Rusya’da bir kez daha genel seçimler yapıldı. Seçimleri Putin beklenildiği gibi açık bir farkla kazandı. Zira Rusya’da Putin’e yönelik anlamlı ve kazanabilir bir muhalefet yok. Üstelik Putin bu seçimleri kendisine yönelik en güçlü muhalif olan ve daha önce suikast girişiminden kurtulan Alexi Navalni’nin hapisteyken şüpheli ölümünün gölgesinde kazandı. Daha da önemlisi Putin bu zaferi geçtiğimiz Şubat ayında ikinci yılına giren ve Rusya’nın toplumsal ve ekonomik yapısını kökünden oynatan bir Ukrayna savaşının gölgesinde kazandı.
Putin 1999’da başkan vekili olarak iktidarı devraldığından beri yaklaşık 24 yılı aşkın bir süredir fiilen Rusya’nın lideri konumunda.
Putin bu seçimin ardından altı yıllık bir başkanlık dönemini daha tamamladığında, Sovyetler Birliği’ni 1924-1953 yılları arasında neredeyse otuz yıl boyunca yöneten Joseph Stalin’den bu yana en uzun süre görev yapan Rus lider olacak. Bu dönemde en önemli siyasal mirası olarak gördüğü Ukrayna savaşını da “başarı” ile tamamlar ve Rusya-Ukrayna sınırlarının değişmesini sağlarsa arzu ettiği gibi (iyi ya da kötü) adını Rusya tarihine yazdıracak.
Putin başkan: Anayasa manipülasyonu ile seçim kazanmak
Putin’in bu kadar uzun iktidarda kalmasının arkasında her şeyden önce 24 yıllık iktidarında defalarca kez gerçekleşen anayasa değişiklikleri ile sistemi manipüle etmesi var. Nitekim Putin iktidarda olduğu süre boyunca yürüklükte olan anayasa(lar) hiçbir başkanın iki dönemden fazla görev yapamayacağını açıkça belirtmekteydiler.
Ancak ilk iki döneminden sonra başkanlıktan çekilen ve Anayasanın iki dönem üst üste başkanlık yapılmasına izin vermediğini söyleyerek yerini vekil başkan Medvedev’e bırakan Putin 2008-2012 yılları arasında Başbakan olarak ülkeyi yönetti. Onun Başbakanlığında güç Başkanlık makamından başbakanlığa kaydı. 2012 seçimlerinde ise yeniden aday oldu ve kazandı. Bu dönemde başkanlık süresi de 6 yıla uzatıldı. 2024 seçimlerinde ise 2021 yılında yapılan anayasa değişikliğinin önceki dönemde yaptığı başkanlığı sıfırladığını ve kendisine iki ek dönem hakkı verdiğini iddia ederek yeniden aday olacaktı. Elbette manipüle edilen sadece anayasa değil, Putin yönetimi tercih ettiği adaylara avantaj sağlamak amacıyla seçim yasalarını ve seçimlerin zamanlamasını sık sık değiştiriyor.
Putin’in iktidar menüsü
Putin’in uzun süren güçlü iktidarının arkasındaki ikinci önemli faktör ebette ki Rusya’nın iktidar menüsünün otoriter bir iktidarın tüm araçlarını kullanıyor olması. Putin iktidardaki 24 yılını şiddeti giderek artan bir biçimde iktidarın kendi lehine güçlenmesi için kullandı. Kişiselleşmiş iktidar, sadık güvenlik güçleri, merkezi devletin sermaye ve bölgesel aktörler aleyhine büyümesi, yargının ve medyanın doğrudan denetimi, kuvvetler ayrılığı sisteminin fiili olarak ortadan kaldırılması, siyasi informalite, kaynakların klientalist dağıtımı, yolsuzluk, muhafazakâr değerler ve milliyetçiliğin bir arada kullanılması Putinizmin temel bileşenleri oldu.
Seçimlerin varlığına rağmen bütün demokrasi verilerinde Rusya artık konsolide bir otoriter sistem olarak sınıflandırılıyor. 1990-2000 yılları arasında tüm sorunlarına rağmen, demokrasisinde göreli iyileşmeler sağlayan Rusya 2000’li yıllarla birlikte tüm demokrasi göstergelerinde geriledi. 2022 Ukrayna işgalinden beri 20 bin kişi savaş karşıtı faaliyetleri nedeniyle göz altına alındı. Ülkede bırakın toplu protestoyu, öldürülen bir muhalif lider için çiçek koymak bile suç.
2012’de çıkarılan ve 2022 yılında genişletilen “yabancı ajan” yasasına göre herhangi bir yabancı destek alan herkes yabancı ajan olarak kabul ediliyor. Bu yasa sivil toplumun ve her türden muhalif medya kuruluşunun finansman erişimlerini ciddi şekilde kısıtladı ve birçoğunun faaliyetlerini durdurmasına neden oldu.
Uysal muhalefet
Bu bileşenlere bir de siyasal parti yapısını eklemek gerekiyor. Putin’in siyasal partisi Birleşik Rusya 2001’de kuruldu. Birleşik Rusya muhafazakarlıkla milliyetçiliği harmanlayan ve içerisinde pek çok farklı görüşü barındıran hegemonik bir şemsiye parti.
Her ne kadar iktidar kişiselleşmiş olsa da Rusya’nın en içlerine kadar uzayan ağıyla parti örgütü iktidarın devamlılığında son derece önemli bir rol oynuyor. Kaynakların dağıtımında ve yerel siyasal elitlerin seçilmesi ve atanmasında parti örgütü tartışmasız en güçlü kurum. Üstelik Birleşik Rusya’nın yasama organındaki temsil oranının diğer bütün partilerin çok üstünde olması Putin’in kararlarını her daim onaylayacak uysal bir yasama organını garanti ediyor.
Ancak Rusya’da uysal kategorisini hakkeden sadece yasama organı değil. Rusya’nın siyasal parti sistemi de oldukça uysal. Navalni Putin’e yönelik son dönemlerin en güçlü muhalefetini temsil etse de siyasal parti kurmanın ve aday olmanın zorlukları yüzünden muhalefeti büyük oranda siyasal parti sisteminin dışında örgütlemeye seçmenlerin Putin’e muhalif olabilecek küçük partileri stratejik olarak desteklemesini sağlamaya çalışıyordu.
Ancak hem bu küçük partilerin önemli bir kısmı hem de ülkenin en büyük ikinci siyasal partisi olan Komünist Parti Putin’e ve iktidarın özüne yönelik radikal bir muhalefet yürütmekten aciz. Muhalefetlerini daha ziyade yerel iktidarın (ve dolayısıyla) rantın paylaşımı üzerinden örgütlemiş durumdalar. Üstelik Ukrayna savaşı başladığından beri giderek artan milliyetçilik ve baskı da hareket alanlarını olağanüstü bir biçimde kısıtlamış durumda.
Putin’in popülerliğinin kaynakları
Putin’in iktidarının gücünü analiz ederken Putin’in onay oranının bir gerçeği de yansıttığını söylememek eksik bir resim çizmek olacaktır. Putin ortalama seçmene hitap eden karizmatik bir lider. 1990ların kaotik ve güçsüz Rusya’sından ülkeyi yeniden güçlü ve görece olarak büyüyen bir ülke haline getiren Putin pek çok seçmenin arzularını da karşılıyor. Batıya kafa tutan Rusya’nın da “büyük Rusya idealinin” de Rus seçmen nezdinde bir karşılığı var. Putin’in ekonomik programı düşük işsizlik ve cömert sosyal yardımlar üzerine kurulu. Yaşlanan nüfus göz önüne alındığında da hemen her daim önem verdiği konu emekli maaşları. Nitekim Ukrayna savaşından sonra ilk icraatı asgari ücreti ve emekli maaşlarını artırmak olmuştu.
Ve elbette devasa kaynakları elinde tutan Putin’in iktidar makinesi her şeyin yolunda gittiğine ve seçmenlerin en iyi tercihinin hala Putin olduğuna dair olağanüstü (ve çoğu zaman kirli) bir propaganda savaşı yürütüyor. Geçtiğimiz günlerde Putin’in seçim kampanyası için yüzlerce kişi ve firmaya kamu bütçesinden milyonlarca dolar para akıttığına dair belgeler yayınlandı. Belgelere göre seçim kampanyasının dört teması olmalıydı: geleneksel değerler ve ulusal çıkarların savunulması/ bunların tehdit altında olduğunun söylenmesi; ortalama bir Rus’un gündelik hayatının geçmişe göre daha kaliteli olduğunun altının çizilmesi; ulusal kahramanlar ve başarıların öne çıkarılması ve ulusal birliğin vurgulanması. Bu propagandanın özellikle ülkenin varlığının tehdit altında olduğunun düşünüldüğü bir savaş ortamında son derece etkili olduğunu tahmin etmek zor değil.
Seçmen apatisi
Son olarak, Putin’in popülerliği ikna etme yeteneğinden ziyade siyasi ilgisizlikten (apati) kaynaklanıyor. Seçmenler eylemlerinin ne yaparlarsa yapsınlar ne iktidarın ne de muhalefetin siyasi hattını etkileyemeyeceğini anladıklarında, bırakın siyasi aktivizmi, siyasi bilgi edinmek veya siyaset hakkında düşünmek için bile bir zaman veya kaynak yatırımı yapmaktan kaçınıyorlar. Bu durum bir otoriter rejimin konsolide olabilmesini mümkün kılan en önemli faktör.
Bu son nokta 2023 seçimleri sonrasında Türkiye’de seçmenlerin hissettiği apati duygusunun rejim konsolidasyonu açısından ne denli belirleyici olduğunu gösteriyor. Bunu kırmaya çalışmanın gerekliliğini muhalif seçmene anlatmak da hem toplumsal aktörlerin hem de muhalif siyasetin bir hedefi olmak zorunda.