Geçtiğimiz hafta Dünya Sulak Alanlar Günü’nü kutladık. Küresel ısınma nedeniyle önümüzü göremiyoruz ve kurak alanlara dönen sulak alanlarımızla yok oluşları, dünya tarihinde hiç görmediğimiz bir hızla izlemeye edecek gibiyiz; üzgünüm.
Yok oluşlar her baktığımız yerde karşımıza çıkıyor. Örneğin kuş türlerinin insan kaynaklı yok oluşu sanıldığından çok daha fazla.
“Bilim insanları, son 120.000 yılda insan faaliyetleri sonucu kuşların yaklaşık yüzde 12’sinin yok olduğunu belirtiyor.”
Peki bunun anlami nedir?
İnsan eliyle yarattığımız biyoçeşitlilik krizi… Önünü alamıyoruz ve insanın gezegendeki hemen her yere etkisi, bugün yaşadığımız yok oluşları maliyet olarak önümüze getirmiş durumda. Bu tür maliyetleri dünya tarihinde birçok defa gördük. İnsan faaliyetleri nedeniyle dünya tarihinde türlerin ortadan kalktığını biliyoruz. Örneğin, 14. yüzyılda insan kaynaklı en büyük yok oluşlardan birini kuşlar yaşamış. Birazdan bu örneğin detaylarını vereceğim, ama gelin isterseniz önceki tahminlere biraz daha derin bir zaman diliminde bakalım, mesela geride bıraktığımız 120.000 yıla odaklanalım.
Kuş yok oluşu: Önceki tahminlerin üzerinde
Yeni araştırmalar, dünyadaki kuş türlerinin yaklaşık yüzde 12’sinin insan faaliyetleri nedeniyle yok olduğunu ortaya koydu; bu, önceki tahminlerin iki katıydı. Geride bıraktığımız yılın son günlerinde Nature Communications’da yayınlanan bir çalışma (Cooke ve ark. 2023), yaklaşık 120.000 yıl önceye işaret ederek, Geç Pleistosen dönem olarak tanımlanan dönemden bu yana yaklaşık 1430 kuş türünün yok olduğunu tahmin ediyor. Fosil veya diğer kayıtlar kullanılarak ortaya konan kuş yok oluşları, yaklaşık 640 türün ortadan kalktığını söylüyor. Yeni tahmin ise bu sayının çok ötesinde. Bilim insanları bunu karanlık yok oluş dönemi olarak tanımlıyor.
Nature Communications’da yayımlanan makalenin baş yazarı ve Birleşik Krallık Ekoloji ve Hidroloji Merkezi’nden ekolojik modellemeler yapan bilim insanı Dr. Cooke, “Dodo gibi ikonik kuşları kaybettiğimizi biliyoruz, gelgelelim bilmediğimiz kuşların yok oluşları hakkında daha iyi bir tahmin öne sürmemiz gerekiyor” diyor.
Adalardan yansıyan çığlık
Bilinmeyen yok oluşların sayısını hesaplamak için Cooke ve ekibi, istatistiksel bir model kullanarak neslinin tükendiği bilinen 640 kuş türünden yola çıkarak tahminlerde bulundu. Model, ülkede bilinmeyen yok oluşların sayısının sıfır olduğu Yeni Zelanda’yı kuş türlerinin kaybı için temel olarak kullandı. Yani Yeni Zelanda bir referans noktasıydı; bulunan fosillere ve kuş gözlemlerine dayalı en eksiksiz kuş kaydına sahip yerdi. Ekip, Yeni Zelanda verilerini kullanarak bir adada kaç türün yaşamış olabileceğine dair bir tahmin oluşturdu ve sonrasında bilinen nesli tükenenlerin sayısı ile hayatta kalan kuşların sayısını ortaya çıkardılar ve yaşadığı tahmin edilen türlerle bu sayıyı karşılaştırdılar.
Sonuç, keşfedilmemiş yok oluşların sayısı olarak kendini gösterdi. Göçmen olmayan kuşların yaşadıkları coğrafyaya sadık kalması nedeniyle çalışma adadaki kuş popülasyonlarına odaklanmıştı. Zira adalar yok oluşları incelemek için en iyi yerlerden biri. Yok oluşların yüzde 90’ı adalarda yaşanıyor ve ada kuşlarının bulundukları coğrafyalardan başka gidecek yeri yok. Günümüzde biyoçeşitlilik kayıplarını tetikleyen etkenler arasında ormansızlaşma, aşırı avlanma, yangınlar ve istilacı türler yer almakta bu etkenlerin her biri kuş türlerinin kaybının temel nedenleri arasında da yer alıyor. Ve kayıplar belki 2000’leri de bulabilir ancak bu çalışmada araştırmacılar ihtiyatlı davranmak istemişler.
İnsan kaynaklı en büyük yok oluş dalgası: kuş
Bu çalışmada, yakın tarihli yok oluş olaylarının en önemlisinin 14. yüzyılda meydana geldiği ve bugüne kadar bildirilen en büyük insan kaynaklı omurgalı yok oluş dalgası olduğunu da vurguluyorlar. Bu olay Doğu Pasifik’te doğal yok oluş oranının neredeyse 100 katı bir etkiyle tür kaybına yol açmış. Yok oluşlar, genellikle ormansızlaşmaya ve istilacı türlerin ortaya çıkmasına neden olan insan yerleşimlerinden kaynaklanıyor. Çalışmanın sonuçları, çok sayıda kuşun yok oluşunun kuş türlerinin zenginliği, ekolojik çeşitlilik ve evrimsel tarih anlayışımız açısından önemli bir kayıp olduğunu söylüyor.
Bugün Dünya sandığımızdan çok daha boş ve bu kayıp kuşlar hayal gücümüz için de önemli bir kayıp. Ayrıca bu kuşların daha geniş çevrede oynayacağı önemli roller de boş kalmış durumda. Bu da kuşların bulunduğu ekosistemler için çok önemli bir eksik. Kuşlar, tohumların yayılması, bitkilerin tozlaşması, leşlerin temizlenmesi ve dışkılarıyla mercan resiflerinin ve toprağın gübrelenmesine yardımcı olmak gibi Dünya ekosistemlerinde hayati rol oynayan canlılar. Bilinen kuş türlerinin kayıpları arasında bitki örtüsünü, çeşitliliğini ve ekosistem dinamiklerini etkileyen Madagaskar’ın fil kuşları (Aepyornithidae) gibi soyu tükenmiş mega otçullar, Haast kartalı (Hieraaetus moorei) gibi soyu tükenmiş hava yırtıcıları ve soyu tükenmiş tohumcul kuşlar da yer alıyor. Örneğin Seyşeller yeşil papağanı (Psittacula wardi) gibi bitki tohumlarının çevreye yayılmasını sağlayan türler gibi…
Gelecekte de kuşlar tehlikede
Çalışmayla ilgilenen biyoçeşitlilik uzmanları bu çalışmanın kuşlara ilişkin yok oluşları yanlış ölçtüğümüze ilişkin ikna edici bir kanıt olduğunu kabul ediyorlar, acik söylemem gerekirse ben de ikna olanlar arasındayım. Çoğu kuş türünün fosilleşmeyle iz bırakmadan yok olduğunu biliyoruz, çünkü kuşların uzun kemiklerinin içi boş ve kemikleri çok ince, yani fosilleşmeye uygun değil. Tahmini kuş neslinin yok olma oranı yumuşakçaların neslinin tükenmesine benziyor. İz bırakmadan gitmiş birçok tür olabilir. Bunlar hangi türler bilmiyoruz. Bu çalışmayı yürüten araştırmacıların öngörüsü, dünya normal seyrinde giderse gelecekte yok oluşlar devam edecek.
Dünyanın önümüzdeki birkaç yüzyıl içinde 669 ila 738 kuş türünü kaybetmesi riski çok olası görünüyor. Bunun en temel nedeni ise azalan besin kaynakları ve ormansızlaşma nedeniyle artan insan baskısıyla karşı karşıya olmaları. Bu noktada bugün için önemli kuş alanları başta olmak üzere endemizmin yüksek oldugu yerlerde yaşayan topluluklarla iş birliği içinde olmak ve öncelikle türlerin yaşam alanlarını kaybetmesini önlemek kuş yok oluşlarının önüne geçmek için en önemli adımlardan biri olacak gibi görünüyor.
Kaynaklar:
Cooke, R., Sayol, F., Andermann, T. et al. Undiscovered bird extinctions obscure the true magnitude of human-driven extinction waves. Nat Commun 14, 8116 (2023).