Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Ömür boyu sürecek” bir iktidarın peşinde olduğu sorusunu sormanın zamanı geldi. Hayır, sadece AK Parti seçim kampanyasının sıcak günlerinde “Bu benim son seçimim” demesi nedeniyle değil. Bu Erdoğan’ın seçmenlerinin vicdanına ilk “Bu seçim son seçimim” deyişi de değildi, böylelikle kendisinden sonra “acı günlerin yakında” olduğunu ima edişi de.
Erdoğan’ın ömür boyu sürecek bir iktidarın peşinde olduğu sorusu, TBMM’nin AK Partili Başkan Vekili, önceki Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın son açıklamasından sonra anlam kazandı. Bozdağ, sosyal medya hesabından şunları söyledi:
• “Yarınlar ne getirir, bilinmez. Belki de vakti gelince TBMM seçimlerin yenilenmesi kararı alarak, Cumhurbaşkanımıza yeniden adaylık yolunu açabilir.”
Anayasa’nın 101’inci maddesi “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” diyor. Bozdağ ise “seçim yenilenmesi” ya da “erken seçim” hatırlatmasıyla Anayasa’ya adeta Cumhurbaşkanının yeniden ve yeniden seçilebilmesi ihtimalini üzerine yerleştirilmiş olan 116’ıncı maddesinin 3’üncü fıkrasına atıfta bulunuyor.
Ömür boyu başkanlık mı?
Yani, seçimlerin yenilenmesi kararını Meclis’in alması durumunda isterse Cumhurbaşkanının 5 yıllık görev süresinin bitimine çeyrek kalsın, Cumhurbaşkanı o sürede ülkenin başında kalmamış sayılıyor, yeniden aday olabiliyor.
Aslında Anayasa’nın 101’inci maddesine göre Erdoğan’ın 2023 seçimlerindeki adaylığı da tartışmalıydı. Önceki TBMM Başkanı Mustafa Şentop 2017’de Anayasa değişmiş olduğundan, Erdoğan’ın 2014’te Cumhurbaşkanı seçilmesinin sayılmayacağını, sadece 2018’de seçilmesinin sayılacağı yorumunu yapmıştı. Anayasa Mahkemesine götürülebilirdi ama o dönem müttefik olan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti lideri Meral Akşener “Sandıkta yeneceğiz” şövalyeliğine kalktı ve Erdoğan üçüncü defa Cumhurbaşkanı seçildi.
Üç dönem cumhurbaşkanlığı yetmediyse buna çare ne olabilir?
Peki, Erdoğan Cumhurbaşkanlığını üç dönemin ötesine, ömür boyu sürecek şekilde nasıl taşıyabilir?
O vakit ne zaman gelecek?
İlk akla gelen Anayasa değişikliği. Erdoğan seçmenine “Şu İstanbul’u da bana verin, gücümüzü bir daha gösterelim, sonra ver elini yeni Anayasa” mı demek istiyor.
Yeni Anayasa ya Meclis’te AK Parti-MHP ittifakına anlamlı eklemeler yaparak üçte iki çoğunluğu (600 vekilden 400’ünün oyunu) sağlamak, ya da ekonomik krizden çıkış programına (OVP) yeni bir seçim ekonomisi dönemiyle daha da hasar vermeyi göze alarak halkoylamasına gitmek demek.
Bozdağ’ın hatırlatmasıyla gündeme gelen Meclis’in erken seçim kararı almasıysa, Anayasa’nın 116’ıncı Maddesinin 1’inci fıkrasına göre “üye tam sayısının beşte üç çoğunluğu”, yani 360 oya bağlı. Bozdağ’ın hatırlattığı, şu anda Türkiye’nin ne siyasi ne ekonomik koşulları elverdiği halde bir erken seçim senaryosudur ama o da zaten “vakti gelince” demiş.
O vakit ne zaman gelecek? Mehmet Şimşek’in krizden çıkış programı tamamlanınca mı? Yoksa 2028 seçimine çeyrek kala mı?
Şimdiden erken seçim pazarlığı mı?
O vakte kadar ne değişir bilemeyiz ama mevcut durumda
Cumhur İttifakı partilerinin (AK Parti, 264; MHP, 49; Hüda-Par 4, Yeniden Refah 4, DSP1) toplam 322 oyu bulunuyor; o da tamamı bu yönde oy kullanırsa. Geriye kalıyor 38 oy.
Muhalefet cephesindeyse CHP’nin 129, DEM Parti’nin 52, İYİ Parti’nin 38, (gelecek dahil) Saadet’in 20, DEVA’nın 15, DP ve TİP’in 3’er, Emek ve DBP partilerinin de 2’şer vekili bulunuyor. 7 de bağımsız milletvekili var.
Dolayısıyla Erdoğan’ın hem 2023’ün Cumhur ittifakı partilerini ömür boyu cumhurbaşkanlığı için saflarında tutması hem de stratejik ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin oluruyla muhalefet cephesinden destek alabilmesi gerekiyor. Bu çok sıkı ve tavizlerin verilmek zorunda olduğu bir pazarlık sürecini gerektiriyor.
Bu süreçte Erdoğan kapılarını DEM’den İYİ Parti’ye dek herkese açık tutmak zorunda kalabilir.
Erdoğan’ın “son seçim” sözleri üzerine Bozdağ’ın erken seçim hazırlıkları bu pazarlık kapısını 31 Mart seçiminden önce açmış, şimdiden kendisine karşı kesin tutum almamaya çağırmayı amaçlıyor adeta Erdoğan.