Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeni yılın son Kabine toplantısını iptal etmesi medyada genel olarak asgari ücretin görüşülmesinden kaçınmaya bağlandı; sanki Erdoğan’ın böyle gerekçelere ihtiyacı varmış gibi. Nitekim Beştepe’de bir asgari ücret toplantısının başladığı da ardından açıklandı. Erdoğan’ın asgari ücrete kadar başka baş ağrıları var bu günlerde. Tam da yerel seçim için aday belirleme humması içindeyken Cumhur’da çatırtı sesleri duyulmaya başladı.
Sadece HüdaPar lideri Zekeriya Yapıcıoğlu’nun AK Parti’nin 2024 bütçesine destek vermek için çıktığı kürsüden TBMM’nin eyalet sistemine geçişi, Kürt özerkliğini ve federasyonu tartışması gerektiğini söylemesiyle başlayan tartışma değil Cumhur İttifakındaki fay hatlarından gelen çatırtıların nedeni.
Örneğin 12 Eylül 1980 askeri darbesi döneminin meşum işkencecilerinden Esat Oktay Yıldıran’ın adının İzmir’in Buca ilçesinde bir ilkokula verilmesine tepkiler yükseliyor. O dönem kendisi de Diyarbakır cezaevinde Yıldıran ve ekibinin işkencelerinde acı çeken AK Parti MKYK üyesi Orhan Miroğlu en sert tepkiyi gösterenlerden oldu. Cumhur’da çatırtı sesleri bu konuda ortaklardan değil, içeriden geliyordu.
Halen 7 yıllık azami tutukluluk süresi bittiği halde tahliye edilmeyen önceki Diyarbakır Belediye Başkanlarından Gültan Kışanak, kendisine işkence yapan, falakaya çekip ayaklarında sigara söndüren ve “Ben Türk’üm, Kürt değilim” demediği için 6 ay köpeği Jo’nun kulübesine hapseden kişinin bizzat Yıldıran olduğunu açıklamıştı. CHP’li Oğuz Kağan Salıcı “60 kişinin işkenceyle öldürülmesinden sorumlu birini çocuklara kahraman diye mi tanıtıyorsunuz?” diye sordu.
Milli Eğitim Bakanlığı inceleme başlattığını açıkladı. “Hata” sözcüğünü kullandı; çünkü okullara isim verilirken MEB onayı gerekiyordu. Kim imza attırmıştı Bakan Yusuf Tekin’e, yoksa bu da Batı’daki radikal milliyetçileri cezbetmeyi amaçlayan bir seçim manevrası mıydı?
İşkenceciye itibar tartışmasının patladığı 26 Aralık günü Anayasa Mahkemesi’nin Resmî Gazetede yayınlanan Can Atalay gerekçeli kararı Cumhur’da zaten mevcut bir çatlağı derinleştirmeye aday.
AYM, Gezi Davasında 18 yıl hapse çarptırılmış durumda TİP Milletvekili seçilen Can Atalay’ın daha önce Yargıtay’dan dönen tahliye kararında ısrar etmişti. Bu arada öne çıkmayan ancak en önemli etken, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un Yargıtay’ın uyarısını dikkate almayıp Atalay kararını Genel Kurulda okutmaması oldu.
Bu da MHP liderinin bütün çıkışlarına rağmen AK Parti’nin -ilk günlerdeki heyecanlı tartışmalardan sonra- AYM ve Yargıtay kavgasına girmek istemediğini gösterdi. AYM gerekçeli kararının Resmî Gazetede yayınlanmasından birkaç saat önce Bahçeli’nin hâlâ DEM ve CHP’yi kapatmıyorsa AYM’nin kapatılmasından söz etmesi bu Cumhur’da bu alandaki rahatsızlığın da arttığına işaret. Top artık deyim yerindeyse manevra alanı kalmayan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde; Atalay’a mahkûmiyet kararı oradan çıkmıştı.
Bahçeli 26 Aralık’ta TBMM’deki konuşmasında “yayı gerilmiş ok, kınında bekleyen bıçak gibiyiz” dedi. Bunlar siyasi değil, fiziki çağrışımları olan ifadelerdi. Ok kimi hedef alıyordu?
Bahçeli’nin “sokakta bile yürüyemeyecek” dediği CHP lideri Özel’i mi? Eğer siyasi nedenlerle CHP ya da DEM iş fiziki tehdide dökülürse, bu siyasi şiddetin ülkeyi ne hale getirdiği belli olan 1970’leri akla getirir.
O nedenle Bahçeli’nin tepkisini siyasi düzlemde yorumlamayalım. Bu durumdaysa gelişmeleri engelleme imkânları CHP ya da diğer muhalefet partilerinden çok Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinde. Bahçeli’nin (HüdaPar liderini mi kastettiği belli olmayan) “kürsü dokunulmazlığının sınırlanması”, AYM gücünün azaltılması, hatta kapatılması taleplerinin yolunun Anayasa değişikliğinden yani öncelikle Erdoğan’ın iradesinden geçtiği açık. Bahçeli, “yayı gerilmiş ok” benzetmesiyle acaba Özel’i hedefe koyup Erdoğan’a Cumhur’da biriken enerjinin kaynama noktasına geldiği mesajını mı vermek istiyordu?
MHP İsveç’in NATO üyeliğine hem PKK ve FETÖ’ye destek hem de İsrail-Gazze nedenleriyle karşıydı. Belki ki ikna edildi ve 26 Aralık günü TBMM Dışişleri Komisyonundaki oylamada AK Parti ve CHP’lilerle birlikte olumlu oy kullandılar. Cumhur’da bu konuda da sorun çıkmamış oldu.
Şimdi sıra Genel Kurul oylamasında.
Ama Erdoğan’ın gözü ABD Başkanı Biden’ın F-16 hamlesinde. Erdoğan, Biden’ın 14 Aralık telefonunda kendisine “Siz İsveç’i onaylayın, ben de F-16 satışlına Kongre’de yardımcı olayım dediğini kamuoyuyla paylaşmıştı. Acaba Genel Kurul’dan İsveç kararı çıkıp geri dönülmez noktaya gelindikten sonra Biden “Kusura bakmayın, denedim ama olmuyor” der mi? Acaba Erdoğan 12 Eylül’de Kenan Evren’in ABD’li Orgeneral Bernard Rogers’ın “asker sözüne” güvenip Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüş onayını verip Avrupa Birliğine giriş vizesi sağladığı duruma düşme endişesinde mi? Hatırlayanlarınız vardır, Biden o zaman da genç bir senatör olarak devredeydi.
Bir yandan da hafta sonu bazı belediye başkan adaylarını açıklama sözü var, iki hafta önce ertelediği. Cumhur’da gergin günler…
Mehmet Öğütçü ve Rainer Geiger Ortadoğu, yıllardır süregelen siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çalkantıların izlerini taşıyan…
Yeni yıla girmemize sayılı gün kala, Milli Eğitim Bakanlığı sayesinde çocuklarımızı ve gençlerimizi maazallah kazara…
ABD ordusu bir kez daha Donald Trump’a Suriye resti çekiyor. Başkanlık görevini 20 Ocak’ta devralacak…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD'nin Gazprombank için uyguladığı yaptırımlardan Türkiye'yi muaf tutacağını…
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın Suriye'de Türkiye destekli Suriye Milli…
Esad gitti ama bence Suriye için en çetin meydan okuma yeni başlıyor. İsrail, ülkenin tüm…