Biz G20’de tahıl anlaşması nedeniyle Türkiye’nin -azımsanmayacak- gayretine teşekkür edilmesi ve sonuç bildirgesinde kutsal kitaplara saldırının kınanması nedeniyle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başarılarını konuşsak da dünya, bugünlerde, G20 Zirvesine damga vuran dev bir projeyi konuşuyor: Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomi Koridoru.
Bu çerçeveden bakınca Erdoğan’ın Mısır Cumhurbaşkanı Abdül Fettah Sisi ile Katar, BAE ve Suudi Arabistan gibi Körfez ülkelerinin “ricacı” olmasıyla barışıp masaya oturmasını da ideolojik saplantılar dışında daha ekonomi-politik bir gayret olarak görmek mümkün oluyor.
Erdoğan G20’den dönerken uçağındaki gazetecilere “Türkiye” bundan böyle “insanlığı ilgilendiren konularda aktif rol üstlenmeye devam edecek” dedikten sonra bir soru üzerine “Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomi Koridoru” projesi konusunda şunları söylemiş:
“Türkiyesiz bir koridor olmaz. Türkiye, önemli bir üretim ve ticaret üssü. Doğudan Batıya trafik için en uygun hat Türkiye üzerinden geçmek durumunda.
“Bu süreçte bizim çok önemsediğimiz bir adım ise Körfez’in bizimle beraber attığı adım. Irak, Katar, Abu Dabi üzerinden, Türkiye üzerinden Avrupa’ya giden bir yoldan, bir koridordan bahsediyoruz.”
Cumhurbaşkanımızın verdiği bilgiye göre BAE lideri Muhammed bin Zeyid bu konuda çok heyecanlıymış, “Bu işi 60 gün içinde bitirelim” demiş, o da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Ulaştırma Bakanı Abdülkadir Uraloğlu’nu görevlendirmiş.
Erdoğan’ın Baharat Yolunu birkaç asır sonra yeniden ve başka rotadan açmayı öngören bu projeye Türkiye’nin dahil edilmemesinden rahatsızlığı açık.
Bence rahatsız olması da gerekir; gerçekten oyunun kurallarını değiştirebilecek bir proje bu.
Ayrıca Erdoğan’ın alternatif olarak öne çıkardığı BAE-Katar-Irak Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşım koridoru rotası, Mutabakat Muhtırası 9 Eylül’de, G20 Zirvesinin ilk gününde Yeni Delhi’de imzalanan Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru projesine alternatif olabilecek bir rota değil.
Uluslararası ve stratejik planda Osmangazi (Gemlik) Köprüsüyle 1915 Çanakkale Köprüsü, Yavuz Sultan Selim (Üçüncü) Köprüsü, 1915 Çanakkale İstanbul Havalimanı ve Marmaray’ın toplamını karşılaştırmaya benziyor. Yani alternatif değil tamamlayıcı olabilir, eğer yapıp eklemlemek mümkün olabilirse.
Zaten o yüzden BAE, Hindistan-Avrupa ekonomi koridorunun en önemli sıçrama tahtası, projenin 8 imzacısı ve yatırımcıları arasında. Yani yakın zamana dek Erdoğan’ın (ve Türkiye’nin) yeminli düşmanlarından sayılıp şimdi 51 milyar dolar yatırım vaadiyle dış kaynak meleği olarak gösterilen Muhammed bin Zeyid’in etraftaki bütün projelere yatırım yapması, hepsini Hindistan-Avrupa rotası çerçevesinde görmesinden.
Hindistan’ın Mumbai limanıyla Dubai’yi birbirine bağlayacak 2000 kilometrelik çok amaçlı demiryolu ve boru hattı projesi kısmen Hint Okyanusu altından inşa edilecek. Sadece bu geçişin maliyetinin şimdilik 500 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Bu hatla Hindistan Arap yarımadasından petrol alırken, Körfez’e su satacak. Haritadan da görebileceğiniz gibi koridor Arap yarımadasında 2018’den bu yana devam eden 250 milyar dolarlık hızlı tren ağına bağlanacak. Ürdün’den geçip İsrail’in Hayfa limanına ulaşacak. Oradan deniz yoluyla Yunanistan’ın Pire limanına ve kara yolu hatlarıyla Almanya’nın Hamburg limanına uzanması öngörülüyor; elektrik ve internet kablosu hatları dahil.
Meraklıları için rotayı çizgi film olarak da yayınladı Hintliler, bu bağlantıdan izleyebilirsiniz.
Bakın imzacılar kimler?
Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri, ABD, Suudi Arabistan, Almanya, Fransa, İtalya ve ayrıca bir bütün olarak Avrupa Birliği. Japonya projenin yatırımcıları arasında; İsrail, Ürdün, Kıbrıs Rum Cumhuriyeti, Yunanistan da projeyle ihya olacak ülkelerden. Evet, Suudi Arabistan ve İsrail aynı stratejik projede.
Bu proje G20 zirvesinde birdenbire akıllara gelmiş, ortaya atılmış bir proje değil. Hazırlıkları, diplomasisi yıllardır devam ediyor, pişiriliyor.
Yan ürün olarak Çin’in Kuşak-Yol projesini, dolayısıyla Asya-Avrupa ticaret koridorunu Çin, Rusya, İran etkisinden uzak tutma amacı da var.
Türkiye, Hindistan-Avrupa projesinin kasıtlı olarak dışında tutulmuşa benziyor. Daha askeri boyutta Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füzeleri alma kararı ardından ABD tarafından üreticileri arasında bulunduğu F-35 projesinden dışlanması süreciyle paralel olduğu da söylenebilir. Yoksa haritaya baktığınızda çok daha az maliyetlerle İsrail’in Hayfa limanından (üstelik İncirlik’te NATO kullanımında üssün getirdiği fazladan korumayla) rotanın, örneğin Mersin limanına bağlanması, oradan (çok daha az ülke sınırı geçişiyle) Avrupa’ya devam etmesi mümkün görünüyor.
Bu tercih edilmemiş.
Erdoğan, Türkiye’nin -ekonomik sıkıntıları da kolaylıkla geride bırakmasına yardımcı olacak şekilde- bu dev projeye eklemlenmesini sağlayabilir mi? Neden olmasın? Ama bu sadece “Bensiz olmaz” demekle mümkün mü? İş gelip tercihlere dayanıyor. İşte bütün mesele orada düğümleniyor.
Mehmet Öğütçü ve Rainer Geiger Ortadoğu, yıllardır süregelen siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çalkantıların izlerini taşıyan…
Yeni yıla girmemize sayılı gün kala, Milli Eğitim Bakanlığı sayesinde çocuklarımızı ve gençlerimizi maazallah kazara…
ABD ordusu bir kez daha Donald Trump’a Suriye resti çekiyor. Başkanlık görevini 20 Ocak’ta devralacak…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD'nin Gazprombank için uyguladığı yaptırımlardan Türkiye'yi muaf tutacağını…
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın Suriye'de Türkiye destekli Suriye Milli…
Esad gitti ama bence Suriye için en çetin meydan okuma yeni başlıyor. İsrail, ülkenin tüm…