Geçtiğimiz sene ilki düzenlenen “Büyük Aile Buluşmasının” ikincisi, Büyük Aile Platformu tarafından 17 Eylül’de İstanbul’da Saraçhane meydanında gerçekleştirildi.
“Çocuklarımız için, ailemiz için, insanlık için. LGBT propagandası yasaklanmalıdır” sloganı ile duyurulan Anti-LGBT toplantıya katılım beklenenden daha düşük oldu. Ancak katılımcıların kendileri ile yapılan röportajlarda ifade ettikleri komplo teorileri sosyal medyada gündem yarattı.
Büyük Aile Platformu kimlerden oluşuyor? Anti-LGBT propaganda ile komplo teorileri nasıl yanyana geldi? Bu komplo teorilerinin kaynağı ve etkileri hakkında neler biliniyor?
Büyük Aile Platformu: Yesevi Alperenler ve Cumhuriyet Kadınları Elele
Müsiad’dan Türkiye Gençlik Birliği’ne, Cihannüma Vakfı’ndan Cumhuriyet Kadınları Derneği’ne, Tügva’dan Yesevi Alperenler’e kadar geniş bir yelpazeden STK’ların ve Dünya Çocuk ve Aile Koruma Derneği/Platformu gibi muhafazakar Anti-LGBT oluşumların bir araya gelmesi ile 1 Mart 2023’de kurulan Büyük Aile Platformu (BAP); muhafazakarlar, milliyetçiler ve Vatan Partisi gibi farklı -ama aslında çok benzer- kesimleri Anti-LGBT politikalarda buluşturan bir platform.
“LGBT propaganda ve dayatmasına karşı Türkiye’nin birçok ilinde gerçekleştirilen ‘Büyük Aile Yürüyüşü’ organizasyonları sonucunda” oluştuklarını ifade eden platform, biraraya gelme amaçlarını
- vatanını ve milletini seven,
- insanlığın istikbalini düşünen,
- ülkesinin bütünlüğünü ve bağımsızlığını dert edinen,
- evlatlarını ve gelecek nesillerini küresel çetelerin ve emperyalist güçlerin kirli ellerine terk etmeyen,
- toplumda yaşanan bu yozlaşmalara karşı kendini sorumlu hisseden,
- “Aile”yi sorunun değil “çözümün adresi” olarak gören ve bu uğurda mücadele sözü veren,
STK’ların biraraya gelmesi olarak belirtse de web sitelerindeki içerik neredeyse tamamiyle Anti-LGBT propaganda ve haberlerden oluşuyor.
Muhafazakarların LGBT karşıtı olması şaşırtıcı değil TGB benzeri ulusalcı kesimlerin LGBT haklarına sıcak bakmamaları da yeni bir durum değil.
Ancak Cumhuriyet Kadınları Derneği’nin burada ne işi var?
Tüzüğünde “Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimleri ile kazanılmış olan ekonomik ve siyasal bağımsızlığın, özgürlük, demokrasi ve aydınlanmanın korunması, savunulması, ülke ve halk yararına geliştirilmesi için” çalışma amacı ile kurulduğu belirtilen, temel ilkeleri arasında “Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimlerine, … sahip çıkmak; … kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın ve şiddetin ortadan kalkması, kadınlarımızın üretimde, siyasette, sosyal ve kültürel alanlarda eşit bir biçimde yer almaları için mücadele etmek” olan, nafaka hakkını savunan dernek, Şubat 2020’de Prof Dr. Tülin Oygür’ün başkanlığa seçilmesi ile rota değiştirdi.
2019 yerel seçimlerinde Vatan Partisi’nden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olan Oygür’ün derneğin başına geçmesi istifalara sebep olurken, Cumhuriyet Kadınları Derneği, Oygür yönetiminde “cinsel yönelimler” dahil edildiği için İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını savunan , MÜSİAD’a ziyaret gerçekleştiren ve Anti-LGBT söylemleri benimseyen bir dernek halini aldı.
Bu hali ile derneğin TGB ile birlikte BAP’a dahil olması hiç de şaşırtıcı değil. Bu sayede platform ilk bakışta “sağ ve sol görüşlerden bağımsız, sadece aile’nin korunması için mücadele eden” bir oluşum görüntüsü kazanıyor.
Yeniden Refah Partisi ve komplo teorici söylemler
Anti-LGBT propaganda; cinsiyet eşitliği, LGBT hakları, azınlık hakları gibi konularda gerçekleştirilen progresif politikalara karşı son yıllarda gittikçe güçlenen tepkinin bir parçası.
AK Parti, tabanında yükselen bu itirazları gidermek için Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine kadar varan birtakım adımlar atsa da tabanını mutlu edemedi ve bu tepkili kesimin son seçimlerdeki adresi kadın hakları, LGBT hakları vb. konularda çok daha gerici söylemleri açıkça dillendiren Yeniden Refah Partisi(YRP) oldu.
(Büyük Aile Platformu’na dahil kurumlardan birisi olan Birlik Vakfı’nın kurucu üyelerinden M. Fatih Uğurlu’nun Yeniden Refah Partisi Genel Başkan yardımcısı olduğunu da burada belirtelim)
LGBT hareketinin arkasında Soros’un olduğu inancı Türkiye’de olduğu kadar yurtdışında da yaygın. Ancak Pazar günü gerçekleşen mitingdeki bir röportajda dillendirilen cinsten komplo teorilerinin kök salabilmiş olması sosyal medyada şaşkınlıkla karşılandı.
Halbuki Yeniden Refah Partisi’nin söylemleri biraz incelendiğinde muhafazakar kesimde filizlenmeye başlayan komplo teorici zihniyetin nereden geldiği çok açık.
LGBT’ye dair söylentiler:
- Küçük çocuklara cinsiyet değiştirme ameliyatları yapılıyor,
- Trans karşıtlarını hapse atacaklar,
- Suya katılan maddeler, aşılar, GDO’lar insanları eşcinsel yapıyor,
- Uçaklarla insanları eşcinsel yapan kimyasallar püskürtüyorlar,
- Erkekliğe saldırı var,
- Geleneksel aile değerlerine saldırı var,
- Devlet çocukları elimizden almak istiyor,
- Çocukların beynini yıkıyorlar,
- Çocuklara okullarda zorla porno izletecekler,
Aşı karşıtı söylentiler:
- aşılar otizme sebep oluyor,
- Covid aşılarında HIV var,
- Covid aşıları turbo kanser/kalp krizi/miyokardit/inme/eşcinsellik/deli dana hastalığı’na sebep oluyor,
- aşı olanların otopsilerinde devasa pıhtılar çıkıyor,
- aşı olan gençler aniden ölüyor,
- aşıdan milyonlarca kişi öldü ama saklanıyor,
- aşıların yan etkileri saklanıyor,
- aşıların içinde nanoteknoloji var ve bu teknoloji 5G ile devreye sokularak aşı olanlar öldürülecek/beyinleri kontrol edilecek/ hasta edilecek/kısırlaştırılacak,
- aşı olanlar dokundukları herkeze aşı parçacıkları/nanoteknoloji/covid/HIV bulaştırıyor,
Covid-19 ile ilgili söylentiler:
- Covid diye bir hastalık yok/örneklerde virüs bulunamadı,
- Covid’i aşı olanlar yayıyor,
- Covid maskelerden oluyor,
- maskelerde zehir var,
- maskeler korumuyor,
- maske IQ düşürüyor,
- Covid 5G teknolojisi yüzünden oluyor,
- ivermektin Covid’i iyileştiriyor,
- ölü sayıları saklanıyor/ ölü sayıları şişiriliyor,
- kimse Covid’den ölmüyor,
- Covid’i Bill Gates / Soros / Amerika / Çin / İllüminati geliştirdi
gibi teoriler Yeniden Refah Partisi cenahında rahatlıkla yer buluyor.
Özellikle Covid ve Covid aşıları ile ilgili komplo teorileri YRP tarafından açıkça dillendiriliyor. Parti merkezinde gerçekleştirilen bir basın toplantısında “mRNA teknolojisiyle üretilen aşıların kullanılması sonucu tek gözlü, kuyruklu, üç bacaklı, üç kollu tüm vücudu adeta bir hayvan postu gibi kılla kaplı çocukların, bebeklerin doğabileceğini daha önce yaşanmış örnek vakaların fotoğraflarını göstererek örnekleyen” Fatih Erbakan aşı olmadığını açıklarken, toplantıda kendisine eşlik eden ve Türkiye’de bu teorilerin ilk yayıcılarından olan Prof. Dr. Serhat Fındık’ı son seçimlerde İstanbul’dan milletvekili adayı gösterdi.
İthal komplo teorileri
Türkiye’ye komplo teorileri daha çok yabancı dillerdeki propaganda kanallarından çevirilen metinler aracılığı ile geliyor. Bu durum BAP bileşenlerinden Dünya Çocuk ve Aile Koruma Derneği/Platformu’nun websitesinde açık olarak görülebilir. Sitedeki haberlerin neredeyse tamamı güvenilirliği şüpheli yabancı kaynaklardan doğrudan çevirilerden oluşuyor:
“Çok sayıda cinsiyet mi var?” metni Emma.de sitesinde yayımlanmış olan bu söyleşinin,
“Bir aktörün trajik yaşamı” metni, josefnicolosi sitesinde yayımlanmış olan bu metnin bir kısmının,
“Cinsiyet değiştirip bundan pişman olan…” haberi ise CBN News’deki bu haberin birebir çevirisi. Ve hiçbirinde kaynak gösterilmediğini belirtelim.
Bu çeviri-haberlere başka bir örnek de Yeni Posta’da yayınlanan ve Covid aşılarına dair neredeyse tüm teorileri içeren bir metin.
Bu çeviri-propaganda, yabancı dili olmayan okuyucuların “haber”in kaynağına ulaşarak doğrulama yapmasını neredeyse imkansız hale getirdiği için dezenformasyon için ideal. Bunun yanı sıra metnin ve bilginin tek kaynağı olan çevirmen saygı duyulan bir otorite halini alıyor.
Prof. Dr. Fındık da yabancı kaynaklardan içerikleri Türkçe’ye çevirerek paylaşıyor. Bu teoriler sayesinde özellikle Covid sırasında televizyon kanallarında yer bulan Prof. Dr. Fındık, yabancı fikirdaşlarının aksine sadece mRNA aşıları değil, Çin yapımı Sinovac ve Türk yapımı Turcovac da dahil tüm Covid aşılarının son derece zararlı olduğunu savunuyor. Aşı olmuş talihsiz vatandaşlara aşının zararlarını gidermek için hacamat tavsiye eden Fındık, “aşı hasarı” sebebi ile uzun Covid geçiren kişileri ise muayenehanesine çağırıyor.
Komplo teorileri ve Batı’da aşırı-sağ’ın yükselişi
Batı ülkeleri, özellikle Amerika son yıllarda bu komplo teorileri ve bu teoriler aracılığı ile radikalleşen aşırı-sağ militan grupların yarattığı iç karışıklıklarla uğraşıyor.
Özellikle “çocukları, aileyi korumak” kisvesi altında yayılan Anti-LGBT propaganda, sıradan vatandaşların komplo teorileri dünyasına girmesine aracı oluyor.
Amerika’da 2017 yılında bir internet forumunda başlayan QAnon hareketi, kısa sürede uzaylılardan illüminati’ye, satanist elitlerden insan ticaretine alternatif çevrelerde varolan neredeyse tüm komplo teorilerini birleştirerek Amerikan aşırı sağını tek bir şemsiye altında toplamayı başardı.
Hareket 2020 yazında “Save The Children” (Çocukları Koruyun) sloganı ile Amerika Birleşik devletlerinin dört bir yanında protesto eylemleri düzenledi. Aslen çocuk kaçakçılığı ile mücadele eden bir organizasyon olan “Save The Children”ın sloganını çalan QAnon, bu sloganı “bir grup demokrat partili, satanist elitin küçük çocukları kaçırıp işkence ederek kanlarını içtiği ve bu sayede genç kaldıkları” teorisi ile birleştirdi. İnsan kaçakçılığına karşı olduğğunu düşünerek eylemlere katılan habersiz kitleler bu protestolarda QAnon komplo teorileri ile tanıştı ve aşırı-sağ propagandaya maruz kaldı.
Bu komplo teorileri aracılığı ile marjinalleşen ve seçimlere şaibe karıştığına, satanist elitlerin ülkeyi işgal etmeye, vatanseverleri öldürmeye çalıştığına ikna olan kitleler, Biden’in başkan ilan edileceği 6 Ocak 2021 günü silahlarla Meclis’i bastı. Amerika’yı sarsan bu olayların yankıları hala devam ediyor.
Komplo teorilerinin bedeli
Komplo teorilerinin daha vahim sonuçları ise yeni ortaya çıkıyor: Amerika’da Covid sebebi ile ölümlerde farklı partilerin mensupları arasında açık bir fark var: Cumhuriyetçi Parti’ye oy verenler arasında Covid sebebi ile ölüm Dempkrat Parti’lilere göre daha fazla.
Covid süresince komplo teorileri aracılığı ile sağ görüşlü, çoğunluğu Cumhuriyetçi kitleler arasında yaygınlaşan aşı karşıtlığı bu kitlelerde aşı, maske vb. her türlü önleme karşı önyargı oluşturdu. Bu önyargının sonucu olarak Covid aşısı geliştirilmesi öncesinde demokratların ölüm oranı cumhuriyetçilerden daha fazla iken aşılar yapılmaya başladıktan sonra bu oran tersine döndü.
Son araştırmalar Florida ve Ohio eyaletlerinde de ölüm oranları arasında Cumhuriyetçiler aleyhine fark olduğunu ortaya koyuyor.
Yani komplo teorileri canlara mal oluyor.
Neden yayılıyor? Türkiye risk altında mı?
Teorilerin yayılmasının arkasında 3 temel motivasyon yatıyor: Maddi çıkar, Politik çıkar, psikolojik sebepler.
Örneğin Covid aşısının zararlarını anlata anlata bitiremeyen kişilerin alternatif covid tedavileri, hastalığa kesinlikle engel olduğunu iddia ettikleri bazı bitkisel ürünler, çeşitli terapiler, v.s. pazarladıklarını görmek mümkün.
Veya LGBT karşıtı söylemleri olan bir politikacı, LGBT bireylerle ilgili sansasyonel teori ve “haber”leri paylaşarak kendisine olan desteği arttırmayı planlıyor.
Dil engeli bu tip komplo teorilerinin Türkiye’ye girişini bir süre geciktirmiş olsa da “gönüllü çevirmenler” aracılığı ile bu teoriler ülkemizde de kök salmaya başladı. Özellikle Covid sonrası Batı ülkelerinde bu tip yanlış bilgi ve teorilere göz açtırmayan ve komplocuları alternatif mecralara yönelmeye mecbur bırakan sosyal medya kuruluşları maalesef Türkiye gibi ülkelerde benzer özeni göstermiyor.
Diğer yandan, komplo teorilerinin yapıları gereği otorite ve iktidara muhalif görüşlere daha yakın olması, iktidarda muhafazakarların olduğu ülkemizde muhafazakar tabanda bu teorilerin çok yayılmasını engelledi. Ancak orta yaşın üzerindeki CHP tabanı -özellikle de anneler- bu gibi teoriler için ideal kurbanlar. Dolayısı ile komplo teorilerine giriş özelliği taşıyan Anti-LGBT söylemlerin muhafazakar kesimin tekelinden çıkıp BAP gibi platformlar aracılığı ile ulusalcı/CHP sempatizanı kesime doğru hareket etmesi endişe verici.
Kamu sağlığını tehlikeye atan söylemlere karşı sert ve hızlı biçimde tepki verilmesi gerekiyor. Zira Facebook üzerinden yayılan teoriler, yaşları gereği hem Covid’e karşı savunmasız olan, hem de sosyal medya okur-yazarlığı düşük kitleleri ciddi risk altında bırakırken bilgi kirliliği ve “alternatif gerçek”lerin yayılması demokratik sürece ve ülkenin yönetilebilirliğine karşı büyük bir tehdit.