Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 26 Şubat’ta 70 yaşına erdiği gün AK Parti il seçim başkanlarıyla toplanmıştı. Çıkışında A Haber muhabiri Rüya Akkuş, yeniden Refah Partisinin durumunu sordu.
Erdoğan, az önceki toplantıda üstü kapalı olarak, isim vermeden söylediklerini karşısında gazetecileri bulunca çok daha net ifade etti:
- “Yeniden Refah’ın tavrını sizler de biliyorsunuz. Birçok yerde Cumhur İttifakı ile hareketi söz konusu değil. Milletvekili seçimlerindeki durumdan şu anda adeta kopmuş vaziyette. Yeniden Refah olarak ya bizden ayrılmış olanlar veya bize karşı tavır içinde olanları aday çıkardılar. Onlarla yollarını devam ettiriyorlar”
Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Erdoğan’ın bu sözleriyle 31 Mart seçimlerinde aday gösterilmedikleri için istifa edip Yeniden Refah adayı olan eski yol arkadaşlarını kast ettiği açıktı. Biraz önce konferans salonunda isim vermeden şunları söylemişti:
- “Yolunu ayırıp başka partiye gidenlerin yeri artık oradır. Ben seçimi kazanırsam yine AK Parti’de olacağım diyen sirk cambazlarına pirim vermeyin. (…) Korsan siyaset yapmaya kalkana da eyvallah etmeyiz.”
Asabiyetini gazeteciden çıkardı
Aslında Erdoğan’ın sevdiği muhabirler arasında olan, hatta daha birkaç ay önce BM Genel Kurulu için ABD’de bulunduğu sırada “N’aber kız?” diye takıldığı Rüya Akkuş da -doğal olarak önceki ve sonraki sözleri zihninde birleştirerek “Kürsüde sirk cambazları dediniz” diye sorusunu devam ettirdi.
Bilemeyiz, belki de Erdoğan’ın Yeniden Refah’a daha güçlü yüklenmesini sağlamayı, belki AK Parti’nin yayın organı gibi çalışan A Haber’deki yöneticileri gözünde daha öne çıkmayı düşünüyordu; günahını almayalım. Ama Erdoğan için bu kadarı fazlaydı. Tutup muhalif gazeteciler gibi kendisini Yeniden Refah’la mı bir tutuyorlardı? Asabiyetini gazeteciden çıkardı: “Ben onların adını anmadım. Rüya, kendine gel!”
Kendi başına çok şey anlatan bu asabiyet Yeniden Refah’la pazarlıklar sırasında başlamıştı. Ancak Efkan Ala ve Ali İhsan Yavuz tarafından yürütülen görüşmelerin kesilmesi ardından Yeniden Refah lideri Fatih Erbakan’ın aday listelerinin YSK’ya verilmesine saatler kala YetkinReport’a hangi il ve ilçe adaylıklarını alamadıkları için görüşmeyi kestiklerini söylemesi asabiyeti arttırmıştı.
Erbakan, AK Parti’nin “yedek lastiği” gibi görünmek istemediklerini söylüyordu.
Yeniden Refah, üstüne Saadet
Ama Erdoğan’a eski ocağı Milli Görüş cenahından çıkışlar Yeniden Refah ile sınırlı kalmamıştı.
Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu, 2006 yılında Necmettin Erbakan “Kayıp Trilyon” davasından hapse mahkûm edildiğinde -o dönem Başbakan- Erdoğan’ın bir an önce hapse attırmak için evine ayrı polis ekibi gönderdiğini, ancak araya insanlar koyarak kararı ev hapsine çevirttiklerini ifşa etti. 2007’de Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçildikten sonra hapse yaş sınırı getirilmiş, Erbakan 2011’de vefat etmişti.
Bu iddia, Erbakan’ın damadı ve halen Yeniden Refah’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Mehmet Altınöz tarafından doğrulandı. Ancak dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç olayın o şekilde cereyan etmediğini, yıllardır konuşulmayan bir olayın seçim döneminde gündeme getirilmesini etik bulmadığını beyan etti.
Özetle, rivayet muhtelif.
Bunları söylerken Erdoğan’ın siyasi öngörü ve taktik yeteneklerini hesaba katmıyor değilim. Sadece bütün devlet güçlerini siyasi hedefleri yolunda çekinmeden kullandığı için de değil. Erdoğan’ı hafife almanın cezasını 22 yıldır çok muhalif siyasetçi çekti.
Ayrıca, yine aynı söyleşide Fatih Erbakan, seçime AK Parti’den ayrı girerek “risk aldıklarını” beyanı da önemliydi.
Bahçeli’nin gülleri
Ancak hem Yeniden Refah hem Saadet’ten gelen bu çıkışların Erdoğan’ın asabını bozduğu izlenimi var. “Rüya, kendine gel” azarı çok şey anlatıyor. Belki Cumhur İttifakı ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, her bir yaşını temsil eden 70 gül göndermesi Erdoğan’ın asabını bir nebze yatıştırmıştır.
Bahçeli daha önce de Erdoğan’ın yeni yılını 99 beyaz gül ile tebrik etmiş, o da Bahçeli’nin 1 Ocak’taki doğrum günü şerefine Üç Hilal kremalı pasta yaptırmıştı.
Nereden nereye değil mi? Erdoğan’a amansız muhalefetten, aralarından su sızmayan Erdoğan-Bahçeli muhabbetine. Bu muhabbetin yan ürünleri olarak ekonomide göz göre göre kapılıp hâlâ çıkamadığımız ekonomik krizi, idarede tarikat-cemaat-ocak referanslı kadrolaşmayı, siyasette Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet ilkeleri ve “laik, demokratik, sosyal hukuk devleti” hedefinden uzaklaşmayı da saymak mümkün.
İki lider gerçekten iyi anlaşıyor. Gençlerin “kanka” deyimi bilmem karşılar mı?