14 Mayıs seçimlerine 33 gün kala, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 11 Nisan’da Ankara’da düzenlenen etkinlikle partisinin seçim beyannamesini tantıttı. Sakin geçen etkinlikte ön plana çıkan ise AK Parti’nin seçim vaatlerinin muhalefet partilerinin önerilerine olan benzerliği, ekonomik ve sosyal itirazların görmezden gelinemediği ve Erdoğan’ın geçmiş başarılara yaptığı vurgu oldu.
AK Parti 2023 seçimlerine, tıpkı 20 yıl önce bir sistem krizinden yükseldiği gibi, kendi iktidarı içinde akutlaşan bir sistem krizinin içinde giriyor. Buna karşı üretebildiği söz ise son 15 yıldır tekrar eden “hizmet” ve “icraatler” temasından öteye gidemiyor. Geleceğe dair önerileri ise 20 yıldır hiç bitmeyen yeni anayasa, reform, restorasyon vaatlerini tekrar ediyor. Ancak bu sefer bir fark var gibi, AK Parti aşağıdan yükselen rahatsızlığı artık görmezden gelemiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 11 Nisan’da Ankara’da sade bir etkinlikle tanıttığı AK Parti seçim beyannamesinin satır aralarında sivil toplumun yükselttiği talepleri, muhalefetin üzerine gittiği toplumsal itirazları görmek mümkün. Aynı zamanda bu talepleri muhalefet bloğunun vaatlerini tekrar etmek pahasına kendi söylemine soğurma çabalarını da.
Seçim beyannamesi ve vaatleri
AK Parti seçim beyannamesi ve milletvekili aday tanıtım etkinliği AK Partinin önceki yıllardaki şatafatlı tanıtım etkinliklerinden, gösterilerinden farklı bir havadaydı. Sakindi. Erdoğan daha önce seçim kampanyalarını 6 Şubat depremleri sebebiyle sade tutacaklarını, bu süreçte yeniden yapım çalışmalarına odaklanacağını belirtmişti.
Etkinlik bu sebeple kalabalık değildi, tanıtım videosunda ve tanıtım şarkısında ise teyakkuz haline vurgu vardı.
“Doğru zaman, doğru adam” temasının tanıtımında, her şeye rağmen doğruyu seçmek, zor olsa da doğruyu seçmek cümleleri de bu teyakkuz haline, mevcut zorlukların bir kabulüne işaret ediyordu. AK Parti gücün temsilinden, seçmesi ve zor olsa da bir ahlaki üstünlük iddiasına geçme ihtiyacı mı duymuştu?
Şimdiye kadar mehter marşları ile girilen sahnede bu sefer tek bir piyano ve çocuklarla misak-ı milli vurgulu bir şarkı ile etkinliğin başlaması, nasıl bir dönüşüm veya meşruiyet ihtiyacının temsili olabilirdi?
Muhalefeti tekrar
Erdoğan’ın konuşmasında en çok dikkat çeken ve manşetlere taşınan üç başlık oldu: kamu sınavlarında mülakatların kaldırılması, aile koruma kalkanı projesi ve cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde restorasyon.
Muhalefet bloğu tüm kampanyasını bir seçimden öte sistem krizine vurgu yaparak kurdu. Millet İttifakı’nın ana vaadi “Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Dönüş.”
Erdoğan’ın, MHP ile kurduğu Cumhur İttifakı’nın önerisiyle getirdiği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde bir değişiklik yapılmasını önermesi, yalnızca “daha iyi olacak” cevabıyla açıklanabilecek bir çıkış değil. Muhalefetten yükselen sistem itirazının görünür ve meşru olduğunun bir göstergesi.
Bu değişikliğin yanında yine adalet reformu, yeni bir anayasa, seçim beyannamesinde büyük yer tutuyor. Türkiye son 20 yıldır sürekli Anayasa’sını değiştiriyor, sürekli reformlarla sistemik değişikliklere gidiyor ve bunun sürdürülebilir olmadığı artık tabanda karşılık bulmaya başladı. Muhalefetin en çok kullandığı kozlarından biri de bu reform yorgunluğu.
Bunun yanında kamuya alımlarda mülakatların kaldırılması önerisi de yine muhalefet tarafından dillendirilen bir itirazdı. Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu sosyal medya paylaşımında buna işaret etti.
Önce mülakatla torpille bütün gençleri sakatla, sonra seçime sayılı gün kala, benim projelerimle kendi yaptığın rezaleti kaldırma sözü ver. Erdoğan, benim projelerimi artık sadece konuşabilirsin, imza attığın bu rezaletleri ben düzelteceğim. https://t.co/ehqJJRmxkv
— Kemal Kılıçdaroğlu (@kilicdarogluk) April 11, 2023
Beyannamede tabandan yayılan itirazların yer bulduğu başka alt başlıklar da var: örneğin öğrencilere ücretsiz öğle yemeği. Aile destek programları. AK Parti’nin “kudretli devlet” kurgusu altında hayırseverlik olarak çerçevelendirmeye çalıştığı ve koalisyonunu kurduğu “sosyal devlet” anlayışının uzantısı olan tüm vaatler, itirazın görüldüğünü gösteriyor.
Ekonomik vaatler
Erdoğan’ın tüm konuşması sırasında en çok öfkelendiği bölümün “köprü yapmakla baraj yapmakla iş çözülmez, soğan patates kaç para onu söyle” sözlerine gösterdiği tepki olması bundan bağımsız değil:
“Düşünün barajın yok, havalimanın yok, TOGG’un yok, uçak gemin yok, ‘Domates, patates kaç para onu söyle.’ Bu adam profesör. Müsvedde bu… Öncelikle senin profesörlüğünden bu millete ne gelir ya… Eğitimde yoksun, sağlıkta yoksun, ulaşımda yoksun, adalette yoksun, emniyette yoksun… Neymiş domates, patates. Vah zavallı vah. Bunlar olmadıktan sonra senin domatesin de patatesin de olmaz.”
2007 seçimlerinden bu yana AK Parti’nin seçim söylemlerini üzerine kurduğu “icraatler” başlığının tabandaki hayat pahalılığı rahatsızlığı karşısında gücünü yitirdiğinin bir göstergesi.
Erdoğan, yine de itibar ve güçlü devlet vurgusunu elden kaçırmak istemiyor. Sözlerindeki sertlik o yüzden.
Ekonomik vaatlerin geri kalanı da politika açıklamasından ziyade hayat standardını rahatlatmaya yönelik vaatler şeklinde sıralanıyor. “Türkiye büyüyecek ve devlet halkına yardım edecek,” bu yardımları da Karadeniz’den çıkarılan doğalgaz ve petrol ile yapacak. Ama nasıl yapacak? Cevap: “Şimdiye kadar yaptığı gibi.” Neden muhalefet değil sorusuna cevap ise: “Çünkü onlar yapamaz.”
Ancak tüm bunlara bakarak AK Parti’nin elinde Erdoğan’ın karizması dışında bir şey kalmadı demek, ya da söyleminin bir karşılığının olmadığını söylemek çok yanlış olur. Çünkü, tıpkı 20 yıl önce onu iktidara taşıyan bir koalisyon olduğu gibi bugün de 20 yıl ahbap çavuş kapitalizmi içinde sermaye aktarımı ile kurulmuş bir koalisyon mevcut. Bu koalisyon muhalefetin farz ettiğinden daha geniş ve yıpratılmış sistemin açıklarından faydalanarak daha da güçlenmiş olabilir.