Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Türkiye’nin “gerekirse AB’yle yolları ayırabileceğini” söyledi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na katılmak üzere 16 Eylül’de İstanbul’dan Nev York’a hareketinden önce basın toplantısı düzenleyen Erdoğan, Avrupa Parlamentosu’nun son Türkiye Raporu konusunda görüşünün sorulması üzerine şunları söyledi:
• “Avrupa Birliği Türkiye’den kopmanın gayreti içerisinde. AB’nin Türkiye’den kopuş hamlelerini yaptığı bu dönem içerisinde biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmelerimizi yaparız ve bu değerlendirmelerden sonra da AB’yle gerekirse yolları ayırabiliriz.”
Bu Erdoğan’ın Türkiye’nin AB’yle yollarını gerekirse tek taraflı olarak ayırmaktan bu açıklıkta söz ettiği ilk çıkış olma özelliğini, taşıyor. Ankara üyelik müzakerelerinin fiilen kesildiği 2007’den itibaren AB’yle adı konuşmamış “İlk hayır diyen olmama” siyaseti güdüyor. Erdoğan son olarak 10 Eylül’de G20 Zirvesi için bulunduğu Yeni Delhi’de AB Konsey Başkanı Charles Michel ile yaptığı görüşme üzerine şunları söylemişti:
• “Bizi 50 yıldır AB üyesi ülkeler hep oyalamıştır, bugün de oyalıyorlar. Oyalasalar da oyalamasalar da Türkiye, Türkiye’dir; biz yolumuza devam ederiz.”
AB, İsveç, NATO
Bu açıklamadan birkaç gün sonra, 13 Eylül’de Avrupa Parlamentosu 2022 yılı Türkiye raporunu açıkladı. Raporda Türkiye Avrupa Konseyi’ne demokratikleşme reformları yapmadığı sürece Türkiye’yle üyelik müzakerelerine yeniden başlamaması tavsiye ediliyordu. Ayrıca Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylaması isteniyor, öte yandan Türkiye’nin AB üyeliği ile İsveç’in NATO üyeliği arasında irtibat olmadığı öne sürülüyordu.
Erdoğan 11-12 Temmuz’da Vilnius’ta yapılan NATO Zirvesinde Türkiye’nin İsveç’in üyeliği onaylaması için terörle etkin mücadele koşuluna, Türkiye’nin AB’yle üyelik müzakerelerinin canlandırılmasına desteği de eklemişti.
Cumhurbaşkanı basın toplantısında ABD Başkanı Biden ile yaptığı ayaküstü görüşmede F-16 satışıyla İsveç’in üyeliğini ilişkilendirmesine tepki göstererek, “Orada Temsilciler Meclisi varsa benim de parlamentom var” dedi.
Avrupa Parlamentosunun, yaptırım gücü olmasa da Avrupalı seçmenin politik psikolojini yansıtıyor. Bu durumda Erdoğan’ın seçim sürecinde vadettiği AB’yle yakınlaşma, Gümrük Birliğinin yenilenmesi ve özellikle milyonlarca vatandaşı ilgilendiren vize alma sorunlarında yakın zamanda iyileşme ümitlerini ertelemişti.
AB’yle kopuş mu pazarlık mı?
Erdoğan’ın çıkışının daha önemli yönü, Türkiye’nin TBMM kararıyla belirlenmiş stratejik hedefi olan AB’yle bütünleşmeden ilk resmi dönüş işaretini vermesi.
Erdoğan bu çıkışla Türkiye’nin AB’ye üyelik başvurusunu geri çekmeyi kast edip etmediğiniyse söylemedi. Dolayısıyla bu çıkışın Türkiye ekonomisinin büyük ölçüde entegre olduğu AB’yle gerçekten stratejik bir kopuş işareti mi, yoksa AB’yi bir karar almaya, ya da pazarlığa mı zorlama olduğuna dair şu aşamada yorum yapmak zor.