla İstanbul’un bütçe ve imkânlarına, Akşener’in deyimiyle “çökme” niyeti ortada. Erdoğan’ın son haftalarda her fırsatta Kanal İstanbul hedefini vurgulaması böyle de okunabilir.
Bütün bu olumsuz ihtimaller göz önüne alınıp İmamoğlu aday gösterilirse HDP’nin (Kılıçdaroğlu seçeneğinde olduğu gibi) kendi adayını çıkarmama ihtimali var.
Anketlerde önde görülen Mansur Yavaş’ın aday gösterilmesi durumundaysa HDP’nin kendi adayını çıkarması ihtimali de ortada.
Millet İttifakı vurgusuyla yapılan 26 Ocak toplantısı ardından adayın “millet tercihiyle” belirlenmesi gereği vurgulandı. Bu kadar kısa sürede anket yapılacak ve o anketleri altı muhalefet lideri değerlendirecek, doğru mu anlıyoruz?
Doğru anlıyorsak, muhalefet liderlerinin Erdoğan’ı hafife alıp kendi içlerindeki sorunları bir an önce çözmeleri gerekiyor.