Kaç kişi öldü? Kaç kişiyi yitirdik? Yakınını yitiren kimse için bir muamma değil kimin öldüğü. Ancak eğer bu bir toplum sağlığı ve güvenliği meselesi, kurumların güvenilirliği ile ilgili bir meseleyse, işte orada siyaset giriyor işin içine.
Kahramanmaraş depremlerinin ilk günlerinde geldi kaç kişinin öldüğü ile ilgili açıklamalar. 10, dendi, 100 dendi, 1000 dendi. Kişi olduklarını kaçırdık, sayı yükseldikçe algımızı yitirdik. 42 bine 44 bine dayandı resmi rakam. Enkazın altında kimler vardı? Kimlerin yakını resmi makamlarca kayıt altına alınmıştı, kimler kaybolmuştu? Şimdi soruyoruz. Kaç kişi öldü?
Aynı soruyu iki yıl önce de soruyorduk. Çünkü tüm dünyayı kasıp kavuran salgın ülkemize de uğramıştı, halk sağlığı ne şekilde korunuyordu? Yeterli tedbirler alınıyor muydu? Ne yapmak gerekirdi? Kaç kişi ölmüştü?
COVID ölümleri
İlk haftalarda Sağlık Bakanlığı tarafından turkuaz rengiyle yayınlanan bültenler bir müddet sonra tartışmaların odağına yerleşti. Vaka sayısı ile hasta sayısı farklı mıydı; test sonucu pozitif çıkanlar sayılıyor muydu; hastaneler vakaları ve ölümleri nasıl kayıt altına alıyordu?
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 30 Eylül 2020’de iddialara yanıt vermiş, “Birinin ölümünü saklamaya imkan yok, 2020 yılındayız,” demişti, ardından TÜİK verilerine göre yıllık öngörülen ölüm artışına değinmiş, aradaki farkın açık olduğunu belirtmişti.
Bu sorular sorulurken TÜİK iki istatistiği açıklamayı durdurdu: ölüm ve uluslararası göç.
27 Kasım 2022 tarihine gelindiğinde kaç kişinin COVID nedeni ile öldüğü konusunda bir tek Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan bir açıklama vardı: 101 bin 492.**
2 yıl sonra gelen açıklama
İki yılın ardından, TÜİK tam Kahramanmaraş depremleri ile ölümle hemhal olmuşken 2020 ve 2021 yıllarının ölüm istatistiklerini yayınladı. Bu yıllara ait uluslararası göç istatistikleri ise halen yayınlanmadı.
TÜİK rakamları sorulara açıklama getirmekten ziyade daha çok soru sorulmasına sebep oldu.
TÜİK verilerine göre 2020 ve 2021 yılı içerisinde COVID nedeni ile ölenlerin sayısı 87 bin 334 kişi olarak kayda geçirilmişti. Sağlık Bakanlığının açıkladığı veriler derlendiğinde bu sayı 31 Aralık 2021 itibari ile 82.350 idi. Bakanlık tarafından 14-27 Kasım 2022 itibariyle açıklanan 101 bin 492 kişinin ölümü ile bu açıklamaların çeliştiği ile ilgili yorumlar yapıldı.*
Bakan Koca’nın bahsettiği yıllık ortalama artış hesaplandığında ise tablo daha da karmaşık duruma geliyordu. Buna göre 2020 yılında “excessive death” yani “fazladan ölüm” olarak hesaplanabilecek 80 binin üzerinde, 2021 yılında ise 100 binin üzerinde kişi ölmüştü.
Sayılardaki farklar tartışmalara sebep oldu. Sağlık Bakanlığı’nın COVID’in sebep olduğu ölümleri sakladığını, ölümlerin başka sebeplerle kayıt altına alındığını iddia edenler oldu.
Dr. Tuğba Adalı: “Güveni zedeleyen bir gecikme”
İddiaları, University College London’da (UCL) araştırmacı olarak çalışan demografi uzmanı Dr. Tuğba Adalı’ya sorduk.
Adalı, Hem TÜİK’in kendi standartları hem de BM standartlarına göre zamanında istatistik sağlamanın istatistik kalite göstergelerinden biri olduğunu belirterek, 2020 ölüm istatistiklerinin neredeyse 2 yıl geç açıklanmasının “doğal olarak güveni zedelediğini” söyledi.
TÜİK, 2022 yılında yaptığı açıklamada istatistiklerin gecikme sebebi olarak “istatistiklerin elde edildiği kurumların idari kayıtlarındaki çalışmaların devam etmesi,” gerekçesini sunmuş, Sağlık Bakanlığı’nı işaret etmişti. Adalı da güven zedelenmesinin ardında Bakanlık sorumluluğuna dikkat çekti.
Her durumda COVID, fazladan ölümden yüksek
Pekiyi COVID ile ilgili istatistikler nasıl hesaplanıyordu, “fazladan ölüm” hesaplarına baktığımızda nasıl bir fark ortaya çıkıyordu?
“Fazla ya da fazladan ölüm” önceki yıllardaki ölüm düzeyinin devam etmesi durumunda gerçekleşmesi beklenen ölüm sayısı ile asıl gerçekleşen ölüm sayısı arasındaki farka verilen ad. 2020 ve 2021 yıllarında yaşanan pandeminin doğrudan COVID nedeni ile ve COVID koşullarının dolaylı etkisi ile farklı nedenlerden ölüm sayısını artırması beklenir, bu artış “fazladan ölüm” olarak hesaplanır.
“Fazladan ölüm” hesaplamanın çeşitli yolları bulunuyor, Adalı’nın verdiği bilgiye göre en basit yaklaşım, COVID öncesi 5 yıldaki ortalama ölümlerin sayısına bakarak karşılaştırma yapmak.
Bu yaklaşıma göre 2020 yılında 423 bin 508 ölüm bekleyecekken 507 bin 938 ölüm gerçekleştiğini, yani 84 bin 429 kişinin fazla ölüm kategorisinde değerlendirilebileceğini aktaran Adalı’nın hesaplamalarına göre bu sayı 2021 yılında 142 bin 85.
Fakat bu yaklaşımın yıllık beklenen ölüm sayılarını düşük tahmin etme riski bulunuyor.
En düşük sayıyı veren yaklaşım bile 50 bin fazladan ölüm gösteriyor
Adalı ayrıca yıllar içinde ölüm sayısının yüzde kaç arttığı ile de bir hesaplama yapıyor. Son 10 yıldaki en yüksek ölüm sayısı artışı 2013-14 döneminde gerçekleşmiş, bir yıl içinde yüzde 5 artarak. Buna göre de 2020 ve 2021 için beklenen ölüm sayısını kabaca tahmin etmek mümkün.
Adalı, “Bu, fazla ölümler ile ilgili daha mütevazı tahminler veriyor. En doğru tahmin değil, çünkü nüfus büyüklüğünü dikkate almıyor, ama bir ‘en azından’ tahmini verebiliyor,” diyor ve ekliyor:
“İki yıl için açıklanan toplam COVID ölüm sayısı 87,334. En düşük ‘fazla ölüm’ sayısını verecek yaklaşımla bile 50 bin gibi bir fazla ölüm görüyoruz iki yılda. İlk yaklaşımla neredeyse 140 bin fazla ölüm görüyoruz. Her şekilde gördüğümüz sayı COVID ölümü sayılarından yüksek.”
Peki 50 bin fazladan ölüm sayısı neden COVID olarak kaydedilmedi? İki yıl içinde farklı nedenlerden ölümlerde bu derece artış beklemek istatistiksel olarak neye işaret ediyor?
Ölüm nedenlerinin kaydedilmesi
TÜİK’in açıkladığı istatistiklere göre COVID dışındaki nedenlerle yaşanan ölümlerde büyük bir artış gözlemleniyor. Bu da, ölümlerin kasıtlı olarak COVID olarak değil başka sebeplerle kayıt altına alındığı iddiasını gündeme getirdi.
Adalı’ya göre yayınlanan istatistiklere bakarak bu iddiayı doğrulamak veya yanlışlamak güç:
“Diğer nedenlere göre ölümlerin artmış olması önemli. Dolaşım sebebiyle, solunum sistemi hastalıkları sebebiyle, endokrin hastalıkları sebebiyle ölümler bir yılda beklemeyeceğimiz kadar artmış. Burada TÜİK’ten ziyade Sağlık Bakanlığı’nın bir değerlendirme sunması gerekiyor, neden fazladan gördüğümüz ölümlerin hepsinin COVID olmadığının anlaşılabilmesi için. Ölüm nedenlerini bu kurum derliyor.”
“Pratikte ölümlerin nedenlerinin sınıflandırılmasında sıkıntılar olmuş olabilir, özellikle pandeminin ilk donemlerinde ölüm nedeninin nasıl kodlanacağı çok net olmamış olabilir, neticede pandemi öncesinde COVID ayrı bir ölüm nedeni kodu yoktu. Her ölüm için tek tek değerlendirilerek dolduruluyor bu formlar, COVID’de iş yükü arttıysa, bunlara yeterince mesai harcanabildi mi, sağlık hizmeti sunucuları hızlı bir şekilde standartlaşabildi mi bunların doldurulması konusunda, bunları bilemiyoruz.”
Pandeminin yarattığı koşullar diğer ölümleri arttırmış olabilir
Adalı, fazla ölümlerin neden kaynaklandığı, nedenlerinin sınıflandırılmasında bir hata olup olmadığı gibi soruların Sağlık Bakanlığı tarafından cevaplandırılması gereken sorular olduğunu belirterek, pandeminin yarattığı koşulların diğer nedenlerden ölümleri de arttırmış olabileceğini söylüyor:
“Tüm fazladan ölümler COVID nedeni ile mi olmalıydı sorusunun cevabı muhtemelen hayır. Ama ne kadarının COVID nedeni ile olması normal, bunu söyleyemeyiz. COVID sırasında kronik hastalıkları olan kişilerin sağlık hizmetine erişimi aksamış olabilir, kadınların doğum öncesi ve sonrası bakımı aksamış olabilir, çocukların aşıları, vs. de. İşsiz kalan yoksulluğa düşen kişilerin beslenme, barınması da etkilendi. Dolaylı yollardan pandeminin arttırdığı ölümleri doğrudan COVID’den ölümlere göre ne oranda beklememiz gerektiğini bilmemiz zor.”
Adalı’nın dikkat çektiği bir diğer nokta ise bu hayati istatistiklere geçici koruma ve uluslararası koruma altındaki nüfusun dahil edilmemesi.
Adalı, “bu nüfuslar, potansiyel olarak kırılgan nüfuslar. Halk sağlığı açısından onların da göstergelerinin yayınlanması iyi olabilir. Ayrıca onlar da aynı sağlık hizmetlerinin kullanıcıları. Hepsinin kimlik numarası var. Geçici koruma ilan edileli artık 10 yıla yaklaşıyor. Bu kadar büyük bir nüfusa dair istatistiklerin eksik olması normal değil,” diyor.
Adalı ayrıca, uluslararası göçün de açıklanmamasına dikkat çekerek, ilgili bakanlığın bu istatistikleri neden açıklamadığını da söylemesi gerektiğini belirtiyor.
(*) Güncelleme: 25 Şubat 2023 12:38 “TÜİK verilerine göre 2020 ve 2021 yılı içerisinde COVID nedeni ile ölenlerin sayısı 87 bin 334 kişi olarak kayda geçirilmişti. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan 101 bin 492 kişinin ölümü ile bu sayı çelişiyordu.” ifadesi değiştirilmiştir.
** Güncelleme: 25 Şubat 2023 12:57 20 Kasım 2021 olarak yazılan tarih 27 Kasım 2022 olarak düzeltilmiştir