Mehmet Şimşek’in 6 Temmuz’da -henüz açıklanmamış- ekonomi programının 3 temel ilkesini açıklamasından saatler sonra, 7 Temmuz sabaha karşı 03.00’te, deyim yerindeyse şimşekler çaktı, vergi zamları sağanağı başladı.
Aslında deprem vergisi gerekçesiyle memur maaşlarını artırırken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kabinesi Motorlu Taşıtlar Vergisini de iki katına çıkarmıştı. Gazeteci Deniz Zeyrek, Sözcü TV’de isyan etti, “Ben vergimi ödemiştim. Şimdi niye bir daha ödeyeyim? Niye çalışıyorum ben? Derebeylik değil mi bu?” diye.
Yeni vergi zamları da eklendiğinde 8 Temmuz sabahı motorlu taşıtlar tam yüzde 116 vergiyle satılacak; yani asıl fiyatının iki katından fazlası vergi olarak ödenecek. Diğer yandan dünyanın en lüks en pahalı otomobilleri, en pahalı marka saatleri filan için ayları bulan kuyruklar var ithalatçıları önünde. Türkiye’nin yeni normali olan adaletsizlik sadece yargıyla sınırlı değil derken bunu söylemek istiyorum. Milyonlarca İstanbullu da 8 Temmuz sabahına 230 gramlık, neredeyse irice bir sandviç kadar ekmek fiyatının 8, simit fiyatının 10 liraya yükseldiği haberiyle uyandı.
Bunun daha doğal gazı, elektriği, ulaşımı, yumurtası, eti, sütü, sebze-meyvesi, giyeceği, okulu var. KDV’si yüzde 18 olan kalemlerdeki vergi oranı artık yüzde 20, yüzde 8 olanlar da yüzde 10 olarak uygulanıyor. İğneden ipliğe binlerce ürünü etkileyecek.
İsmini vermeyen üst düzey bir yetkili İngiliz Reuters haber ajansına “Başka adımlar da gündemde” demiş; Vergi ve harçlardaki son artışın amacı bütçe açığının azaltılması. Bütçede ciddi toparlanma gerekli.
Aynı 7 Temmuz günü Cumhurbaşkanı Erdoğan 1 triyon 119 küsur milyar liralık ek bütçe talebini Meclis’e gönderdi. İlk sıraya yazılan gerekçesi Kahramanmaraş deprem felaketi ve sonuçları. Ama Erdoğan’ın bir ay bedava doğal gaz gibi seçim yatırımları da eklenmiş gerekçeye ki o sayede Haziran enflasyonu tartışmalı şekilde yüzde 38,4 görünmüş, memur maaş artışları da ona göre belirlenmişti. Bu arada, seçim öncesi Mart ayında Erdoğan’ın -fiyatları ucuzlar diyerek- yüzde 18’den yüzde 8’e indirdiği temizlik ve yeme-içme KDV’sinin son vergi zamlarıyla yüzde 10’e çıkartıldığını da hatırlatalım.
Şimdi madalyonun öbür yüzüne bakalım. Kimilerine göre, muhalefet oy kaygısıyla erken emeklilik peşinde olanların, 3600 gösterge talebini diretenlerin peşine takılıp tuzağa düştüğünü, hükümetin de buna yine oy için boyun eğip kredi borcu silinmesinden, en kıdemsiz memura 22 bin lira maaş verilmesine dek bütçeyi açtıkça açtığı görüşünde. E şimdi de bunun acısı çıkıyormuş, deprem felaketine rağmen bunları talep ederken düşünmeliymiş şimdi ağlayanlar.
Kırklı yaşlarda emeklilik peşinde koşma taleplerinin siyaseten peşine takılmayı öteden beri yanlış bulurum, onu ayrıca konuşuruz bir gün. Ama EYT’nin bütçeye getirdiği yük 194,4 milyar lira olmuş. Başka türlü de söyleyebiliriz: EYT’nin çıktığı 3 Mart günü ABD doları 18,89 lira iken EYT yükünün karşılığı 10,3 milyar dolarmış, bugün dolar 26,03 lira EYT’nin karşılığı da 7,7 milyar dolara düşmüş.
Zamları “kendi düşen ağlamaz” diye karşılayanlar, dev inşaat ve enerji müteahhitlerinin vergi aflarının bütçeye yükünden de bahsedebilirler oysa. Ya da “vergiler neden hep tüketim üzerinden?” diye sorabilirler.
Bu arada unutmadan emekli maaşlarına da yüzde 25 zam yapıldığını, bunun maliyetinin de Erdoğan’ın TBMM’den talep ettiği ek bütçede yer aldığını hatırlatalım.
Vergi zamları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla yağmur gibi yağmaya başlamadan saatler önce -tekrar ediyorum, henüz kamuoyuyla paylaşılmamış- ekonomi programının üç temelini şöyle duyurmuştu:
– Mali disiplinin yeniden tesis edilmesi; yani deprem etkisi hariç, bütçe açığının Maastricht kriterleri ile uyumlu bir seviyeye çekilmesi,
– Enflasyonun orta vadede tek haneye düşürülmesi için kademeli parasal sıkılaştırma ve enflasyon hedefi ile uyumlu gelirler politikası,
– Makro finansal istikrarı ve diğer tüm kazanımları kalıcı hale getirecek yapısal reformlar.
Bu arada, tıpkı yeni ekonomik program gibi, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu tarafından gerçekçi olmadığı itiraf edilen yüzde 5 enflasyon hedefi yerine hangi hedefin konduğunun da henüz kamuoyuyla paylaşılmadığını hatırlatalım.
Şimdi gelin Şimşek’in bu hedeflere ve neleri vadettiğine bakalım.
Öncelikle, Maastricht Kriterlerinin AB’nin ekonomik asgari müştereği olduğunu hatırlatalım. Türkiye’nin bütçe açığı, enflasyon ve devalüasyon ölçülerine nasıl uyum sağlayabileceğini tahmin edebilmeniz için Maastrich Kriterlerini bu bağlantıdan okuyabilirsiniz.
İkincisi Şimşek, “Enflasyon hedefiyle uyumlu gelirler politikası” diyerek zamları önceden elma şekerine bulamış, kibarca söylemiş.
Üçüncüsü en sorunlu kısmı bence, çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öteden beri “Yapısal reformlar” ifadesinden hoşlanmadığı biliniyor. Yapısal reformlar demek vatandaşın oylarıyla iş başına gelen yönetime “Şunu yapamazsın, bunu yapmasan iyi olur” aklı vermek Erdoğan’a göre. Ayrıca enflasyonu düşürme odaklı ekonomik politikanın yönetimi büyüme odaklı mega projelerden frenleyeceği kanısında.
Erdoğan, Şimşek ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ı gönderdiği Birleşik Arap Emirliklerine NATO Zirvesi ardından kendisi gidecek.
Ama Şimşek, BAE yatırımcılarının da Türkiye’ye -kâr yapan şirketleri satın almak dışında- doğrudan yatırım getirme şartının belli yapısal reformlar olduğunu biliyor.
O bakımdan da Şimşek’in işi kolay değil.
Ama bunun çaresi de durmadan tüketim vergilerine, dolaylı vergilere yüklenmek, vatandaşa kaşıkla verdiğini kepçeyle almak olmamalı.
ABD’nin seçeceği 47’inci Başkan, Türkiye’nin 12 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çalışacağı 5’inci Başkan olacak. AK Parti…
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…