Categories: Siyaset

Ekonomik programın (OVP) siyasi tercümesi: muhatabınız benim

Cumhurbaşkanı Erdoğan OVP sunumunu ve sorumluluğunu üstlenirken verdiği iki güçlü mesajda da aslında dış yatırımcıya sesleniyor aynı kapıya çıkıyor: muhatabınız benim. (Foto: Cumhurbaşkanlığı)

Orta Vadeli Ekonomik Program (OVP) Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeni hükümeti henüz ilk 100 günü doldurmadan 6 Eylül’de açıklandı.

Erdoğan tarafından Türkiye’nin 2024-2026 yol haritası olduğu vurgulanan OVP, 2026 sonunda ekonomik büyüklüğü 1,3 trilyon dolara, kişi başına düşen milli gelirin 14, 855 dolara, yükseleceği vaadiyle enflasyonun da -ancak 2026 sonunda yüzde 8,5’e düşeceğini öngörüyor. Yani aşağı yukarı 2013’teki düzeyine. Üstelik bu yıl artmaya devam ederek; 2023 yıl sonu enflasyon tahmini Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz tarafından “yüzde 65’lerde” olarak değiştirildi; son resmi tahmin, Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan tarafında yüzde 58 olarak yapılmıştı ki, Ağustos 2023 sonu enflasyon oranı yüzde 59’la onu geçti.

OVP öngörülerindeki ekonomi-politik açıklara birazda geleceğiz ama önce başlıkta söz verdiğimiz gibi programın siyasi tercümesine.

“Muhatabınız benim” mesajı

OVP sunumunun siyasi tercümesi bakımından iki önemli mesaj var:

1- Erdoğan OVP sunumunu kendisi yaptı, bütün sorumluluğu üstüne aldı. OVP çalışmalarındaki başrolü de Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’a verdi. Oturma düzeninde sağ yanına Yılmaz’ı, sol yanına Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i aldı. Programa katkıları bakımından da Şimşek’i, adını vermeden, yine adını vermediği Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel’le aynı çerçevede andı.

Bunun iki anlamı var. Birincisi, “Muhatabınız benim, Şimşek değil” demek. Şimşek’in 1980’de Turgut Özal, 2001’de Kemal Derviş gibi iç ve dış sermaye tarafından “kurtarıcı” görülmesini istemiyor. İkincisi, Şimşek’i hem muhalefetten hem de AK Parti içinden -artacağı anlaşılan- eleştiri oklarından sakınmak. “Hükümet olarak OVP’ye desteğimiz tam” ne anlama gelecek ki başka türlü? OVP birilerinin hükümete önerdiği bir şey mi ki “tam destek” açıklasın başka türlü.

Siyasi mesaj dış yatırımcıya

2- Aslında Erdoğan’ın OVP sunumunu, OVP’ye bakışını tek cümlesiyle özetlemek mümkün. Konuşmasının başında şunu söyledi Cumhurbaşkanı:

Bu cümlenin muhatabı daha çok dış yatırımcılar. Dış yatırımcılar Erdoğan’ın 2023 seçimiyle değişmesi ihtimali 2019 yerel seçimlerinde İstanbul ve Ankara dahil büyük şehirlerin CHP’ye geçmesinden itibaren hesaba katılmaya başladı. Türkiye’de ekonomik öngörülemezlik, yargı bağımsızlığı gibi sorunlara ek olarak siyasi belirsizlik de yatırım planlarını olumsuz etkilemeye başladı. Yerli sermayenin belirsizlikler ve güvensizlik nedeniyle Türkiye dışına yatırıma başladığı dönemde onlar da yatırım planlarını beklemeye aldı.

Erdoğan, “İşte kazandım. Beş yıl ülkeyi ben yöneteceğim. Gelin görüşelim” demek istiyor. “Güven sağlayalım ki istikrarı yakalayalım” diyerek işin kolay olmadığının farkında.

Ama bu ikinci madde de aslında -özellikle de dış yatırımcıya, “Muhatabınız benim” mesajı çerçevesinde görülebilir.

Gelelim “güven sağlama” meselesine.

Göz alıcı unsurlar güçlü ama

Erdoğan OVP sunumundaki göz alıcı unsurları öne çıkardı.

Örneğin, yapısal reformlar vaadi. Örneğin, İstanbul Finans Merkezi bünyesinde bir nevi enerji borsası kurulacağı, Trakya’da Rusya ile birlikte bir doğal gaz üssü oluşturulma planı.

İktisatçı Hakan Kara’nın OVP raporundaki, yerine getirmesi zor ama “oyun değiştirici taahhüt” olarak gördüğü “kamu harcamalarında periyodik gözden geçirmeler ve verimsiz harcama programlarının tasfiyesi” var örneğin. (Kanal İstanbul bundan etkilenir mi acaba?)

Sonra, (deprem harcamaları dışında) 2026 sonunda AB’nin Maastricht Kriterlerini yakalama vaadi, Gümrük Birliğinin güncelleneceği vaadi var. Keza üretimin Yeşil Dönüşümü” ile “Dijital dönüşümünü” birleştiren “İkiz dönüşüm” kavramı. Ayrıca gıda fiyatlarını dizginlemek için Sera Organize Yatırım Bölgeleri planı.

Ama nasıl yapılacak?

Örneğin hangi yapısal reformlar planlanıyor? Gümrük Birliğinin güncellenmesi AB’nin belli taleplerini -ki buna yargı bağımsızlığı, demokratik haklar dahil- yerine getirmeden nasıl yapılacak? Bir yandan kömür santrallerine tam gaz destek verilirken yeşil dönüşüm ne yana düşecek?

Güven sağlama konusunda, örneğin Merkez Bankası bağımsızlığı nasıl güçlendirilecek?

Başka “Nasıl?” soruları da var

Merkez Bankasının önceki baş ekonomistlerinden Hakan Kara oturup hesaplamış. Diyor ki OVP raporuna göre 2023 sonu ABD doları kuru tahmini 29,9 liraya geliyor. Yine OVP hesabına göre artış devam ederse 2024 sonunda 43 liraya kadar yükselebileceği görülüyor. Döviz kurunun yüzde 44 artacağı var sayılan bir ortamda 2024 sonu enflasyonu nasıl yüzde 33’e düşecek?

Onun söylemediğini ben söyleyeyim. Bu durumda bankada parası olanı dolardan, avrodan Türk lirasına zorlayıcı önlemler olmadan nasıl çevireceksiniz?

Yine Kara’ya göre seçim öncesinde Kur Korumalı Mevduatı (KKM) “şişirip” lirayı “aşırı değerli” tutmanın Merkez Bankasına 2023 maliyeti 700 milyar liradan fazla olacak görünüyor.

Erdoğan’ın enflasyonu tek haneye indirmiş olduğu zamanlardaki ekonomi kurmayı, şimdi DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ise “devleti batırma projesi” dediği KKM projesinin “görevini tamamladığını” söylerken Erdoğan’ın kelime oyunu yaptığını, hâlâ savunduğunu söylüyor. Babacan “Rant gelirlerinin vergilendirilmesine dair somut adım yok. Yük yine dar ve sabit gelirlinin omuzlarında” diye eklemiş.

U-dönüşü mümkün mü?

İktisatçı Selva Demiralp başka bir hesap yapıyor. Yüzde 4 büyüme ve aynı zamanda enflasyonla mücadelenin anca “güçlü sermaye girişiyle” mümkün olabileceğini söylüyor. “Ancak onlar ikna olmuş değil” diye ekliyor; “İkna edecek şahin duruşu Merkez Bankası sergileyebilir mi?”

Güven meselesine dönüyoruz.

Demiralp buradan yola çıkarak “tercih durumunda vazgeçilecek hedef enflasyon(la mücadele) olacaktır” iddiasında.

Erdoğan’ın bir süreçte büyüme ve diğer hedefler arasında tercih yapmak gerekirse neyi seçebileceği sorusunun yanıtı da OVP konuşmasında var aslında: “Büyümeden kesinlikle taviz yok”.

Diyeceksiniz ki, elbette öyle olacak, siyasi dizginleri elinden bırakmak istemeyecek. Faturasını hep beraber ödemesek kulağa hoş gelebilir.

Erdoğan şimdiden Şimşek’in ekonomideki gözle görülür etkisini, onu korumasına alıyor görüntüde gölgede bırakma çabasında sanki. Bakalım muhalefetin kendi içinde -Erdoğan’ın deyişiyle- “didişmeye” devam ettiği ortamda, 31 Mart yerel seçimleri ardından Şimşek “daha rasyonel” adımları daha rahat atabilecek mi?

 

Murat Yetkin

Gazeteci-Yazar

Recent Posts

Beklenmedik görüşme: Bahçeli Beştepe’ye çıktı

Yeni anayasa, Gezi Tutukluları ve siyasette "normalleşme" tartışmalarıyla birlikte Ankara'da baş döndürücü bir görüşme trafiği…

11 saat ago

Ayasofya’dan sonra Kariye Kilisesi de yeniden cami

Ayasofya'dan sonra Kariye Kilisesi de yeniden müzeden camiye çevrilerek 6 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın uzaktan…

12 saat ago

Sinan Ateş dosyasında bir kilit soru: 06 AT 5021 plaka kime ait?

Gazeteci Asuman Aranca’nın T24’te yayınladığı bir haber, Sinan Ateş cinayeti davasında iddianamesindeki önemli bir eksiği…

14 saat ago

Öğretmenler tüm Türkiye’de iş bıraktı: “Daha kaç canımızı vereceğiz?”

İstanbul'da bir eğitimcinin uzaklaştırma almış bir öğrenci tarafından silahla vurularak öldürülmesi, Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB)…

1 gün ago

Özgürlükler kalesi Türkiye’den ABD’deki üniversitelere üzülmek

Üniversite fikrinin temelinde aramak, araştırmak yatar. Bunun yapılabilmesi için soru sormak gerekir, hoşa gitmeyen aykırı…

2 gün ago

DEM Parti’nin üç “normalleşme” ölçüsü: ilki Kobani davası

AK Parti’nin başlattığı yeni Anayasa girişimine muhalefetten en açık desteği veren Halkların Eşitlik ve Demokrasi…

2 gün ago