Siyaset

Kılıçdaroğlu’nun “İlk 100 Gün” kampanyası: Vaatleri ve etkileri

CHP lideri ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu “ilk 100 gün” vaatleri bir broşürle açıklandı. Etkili olabilecek bir kampanya olan ilk 100 gün vaatlerinde Millet İttifakı’nın dikkat edilmesi gereken unsurlar da var. (Foto: CHP)

Cumhurbaşkanı adayları belirlendi, milletvekili listeleri kesinleşti, şimdi sıra kampanyalarda. CHP lideri ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu “ilk 100 gün” vaatlerini açıklayarak kampanyasına canlılık kazandırabilecek bir adım attı.

“İlk 100 gün” çerçevesi dikkat çekici ve etkili olabilecek bir kampanya formatı. Yeni iktidarların “ilk 100 günü,” pek çok ülkede diğer partiler, basın ve STK’lar tarafından yakından izlenir ve yeni hükümet ilk karne notunu 100 günün sonunda alır.

İlk 100 gün vaatleri: İlk karne

100 günün sembolik bir anlamı var. Bir iktidarın ilk 100 günü, ardından gelecek icraatlar hakkında da fikir verir. Henüz seçimin sıcağı geçmemişken, yani, seçmenle yapılan “sözleşme” hala tazeliğini korurken yeni iktidarın atacağı ilk adımlar mühimdir.
100 gün, yakından izlenebilecek kadar kısa ve etki yaratabilecek kadar da uzun bir süre olduğu için iyi bir “ilk karne” dönemi yaratmaktadır. Elbette, iktidarın yaratacağı gerçek değişim daha fazla zaman alacaktır ama ilk 100 gün, arkadan gelecek icraatler için de sinyal verir.

Ayrıca, seçmen, büyük ama uzun vadeli vaatlerdense sınırlı ama kısa vadeli vaatleri daha inandırıcı bulup daha kuvvetli karşılık verebilmektedir. Bu sebeple beş yıl sonra milli gelirin iki katına çıkması vaadindense, etkisini ilk 100 günde fark edeceği bir vergi indirimi, bayram ikramiyesi, yahut sosyal yardım paketi seçmen için daha motive edici olabilecektir.

Nihayet, “iktidarın ilk 100 günü” konsepti seçmene zihnen “zamanda yolculuk” yaptırıyor ve onu seçimin bittiği ve Millet İttifakı’nın kazandığı o ilk döneme götürüyor. Bu, seçmeni psikolojik olarak muhalefetin seçim kazanabileceğine hazırlıyor. Bu “kazanabilirlik” duygusunu yaratmak ise uzun yıllar muhalefette kalmış bir partinin seçim arifesi kararsız seçmen gruplarını kendine çekmesi için çok mühim. Çünkü, kararlı seçmen genellikle “kazanmasını istediğine” oy verse de, kararsız seçmen son kertede “kazanacağını düşündüğüne” oy verebiliyor.

100 gün vaatlerinin sunum şekli önemli

Yalnız şunu da not etmek gerek. Şu haliyle, kampanya vaatlerinin sayısı oldukça fazla ve seçmen tarafından takipleri çok kolay değil. Kampanya vaatleri söz konusu olduğunda “daha çok” her zaman “daha iyi” olmayabiliyor. Vaatlerin akılda kalıcılığını artırmak açısından bu vaatlerin en can alıcı olanlarıyla ana kampanya çerçevesini oluşturmak ve bu vaatleri toplu biçimde görselleştirerek, billboardlar, otobüsler, çantalar, tişörtler ve bilumum kampanya malzemeleri üzerinde görünür kılmak, medyanın yetmediği yerde seçmene ulaşmakta etkili olacaktır.

Ayrıca, bu vaatlerin tüm Millet İttifakı liderleri tarafından sahiplenilip, ortak mitingler ve ortak bir kampanya ile seçmene duyurulması da fark yaratacaktır. Sınırlı sayıda, ama tümüyle ortak vaatler, ittifakın seçmene vereceği birlik duygusunu ve kararlılık sinyalini güçlendirecektir.

Kılıçdaroğlu’nun vaatleri: Ekonomik sorunlar merkezde

Vaatlerin içeriğine gelince, hemen görülüyor ki, Kılıçdaroğlu’nun ilk 100 gün kampanyası vatandaşın günlük ekonomik sorunlarını merkezine almış. Emeklilere bayram ikramiyesi, devlet okullarında ücretsiz yemek, hane geliri düşük vatandaşlara altına endeksli sosyal yardım, somut ve günlük hayata etkisi hızla hissedilebilir vaatler.

Geçmişte daha çok ilkeler ve prensipler üzerinden kampanya yapan CHP için bu dikkat çekici bir değişim.

Kılıçdaroğlu’nun yoksullukla mücadeleyi ön plana koyan kampanya çerçevesinin seçmen tabanını genişletmekte etkili olabileceğini düşünüyorum. Bugün özellikle dar gelirli seçmenin günlük ekonomik yükünü hafifletmeden oyunu almak çok zor. Nitekim AK Parti oylarının önemli bir kısmının dar gelirli gruplardan geldiğini biliyoruz.

AK Parti seçmeni oyunu kolay değiştirmiyor

Öte yandan, geçtiğimiz günlerde yayınlanan ve Evren Balta ve Selva Demiralp’le ortak yaptığımız çalışmada tespit ettiğimiz gibi, tüm ekonomik sıkıntılara rağmen en dar gelirli AK Parti seçmeni oyunu en zor değiştiren kesimi oluşturuyor.

Bu, pek çok kimseyi şaşırtabilir. Mevcut kriz ortamında en çok canı yanan kesimin, trenden ilk atlayanlardan olmasını bekleyebiliriz. Ama yalnız Türkiye’de değil, pek çok ülkede görüyoruz ki, ekonomik kırılganlık arttıkça riskten kaçınma motivasyonu artıyor. Eldeki imkanlar azaldıkça, onu kaybetme korkusu iktidar seçmenini muhafazakarlaştırıyor. Sosyal yardımlar, asgari ücret zamları, “ya bunlardan da olursam?” endişesi taşıyan seçmenleri oy değiştirmeye dirençli kılıyor.

İşte bu yüzden, bu kesimin muhalefete yönelmesi için kuvvetli garantiler mühim ve Kılıçdaroğlu kampanyasının yoksullukla mücadeleye odaklanmış olması bu ihtimali artırıyor.

Millet İttifakı’nın orta sınıf için de vaatleri olacak mı?

Fakat şunu da eklemeliyim. Kılıçdaroğlu’nun ve Millet İttifakı’nın diğer liderlerinin, yoksullukla mücadele ederken, orta sınıfın ihtiyaçlarını da yok saymayacaklarını göstermeleri önemli.

YetkinReport’ta daha önce de yazdığım gibi, Türkiye’de maaşlı orta sınıf, son on yılın en büyük kaybedeni oldu. Senelerdir orantısız bir gelir vergisi yükü altında bulunduğu yetmezmiş gibi, geliri de son yıllarda asgari ücrete oranla hızla azaldı. İktidarın, nasılsa oy alamayacağı için, ihtiyaçlarını yok saydığı ve ancak maliyet yüklediği bu kesimi, Millet İttifakı da çantada keklik görüp ihmal etmemeli.

Bir başka deyişle, orta sınıf seçmeni, hürriyetlerini geri kazanmak karşılığında sınıfsal çıkarlarından vaz geçmeye zorlanmamalı. Böyle bir durum kırgınlık ve tepki yaratıp, 3. partilere kayma yaratabilir.

Bu yüzden Kılıçdaroğlu ve genel olarak Millet İttifakı kampanyasının, yoksullukla mücadeleyi birinci plana alırken, orta sınıfın ihtiyaçlarına yönelik bazı adımların da atılacağının sinyalini vermesi kıymetli. Bana göre, mevcut gelir vergisi sistemini değiştirecek, emeği değil, serveti vergilendirecek bir vergi reformu bu adımların en başında gelmeli.

Hepsi bu mu? Değil. Muhalefetin kadınlara olan borcunu da başka bir yazıda ele alalım.

Seda Demiralp

Prof. Dr. Işık Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü

Recent Posts

Kobani davasında karar: Yüksekdağ’a 30 ve Demirtaş’a 42 yıl hapis

Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş-başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da aralarında bulunduğu 108…

13 saat ago

ABD’yle İsrail-Hamas üzerine ayrım derinleşiyor

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 15 Mayıs’ta TBMM’de Hamas’ın Gazze’de “Anadolu’nun ileri hat savunmasını” yaptığını söylemesinden birkaç…

18 saat ago

Yargıtay Başkanı seçimi: Ömer Kerkez’in sözleri umut veriyor mu?

Yargıtay’ın toplam 324 üyesinden 193’ünün oyları ile Ömer Kerkez 2028 yılına kadar dört yıl görev…

20 saat ago

AKP fabrika ayarlarına dönmüyor; Erdoğan, Bahçeli ayarlarına dönüyor

“Faşizm konuşmaya engel olmaz, söylemeye mecbur tutar” sözü Fransız filozof Roland Barthes’a ait. Artık mecburiyetten…

22 saat ago

Kavala’nın yeniden yargılama talebi reddedildi

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Gezi Parkı Davası'nda müebbet hapse mahkum edilen iş insanı Osman…

1 gün ago

Yeni tasarruf paketi yaraya ne kadar merhem olabilir?

13 Mayıs Pazartesi günü ‘Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’ açıklandı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın sunuş konuşmasından sonra…

2 gün ago