Türkiye’yi sarsan, hayatları söndüren deprem silsilesi Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Tayyip Erdoğan’ı da seçim taktiğini değiştirmek zorunda bıraktı. Hem Ankara’da iktidar çevrelerinden alınan izlenim hem de Erdoğan’ın son hamle ve çıkışları Cumhurbaşkanının devletin yapacağı deprem onarım ve yeniden inşa faaliyetini AK Parti’nin seçim kampanyasına dönüştürme hazırlığında olduğunu gösteriyor. Bu taktik deprem felaketi ardından yaşanan sorunların getirdiği tepkiyi “Ancak ben düzeltirim, bir yılda düzeltirim” gibi çaresiz kalan insanların inanmak isteyeceği sloganlarla neredeyse tamamen iletişim ve algı yönetimi yöntemlerine dayanıyor.
Taktik değiştirme gerekçeleri
Bu taktik değişikliği iktidar çevrelerindeki bir dizi saptamaya dayanıyor. Şöyle özetlemek mümkün:
1- Türkiye’nin gündemi artık deprem: Çok aykırı gelişmeler olmazsa Türkiye’nin siyasi gündemi de seçime dek artık deprem; bundan kaçış yok.
2- Depreme müdahalede dağınıklık: AFAD’ın depremin ilk saatlerinde çalışmalara başlamadaki hazırlıksızlığı ve dağınıklığı, askerin enkaz kaldırma çalışmalarına -hazır olmasına rağmen- geç dahli AK Parti aleyhine yazıldı.
3- Dış güçler söylemi çöktü: Deprem sırasında Yunanistan, Ermenistan, İsrail gibi AK Parti ve MHP seçmeninin tepkisel olduğu ülkelerden dahi gelen yardımlar, dış politika husumetine dayanma ihtimalini de ortadan kaldırdı.
4- AK Parti teşkilatında hasar: Deprem bölgesinde AK Parti il ve ilçe yönetimleri dağılmış durumda. Milletvekilleri olası tepki nedeniyle halkın içine çıkmaya çekiniyor.
5- Seçim bütçesinde açık: Depremden önce -örneğin EYT’lere söz verilen artışlar seçim yatırımı yerine geçecekti. Oysa şimdi deprem onarım ve yeniden inşasına ayrılması gereken bütçe var. Bu bütçenin seçim propaganda bütçesi gibi kullanılması fikri üzerinde durulduğu anlaşılıyor.
Deprem onarımından seçim bütçesi
Erdoğan depremin ikinci günü bütçeden 100 milyar liranın deprem yaralarını sarmak için kullanılacağını duyurmuştu. Bütçeden ayrılan kaynağın kullanımında denetim sorunları var. Oysa bağış bütçesinde bu sorunlar yok. Tek Yürek kampanyasında 115 milyar bağışların 86 milyar lirasının, yani dörtte üçünün devlet kesesinden yapılması böylece anlam kazanıyor. Böylece TBMM’den geçen bütçenin kullanım kısıtlarının de etrafından dolaşılmış oluyor. Toplamı 215 milyar lira.
Depremzedelere konut yapmak devletin görevi. Ancak Erdoğan, bunu da ancak kendisinin başta olursa bir yılda tamamlanabilecek bir proje olarak tanıtıyordu Osmaniye konuşmasında:
• “1 yıl bize müsaade edeceksiniz. 1 yıl içinde biz bu kalıcı konutları Allah’ın izniyle yetiştireceğiz, vatandaşlarımızı da yerleştireceğiz. (…) Tıpkı şehir merkezlerimiz gibi köylerimizi de 1 yıl içinde ayağa kaldırmayı hedefliyoruz.”
Burada bir yıl içinde tahminen 230 milyon ton enkazın kaldırılıp yüzbinlerce vatandaşın yerleştirileceği kalıcı konutların inşa edilmesinin iddialı bir vaat olduğundan söz etmeyeceğim; keşke yapılabilse. Ama Erdoğan devletin bu işi ancak kendisi başta kalırsa yapılabileceği, aksi halde yapamayacağı imasında.
AK Parti’nin başka kozu kalmadı
Dolayısıyla Erdoğan yarından tezi yok kalıcı konut temel atma törenleri yapacak, bölgede beton santralleri, prefabrik konut tesisleri açılışları yapacak, bunları gerekirse ihalesiz olarak kendisine yakın şirketlere yaptıracak, kamu kaynaklarını kullanacak ama AK Parti hesabına yazmaya çalışacak.
Bunu deprem bölgesine de Türkiye’nin geri kalanına da “Yaparsam ben yaparım” diye sunacak. Yeni taktik en özet haliyle bu. “Yeter söz milletin” depremle birlikte tedavülden kalkmış olabilir.
Deprem öncesinde AK Parti’nin Erdoğan’dan başka anlatacağı hikayesi, kullanacağı kozu, Erdoğan’ın da geçmiş başarılarından başka anlatacağı hikayesi kalmamıştı. Şimdi AK Parti’nin yine Erdoğan’dan başka hikayesi yok ama Erdoğan’ın bir felaketten çıkarmaya çalışacağı umut var ve bunu da parti bütçesine değil kamu bütçesine ödetme hazırlığında.
Neden bir yıl?
Erdoğan’ın bir yıl vurgusu da boşuna olmayabilir.
Öncelikle Altılı Masanın ülkeyi beş yılda düze çıkaracağı vaadine karşı Erdoğan -yapıp yapamayacağı belli olmasa da- insanların duyunca inanmak isteyeceği kısa vadeli bir hedef koyuyor önlerine. Yapamazsa nasıl olsa suçlayacak bir şeyler, yine dış güçlerin engellemesi filan bir
İkincisi, maazallah jeologların haklı çıkması halinde önümüzdeki birkaç ayda bir dizi deprem daha olursa, Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin artık bu kadarının fazla olacağı söylemiyle, Anayasa filan dinlemeden seçimleri erteletme yolunu deneyeceği ihtimalini göz ardı etmemek lazım. Tıpkı Erdoğan ile Bülent Arınç’ın iyi polis-kötü polis oynuyor olabileceği ihtimalini göz ardı etmemek gerektiği gibi… Bu da bir taktik olabilir, yazın bir kenara derim.
“Be adi, be namussuz” kim?
Erdoğan aynı konuşmasında deprem bölgesinde Kızılay faaliyetini göremediğini söyleyen “birilerine”, isim vermeden “Be ahlaksız, be adi, be namussuz” diye hakaretlerle yüklendi. Bütün medya da bunu ilk anda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Eskiden Kızılay’ın çadırlarını görürdük her yerde, depremden hemen sonra binlerce çadır görürdük. Kızılay’ı çökerttiler, AFAD’ı çökerttiler” sözlerine yordu.
AK Troller sosyal medyayı “Ağzının payını verdi” kıvamında Kılıçdaroğlu hedefli köpürttüler. Ancak belki de ipleri fazla gerdiklerini anladılar ki, gece saatlerinde hükümet yanlısı internet sitelerinde hedefin benzeri Kızılay eleştirileri yönelten Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ olduğu yayınları yapılmaya başladı.
Erdoğan’ın seçime giderken deprem kaynaklı taktik değişikliğinin riski hayli yüksek bir girişim olduğu söylenebilir. Kazanma ihtimali yok değil ama bu kadar dağınıklık ve beceriksizlik ardından ters teperse ağır kaybedebilir.
Ekşi Sözlük, RTÜK
Bu riskli ve iddialı taktik, hakaret ve defter tutma tehditleriyle yüklü üslup beraberinde medya üzerindeki siyasi baskının artması anlamına da gelecek gibi.
RTÜK’ün CHP’li üyesi Okan Konuralp, 22 Şubat toplantısında Kurul’daki AK Parti-MHP çoğunluğunun başta Fox TV, HaberTürk, Halk TV ve Tele-1 olmak üzere deprem sonrası yardım çalışmalarındaki eksiklikleri de gösteren, bina kalitelerini sorgulayan kanallara ve internet yayınlarına ceza yağdırmaya hazırlandığını duyurdu. Dün akşam saatlerinde Ekşi Sözlük’ün yayınları durduruldu. Gelişmeler giderek artma eğilimindeki bir sertleşmeye işaret ediyor.