Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) 5 Şubat’ta, laiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliği olarak anayasa’da yerini aldığı anlamlı günde, Ankara’da basın toplantısı düzenledi. Toplantının amacı, Medeni Yasa’nın neden ve nasıl hedefte olduğunu ve yasaya bir kez dokunulursa, sonuçlarının ne olacağını konuşmaktı, mesaj ise netti: “dokunamazsın!”
Toplantıda EŞİK Platformu gönüllüleri Prof. Yakın Ertürk, gazeteci yazar Berrin Sönmez, 29 Ekim Kadınları Derneği Başkanı ve EŞİK gönüllüsü Av. Şenal Sarıhan, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu/Kadın Meclisleri üyesi ve EŞİK gönüllüsü Tuana Gencer söz aldı.
Toplantıya basın mensupları dışında birçok örgütten kadınlar ile DEM Parti, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), DEVA Partisi, Sol Parti ve Tükiye İşçi Partisi’nden kadınlar katıldı.
Amaçları hukuku dinileştirmek
Berrin Sönmez, 6 Şubat depremlerinin birinci yılında depremin hasarlarının hala giderilemediğini, depremi afete dönüştüren şeylerin kötü yönetim, imar barışı gibi rantçı uygulamalar ve kurallara riayet etmeyen insanların yaptığı binalar olduğunu hatırlatarak başladı konuşmasına.
Sönmez; Medeni Yasaya saldırıların 2016 yılında başladığını hatırlatarak, nafaka konusunun tartışmaya açıldığı andan itibaren nafaka hakkına saldırının aslında Medeni Yasa’da bir gedik oluşturmak için yapıldığını, kadın hareketinin o günden bu yana bu ve benzeri birçok girişimi durdurduğunu ve şimdi bir kere daha durdurmaya kararlı olduğunu söyledi.
Medeni Yasa’nın felsefesinin laiklik ilkesine dayandığını belirten Sönmez, bir kamu kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu ülkenin yasalarıyla bağlı olduğu halde Medeni Yasa’ya aykırı onlarca açıklaması ve yayını olduğuna dikkat çekerek; “Eğer Medeni yasa’da istedikleri değişiklikleri yapabilirlerse; bu değişiklikler laik hukuku neredeyse tamamen çökertecek şekilde hukuku dinileştirmek üzere olacaktır” dedi.
Sönmez, Anayasa darbesi, deprem, ekonomik kriz, sosyal çöküş, Medeni Yasa ve laiklik ilkesinin aşındırılmasının aynı önemde konular olduğunu, toplum olarak hep birlikte bunlara dair gerekli olan mücadele ve savunmanın başarılması gerektiğini belirtti.
Bir bütün olarak medeni yasa hedefte
Av. Şenal Sarıhan; “1926’da kabul edilen Medeni Yasa’nın gerekçesinde dini hukukun toplumsal dönüşüme ayak uydurması mümkün olmadığı için laikliğe dayanan Medeni Yasa’nın zorunluluk olduğu belirtilmiştir. Tam da bu gerekçeye uygun olarak 2001 de Medeni Yasa’da kadınların çabasıyla eşitlikçi yönde önemli değişiklikler yapılmıştır” diyerek, bu değişiklik de dahil bugün bir bütün olarak Medeni Yasanın hedef alındığını söyledi.
Medeni Yasa’daki ‘ailenin reisi kocadır’ cümlesi kadın hakları savunucularının çabalarıyla yürürlükten kaldırıldı; ‘Koca tarafından çalışma izni verilir’ düzenlemesi de yine bizim mücadelemizle daha önce yürürlükten kaldırıldı’.
“Bugün yeniden gerici düzenlemelerin hayata geçirilmesi girişimleriyle karşı karşıyayız” diyen Sarıhan, “özellikle bugün, içinde bulunduğumuz iklimde, ne yazık ki iktidar güçleri, dini düzenlemelerin yasalarımıza geçmesi konusunda kararlı görünüyor ama geniş kesimlerden kadınlar da haklarını kaybetmemek konusunda kararlı” diyerek sözlerini tamamladı.
Nafaka hakkı siyasi pazarlık konusu
Nafaka hakkının ekonomik şiddet boyutu hakkında söz alan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu/Kadın Meclisleri üyesi ve Eşik Gönüllüsü Tuana Gencer ise; Medeni Yasa’da nafaka hakkının erkekler içinde geçerli olduğunu ancak boşanma nedeniyle yoksulluğa düşen tarafın genel olarak kadınlar olduğu için yoksulluk nafakasının kadınlar üzerinden konuşulduğunu söyledi.
“Bu noktada boşanma durumunda yoksulluğa düşen taraf neden her zaman kadınlardır, bunun sorulması gerekiyor” diyen Gencer; cevabın kadın erkek arasındaki toplumsal ve ekonomik eşitsizlik olduğunu belirtti. Erkeklerin mağdur edildiklerini iddia ettikleri nafaka tutarlarının asgari ücretin onda biri bile olmadığının altını çizen Gencer konu hakkında kamuoyunu yanıltmak amaçlı spekülasyonlar yapıldığını da ilave etti.
Medeni Yasa farklılıklarımızla birlikte yaşayabilmemizin güvencesi
Eşik Platformu Gönüllüsü Prof. Yakın Ertürk, bugün ülkemizin, hukuk devleti ve anayasal düzenimize saldırılarla keyfiyete ve dikta rejimine sürüklenmeye çalışıldığını, Medeni Kanun’u yeniden yazma girişimlerinin eşitlik ve dayanışmaya dayalı aile kurma çabalarımıza bir darbe olduğunu söyleyerek başladı konuşmasına.
Laik Türkiye Cumhuriyeti, demokrasi ve evrensel insan hakları açısından, bu girişimlerin çok ciddi tehlikeler olduğunu, şeriatın artık açıkça telaffuz edilir hale geldiğini, hatırlattı. Bu tehlike karşısında sessiz kalmanın siyasi propagandayla rıza üretimini kolaylaştıracağına ve hepimizi derin bir karanlığa sürükleyeceğine dikkat çekti. Bir toplumsal dönüşüm projesi olan Medeni Kanunun farklılıklarımızla adil bir biçimde ve birlikte yaşayabilmemizin güvencesi olduğunu tekrarladı.
Prof.Yakın Ertürk, kadınlara bir de çağrıda bulundu.
“Eğer; boşanma hakkınızın kocanızın iki dudağı arasında olmasına razı değilseniz; boşandığınızda çocuklarınızın velayetinin size verilmesini istiyorsanız; evlilik içinde kocanıza köle değil candaş olmak istiyorsanız; kocanızın iznine bağlı olmadan çalışmak ve mesleğinizi sürdürmek istiyorsanız; eşit miras hakkından feragat etmek istemiyorsanız; kısacası, “birey” ve eşit “yurttaş” olmak istiyorsanız Medeni Kanun ile oynanmasına izin vermeyin.”
Toplantıda daha sonra söz alan siyasi parti temsilcileri ve kadın örgütleri de ortak mücadelenin zaruri olduğuna işaret ederek özünü laiklikten alan, tüm kadınların beşikten mezara haklarının garantisi Medeni Yasa’ya dokunulmasına izin vermeyeceklerini belirttiler.
EŞİK gönüllüleri eylemlerini sürdürecek
Ankara’da yapılan toplantı ile aynı saatlerde, Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli’nde yaşayan EŞİK gönüllüleri Lüleburgaz Kadın Platformu’nun öncülüğünde bir basın açıklaması yaptılar.
EŞİK, çeşitli şekillerde toplumsal duyarlılığı artırmak için eylemlerini sürdürecek, çünkü, Eşik gönüllüleri, ülkenin tüm yaşamsal sorunlarının hiçbirini unutmadan laik, demokratik bir ülkede barış ve huzur içinde yaşamak isteyen herkesin birlikte mücadelesinin artık hayati bir zorunluluk haline geldiğine inanıyorlar.
Felsefesini laiklikten alan, kadın erkek eşitliğinin hukuki zemini Medeni Yasanın uzun süredir saldırı altında olduğunu, yasanın çeşitli başlıklarının parça parça tartışmaya açılıyorken, 14-28 Mayıs seçimlerinden sonra “sil baştan” aile hukuku aşamasına geçildiğini, toplumun, “aileyi koruma”, “yargının yükünü azaltma”, “erkekler mağdur ediliyor” gibi gerekçelerle yasada değişikliğe gidilmesine ikna edilmeye çalışıldığını düşünüyorlar.
İlk aşamada boşanan kadınların yoksulluk nafakasının sınırlandırılması, boşanmaların erkekler için kolaylaştırılması, yeni şiddetler doğuracak aile arabuluculuğunun getirilmesi, evli kadınlara eşlerinin soyadını kullanmalarının dayatılması gibi konularda değişiklik yapılacağını öngörüyorlar.
Bu değişiklikler gerçekleşirse Medeni Yasa büyük bir yara almış olacak
EŞİK’e göre, kadın hareketinin yoğun çabasıyla, 2001 yılında kabul edilen, 2002 yılında yürürlüğe giren Medeni Yasa’ya getirilen yenilikler dahil, Yasa’nın eşitlikçi felsefesini oluşturan tüm maddeleri hedefte. Bunlardan öne çıkanlar: “Ailenin reisi erkektir” düzenlemesi geri gelsin; evlilik süresince edinilen malların boşanma ya da ölüm durumunda eşit paylaşılmasına son verilsin; evlilik yaşı düşürülsün.
Eşik gönüllülerine göre, şeriatın dindarlık olarak dayatıldığı bu politik iklimde Medeni Yasa’nın değiştirilmesi dini hukuka geçiş yönünde olacak ve hayatımızda şu değişikliklere yol açacak:
- • “Boşanma davaları hızlanacak” bahanesi ile erkeklerin boşanması kolaylaştırılacak.
- Kadınlar, genellikle mülkiyeti erkek üzerine kayıtlı olan aile konutundan çocuğu ile birlikte apar topar çıkarılacak. Kadının evlilikten kaynaklanan tazminat, nafaka, evlilikte edinilmiş malların paylaşımı gibi ekonomik haklarını alması ise hem yıllar sürecek davalar ile geciktirilecek hem bu haklar tırpanlanacak.
- Boşanma sürecinde kadın ve çocukların mağdur olmamasını sağlayan tedbir nafakası otomatikman iptal olacak.
- Ailenin korunması adı altında getirmek istedikleri aile arabuluculuğu sistemiyle; kadınların boşanması zorlaştırılacak, kadınlar yeni şiddet riskleri ile karşı karşıya kalacak. Kadınlar, kendilerine hukuk dışı telkinlerde bulunma ihtimali yüksek ve hukukçu olmayan arabuluculara mecbur bırakılacak. Üstüne bir de arabuluculuk ücreti diye yeni bir masraf çıkarılacak.
- “Yoksulluk nafakası nedeniyle erkekler mağdur” söylencesine dayanarak, kadına ödenen yoksulluk nafakası 2-3 yıl gibi sürelerle sınırlandırılacak.
- Yoksulluğun nasıl bir şey olduğunu çoktan unutan iktidar, çarçur edilen onlarca örneğini gördüğümüz fonlara bir yenisini ekleyeceğini söyleyerek kadınları oyalamaya devam edecek, daha kötüsü boşanan kadının hayatını bu kez devlet kontrol etmeye başlayacak.
EŞİK, kazanılmış haklarımıza göz koyan iktidarın, beşikten mezara bütün hayatımızla ilgili, bugün sahip olduğumuz haklarımızın temeli olan Medeni Yasa’yı değiştirme girişimlerine karşı kadın erkek hep birlikte neden karşı durmak zorunda olduğumuzu, tane tane anlatıyor ve uyarıyor. Artık neleri kaybedebileceğimizin farkına varılsa mı?