Özlem Zengin ve Türkan Elçi son günlerde duruşları nedeniyle, kendi sosyal ve siyasi çevreleri tarafından sosyal medyada linç girişimine hedef olan iki kadın siyasetçi.
İki ayrı mahalleden, iki ayrı nedenle ama neredeyse aynı sözcük ve ithamlarla sosyal linç girişimiyle karşı karşıyalar ve savunmaları da neredeyse aynı. İkisi de eleştirilmekten değil, kendilerine yönelik eleştirilerin hakaret ve tehdide varmasından şikayetçi.
Diyarbakır Barosu Başkanıyken 28 Kasım 2015’te faili hala meçhul kalan bir cinayete kurban giden Tahir Elçi’nin eşiydi Türkan Elçi. 17 Mart’ta CHP’ye üye oldu, rozetini de Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu taktı. Sen misin bir Kürt kadını olarak siyasete HDP yerine CHP’den katılan! Hakaret ve tehditler yağmaya başladı.
Eşi siyasi iktidarın üzerine gitmediği bir şiddet eylemi sonucu katledilen Elçi “Linç kültürü yıllarca süregelen şiddet kültürünün tezahürüdür” diye kendini adabı muaşeret kurallarını hatırlatarak savunmak zorunda kaldı; “Toplumun bazı kesimlerinin şiddet dilinden arınmaya, kişilik haklarına saygı duymayı öğrenmeye ihtiyacı var.”
Kendi mahallesineydi sitemi.
Aslında AK Parti TBMM Grup Başkan Vekili Özlem Zengin’e linç Türkan Elçi’den iki gün önce başlamıştı.
Zengin’e yönelen linç girişiminin nedeni, bir zamanlar Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çıkarmakla -haklı olarak- çok övündüğü 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi” yasasına sahip çıkmasıydı. 6284’nin iptali Yeniden Refah Partisinin Cumhur İttifakına destek koşulları arasındaydı. Aynı şekilde AK Parti’ye destek sözü veren Kürt Hizbullahıyla aynı sosyal tabanı paylaşan Hüda-Par’ın da aynı çizgide olduğu biliniyordu.
Zengin, Aile Bakanı Derya Yanık’ın Erdoğan’a sorduğu imasıyla “Geri adım söz konusu değil” sözlerini “Kırmızı çizgimiz” vurgusuyla tekrar etmişti. Sen misin eden!
İlk gün 53 bin Tweet mesajına konu olmuştu, onu takip eden her gün on binlerce yenisi eklenmişti. Duyulmadık beddualar, ağza alınmayacak hakaretlerin, can güvenliğini hedef alan tehditlerin kaynağı tıpkı Elçi’nin olduğu gibi kendi mahallesiydi. Ne işi vardı kadınların hukuku adına konuşan bu kadının AK Parti’de?
Zengin konuyu hala “İslami zeminde” tartışmaya hazır olduğunu söylüyordu ama “Yalnızlıktan yorgunum” demesi çok şey anlatıyordu.
İşin en çarpıcı yanı, Zengin’in bu sözlerini de sarf ettiği ATV canlı yayınına bağlandığı sırada “Tehdit edildiğimi söylüyorum, bunun bir anlamı yok mu?” diye iki kez tekrar etmesine rağmen gelen soruların “ama kendisinin de (AK Parti tarafından çıkarılmış ve doğru bir yasayı savunması nedeniyle) AK Parti tabanını kızdırdığı” imasıyla sorulara muhatap olmasıydı.
O da Elçi gibi, eleştirilmesine değil, hem de kendi mahallesi tarafından linç girişimine hedef yapılmasından yaşadığı hayal kırıklığını anlatıyordu.
Nasıl Elçi’yi CHP’ye üye olduğu için küfür ve tehditlerle mahallesinden dışlamak isteyenler varsa, Zengin’i de aynı linç ve yıldırma yöntemleriyle AK Parti’den dışlamak isteyenler vardı.
Zengin’le konuştum.
“Bizim mahalle kadınların değiştiğini göremiyor” sözünü önemsedim.
Kadınlar değişiyor, bizim mahalle göremiyor demek bile mahallenin erkek bakışıyla oluştuğu gerçeğini anlatıyor bize; erkekler kadınların değiştiğini göremiyor demek istiyor Zengin işi daha fazla keskinleştirmeden.
Öte yandan HDP kadınların siyasetteki temsiline Türkiye’de en önem veren parti; eş başkanlık sistemi bunun açık kanıtı. Onlar kadının değiştiğini görüyorlar ama belli ki güçlü bir kadının kendi kapsama alanları dışında siyaset yapması o mahalleye de fazla geliyor. Benzeri bir eleştiriyi CHP’ye de yöneltmek mümkün. TBMM’deki üç Grup Başkan Vekilinden biri bir kadın siyasetçi olamaz mı örneğin?
Zengin, Millet İttifakındaki Saadet Partisinin de kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesine karşı olduğunu hatırlatırken haklı. Ama bu CHP’den İYİ Parti’ye, DEVA’ya dek ilk yapılacak işler arasında İstanbul Sözleşmesine dönüleceği sözünü vermesine engel olmuyor.
Ama asıl tehlikelisi 6284. Erdoğan’ın bazı siyasi İslamcı Cemaatlerin oy şantajına boyun eğerek imzasını geri aldığı İstanbul Sözleşmesine, içinde bir sözcük geçmemesine rağmen LGBT bahanesi bulmuşlardı. 6284’e kadın düşmanlığı dışında bulabilecekleri bir bahane yok.
Kadınları, çocukları dövsünler, tecavüz etsinler, dışlasınlar, boşayıp beş parasız sokağa atsınlar, linç etsinler ve ellerini sallayarak çekip giderken yere batasıca erkekleriyle böbürlensinler.
6284’ü kaldırmak isteyenlerin nihai hedefi Medeni Kanun’un kaldırılmasıdır. Kadının mirastan erkekle aynı payı alması, kanun karşısında erkekle eşit olması, kendi siyasi tercihiyle seçilip Meclis’e gelmesi ve orada kendileri gibi konuşmamasına tahammül edemiyorlar.
Söylüyorum hep, Türkiye’de bir kadın sorunu yok, erkek sorunu var. Biz erkeklerin kafası değişmedikçe daha çok linç yaşanır.
ABD’nin seçeceği 47’inci Başkan, Türkiye’nin 12 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çalışacağı 5’inci Başkan olacak. AK Parti…
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…