Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 31 Ağustos 1 Eylül temaslarında sadece Rus karşıtı Sergey Lavrov değil Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile de görüşmüş olması önemliydi. Birazdan ayrıntısına gireceğim ama Rusya’nın Ukrayna tahıl anlaşmasına dönüşü için henüz somut sonuç alınmadı; nitekim Şoygu anca talepleri karşılanırsa anlaşmaya devam edeceklerini söyledi. Ancak Fidan’ın Moskova temaslarında 4 Eylül’de Soçi’de yapılması beklenen Erdoğan-Putin görüşmesi öncesinde iki ülke arasında Rusya’nın tahıl anlaşmasına dönüşünü de etkileyebilecek bir çözüm zemini canlandırıldı.
Bu zemin Suriye oldu. Moskova’nın bir süredir Ankara’nın Şam ile yeniden ilişki kurmaya çağırması bir sır değil. Son birkaç yıldır Erdoğan-Putin görüşmelerinin çoğunda Suriye de konuşuldu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, seçimi kazandıktan sonra Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad ile görüşmeye kapalı olmadığını söylemiş ve “Onun bize yaklaşımı önemli” demişti. Esad bu sözlere, Suriye topraklarında Türk askeri bulundukça görüşmeyeceği yanıtı vermişti.
Önce dünyanın ilgisini çeken tahıl anlaşmasındaki durumu verelim, sonra Türk kamuoyunu yakından ilgilendiren Suriye-PKK meselesine ve Fidan’ın İran seyahatine gelelim.
Tahıl konusu artık sadece tahıl nakliyatı olmaktan da çıktı, Rusya’nın Ukrayna savaşıyla irtibatlı olmaktan da. Örneğin 9-10 Eylül’de Yeni Delhi’de yapılacak (ve Erdoğan’ın da katılacağı) G20 Zirvesinde talepleri dikkate alınmadığı takdirde bir sonuç bildirisi yayınlanmayacağı uyarısında bulundu. Rusya, ekonomik yaptırımlara itiraz ediyor.
Rusya’nın 17 Temmuz’da BM tarafından kendisine verilen ihracatı kolaylaştırma sözlerinin tutulmaması nedeniyle tahıl anlaşmasını durdurması ardından bilinenin aksine iki değil üç senaryo ortaya atıldı.
Türkiye, muhtemelen Erdoğan-Putin görüşmesinin fonunda da bulunacak bu üç senaryoya da çekinceyle bakıyor. İlk ikisi kendi içlerinde güvenlik riski taşıyor ve Rusya’yı dışladığı için gerilimi düşürmeye yaramayacak. Üçüncüsü de yeni uluslararası ve mali gerilimlere yol açabilir ve Ukrayna’yı dışlıyor.
Ankara, BM tarafından Rusya’ya verilen sözlerin tutulmadığı eleştirilerine hak vererek orijinal anlaşmanın canlandırılmasından yana. Rusya’nın şikâyeti temel olarak iki konuda. Tahıl ve gübre satışı için (temel olarak ABD’nin kontrolündeki) SWIFT benzeri ödeme sistemlerinin Rusya’ya uygulanan yaptırımların dışında tutulması ve yine taşıyıcı Rus gemilerine sigorta kolaylığı sağlanması.
BM’nin bu iki konuda da diplomatik kaynaklarca Rusya’ya belli kolaylıklar sağlayacağı bildirilen önerileri resmen sunma aşamasında.
Dolayısıyla alınacak daha mesafe var.
O nedenle diplomatik kaynaklar Erdoğan-Putin görüşmesinden tahıl anlaşması konusunda ancak bir mucize çözüm bekliyorlar; o da iki liderin de sürpriz adımlar atması halinde.
O sürpriz adımlar Karadeniz konusunda da olabilir Akdeniz konusunda da. Ukrayna konusunda da olabilir Suriye konusunda da.
Şimdi Suriye, PKK ve Fidan’a görünen Tahran yolculuğuna dönelim.
Fidan, Şoyguyla görüşürken Lavrov’un Moskova Üniversitesi uluslararası ilişkiler öğrencilerine 1 Eylül Barış Günü nedeniyle (az önce değindiğimiz) konuşmasında Türkiye-Suriye konusuna özel yer verdi. Lavrov, Türkiye ve Suriye arasındaki 1998 Adana Mutabakatının, Türkiye’nin terör tehdidine karşı Suriye topraklarında operasyon yapmasına izin verdiğini vurguluyor, “radikal Kürt örgütlerin” zaten ABD tarafından desteklendiğini söylüyordu. Mutabakat, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Suriye’yi savaşla tehdit etmesi üzerine (Baba) Hafız Esad’ın Öcalan’ı sınır dışı etmesi ardından imzalanmış, Öcalan Şubat 1999’da yakalanmıştı.
Muhtamelen Erdoğan-Putin görüşmesi öncesi Dışişleri Bakanı Fidan’a Tahran yolunu gösteren gelişmelerin odağında Suriye bulunuyor. Türkiye, Rusya ve İran arasındaki Astana sürecinin canlandırılması Türkiye’nin hem Suriye topraklarından kaynaklanan tehdidin önlenmesi hem de Suriye ile ilişkilerin normalleşmesi konusunda önem taşıyor.
Lavrov’un Adana konusunu bu şekilde açması dikkat çekici çünkü ABD, PKK’yı resmen terör örgütü saydığı halde Suriye’de uzantılarıyla işbirliği yapıyor, Rusya ise PKK’yı terör örgütü olarak tanımıyor ve aslında o da irtibatı sürdürüyor.
Fidan’ın tahıl anlaşması için 25 Ağustos’taki Kiev ziyareti sonrası ve Moskova ziyareti öncesinde bir grup ABD Kongre üyesinin 28 Ağustos’ta Türkiye üzerinden -altı yıl aradan sonra- Suriye topraklarına, Türk Silahlı Kuvvetleri kontrolündeki bölgeye girip çıktığını hatırlayalım. Gazeteci Sedat Ergin, Hürriyet’te son zamanlarda Türkiye’nin ABD ile yakınlaşma adımlarını sıraladı. Bunlar arasında dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald Ford’un Türk Deniz Kuvvetlerinin sancak gemisi TCG Anadolu ile ortak tatbikatı da vardı. Amerikan gemisinin Antalya limanını ziyareti Ukrayna’ya satılan TB-2 SİHA’larıyla uluslararası etki kazanan Selçuk Bayraktar’ın ABD Büyükelçisi Jeff Flake tarafından davet edilmesiyle de öne çıkmıştı.
Ancak aynı günlerde Doğu Akdeniz’deki bir başka ABD uçak gemisi, USS Roosevelt de Kıbrıs Rum Cumhuriyetinin Larnaka limanını ziyaret ediyordu ve ABD Senatosunun Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Bob Menendez orada Türkiye’ye sert ifadelerle saldırıyordu.
ABD ile yakınlaşma konusunda iş dönüp dolaşıp F-16 satışına ve Suriye’deki PKK varlığına gelip kilitleniyor; orada henüz bir hareket görülmüyor.
Rusya o boşluğu değerlendirmeye çalışıyor.
Rusya Savunma Bakanının Fidan’la görüşmesinde onun MİT Başkanı olarak istihbaratçı geçmişine övgüyle atıfta bulunduğu Rus kaynaklarca bildiriliyor.
Dikkatli olmakta yarar var. Bakalım Tahran ve Soçi’deki Erdoğan-Putin duraklarından sonra manzara ne olacak?
MHP lideri Bahçeli’nin Öcalan açılımıyla başlayan gelişme ve tartışmaların hem MHP hem de CHP’de oy…
President Tayyip Erdoğan welcomed Donald Trump's return to the US presidency. During Trump's previous tenure,…
Türkiye’yi hedef alan iki vekil gücün liderlerine ilişkin Ekim ayında, ardı ardına önemli gelişmeler yaşandı.…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Donald Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilmesine memnun oldu. Bir sorun çıktığında doğrudan…
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 13 Kasım’da Ankara Büyükşehir Belediyesine usulsüz harcama soruşturma başlatmasından saatler sonra İstanbul…
Türkiye’de ana siyasi gelişmelerin birçoğunda belirleyici olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) genel başkanı Devlet Bahçeli;…