Muharrem İnce’nin 21 Mart akşamı Habertürk’te Fatih Altaylı’ya söyledikleri arasında dikkatimi en çok çeken şu iki cümle oldu: “İlla Muharrem İnce aday olsun derdinde değilim. Ben diyorum ki, bu 6’lı Masa seçim kazanamaz, kazansa da ömrü olmaz.”
İnce’nin “İlla aday olma derdinde değilim” sözlerinin inandırıcılığı değil üzerinde durmak istediğim. Daha kısa bir süre önce Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ ile ittifak kurmaktan Özdağ’ın Mansur Yavaş’ı işaret etmesi nedeniyle vaz geçtiğini kendisi söyledi yayında.
Bunu söylerken KONDA’dan Bekir Ağırdır’ın T24’te Murat Sabuncu’ya söylediği Yeniden Refah, Zafer ve Memleket partilerinin toplamda yüzde 7 üzerinde oy potansiyeline sahip olduğu, yani ittifak kurmaları halinde Meclis’te grup kurabilecekleri tahmini yayındaydı.
İnce 100 bin imzayla YSK’na başvuracağını da tekrarladı. Oradaki amacı da ilk turda Millet İttifakı adayı ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan fazla oy alıp ikinci tura çıkmak ve ikinci turda Erdoğan’ı “yüzde 68 ile” alt edip Cumhurbaşkanı olmak.
İnce’nin görmek istemediği
Hatta İnce’nin dün akşamki “Kılıçdaroğlu masayı dağıtsın, CHP, İYİ Parti ve Memleket ittifakına gidelim” önerisinin gizli nesnesinin, kendisinin Cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edilmesi olduğu da söylenebilir.
“Çekilirler bakarsın” dedi, Altaylı sorunca. Yani ilk turda Erdoğan birinci, Kılıçdaroğlu ikinci ve İnce üçüncü gelecek, ama sonra Kılıçdaroğlu çekilecek, demek istediği bu.
Doğrusu böyle bir hedef koyma ve ümit etme hakkı vardır; parti kuran her siyasetçinin amacı zaten muhalefette kalmak değil, iktidarı almak olmalıdır.
Hayalleri büyük olmayan siyasetçinin siyaseti neden yaptığı sorgulanmalı. Tabii hayallerin büyüklüğü, gerçekçi hedefler konulmasına engel olmamalı.
Nitekim 8 Şubat 2021’de “42 yıl çalıştığı” CHP’yi Amerikancı olmakla suçlayıp ayrılıp Memleket Partisini kurduğunda 2023 seçiminde yüzde 50+1’ geçip ilk turda cumhurbaşkanı seçileceğini söylemişti.
Ama benim üzerinde durmak istediğim “Altılı Masa kazanamaz, kazansa da ömrü olmaz” cümlesinin ikinci kısmı.
Buradan yola çıkarak İnce’nin 14 Mayıs 2023 seçiminin Türkiye ve geleceği bakımından önemini görmek istemediği sonucuna varıyorum.
Dünya bir yana hedefleri bir yana
Cumhurbaşkanı ve Cumhur İttifakı adayı Tayyip Erdoğan bu seçimi kendi siyasi hedefleri açısından “Yeni başlıyoruz” diye değerlendiriyor. CHP lideri ve Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu bu seçimi “İkinci Yüzyılda” Cumhuriyet değerlerinin canlandırılması eşiği olarak görüyor. İYİ Parti lideri Meral Akşener Türkiye’nin dönüm noktası olduğunu söylüyor.
Türkiye için kader seçimi, İnce içinse daha çok kendi siyasi kaderinin seçimi.
“Kazansa da ömrü olamaz” sözü bunu gösteriyor; benim üzerinde durduğum cümlenin bu son yarısı.
Muhalif seçmen için bu seçimde önemli olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Partisinin yirmi küsur yıllık iktidarına son vermek.
İnce’nin CHP’den Saadet’e, İYİ Parti’den Gelecek’e dek birbirinden farklı partileri bir araya getirenin bu ortak hedef olduğunu görmüyor olması söz konusu değil; görmek istemiyor. Çünkü onu gördüğünü belli ettiği anda derin bir çelişkiye düşmüş olacak; ondan kaçınmak için hedefi dağıtıyor.
Kılıçdaroğlu’na düşen
Kılıçdaroğlu gazeteci Deniz Zeyrek’e İnce’den randevu isteyip destek çağrısında bulunacağını söyledi.
Doğru bir tavır. Akşener de birkaç gün önce İnce’nin kazanılması gerektiğini söyledi; haklıydı.
Kılıçdaroğlu, eğer ortak basın toplantısı olursa, İnce’nin fırsattan istifade bütün suçlamalarını kameralar önünde yüzüne karşı sıralayacağını, belki de sonradan “işte adama lafı böyle yedirirler” diyeceğini bilerek gidecek, eğer İnce randevu verirse. İnce’nin bu kadar emek verdiği, cumhurbaşkanı adayı yapıldığı CHP’ye geri kazanılması CHP açısından da genel anlamda muhalefet seçmeni açısından da moral verisi olacaktır. Kılıçdaroğlu kazanırsa İnce’nin de Altılı Masa liderleri kadar yeni yönetimde yer alma hakkı da vardır kanımca. Adeta sinirleri alınmış vaziyette siyaset yapan Kılıçdaroğlu, eğer bu yuvaya dönüşü sağlarsa bütün o lafları sineye çekecek olgunluğu gösterecektir tahminimce.
Ama olmazsa ve Kılıçdaroğlu az farkla kaybederse bugün Emek ve Özgürlük İttifakının aday çıkarmama kararından sonra artık muhalefet cephesinde kimsenin HDP’yi de Kılıçdaroğlu’nu da suçlayacak hali kalmayacak. İnce için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Ama bu İnce’nin umurunda olacak mı? Yoksa “ben demiştim” diye haklı çıkmasının mutluluğunu mu yaşayacak kendi dünyasında? İnce’nin iç dünyasında bu muhasebeyi geç olmadan yapması gerekiyor.