Siyaset

Karayılan’ın savaş “müjdesi” ve platonik “diyalog” umutları

Murat Karayılan’ın “müjdesi” iki noktaya işaret ediyor. 21 Mart’ta Diyarbakır’daki Nevruz kutlamasında -yıllar sonra ilk defa kitle içine çıkan- Leyla Zana ise “seçim sonrası diyalog” konuşmasını değiştirmedi. (Fotoğraf: Mezapotamya Ajansı)

PKK şeflerinden Murat Karayılan’ın geçtiğimiz hafta sonu yakında bir müjde vereceğini duyurması zamanlama açısından dikkatleri ne açıklayacağına çevirmişti. Bir yandan Nevruz yaklaşıyordu, DEM haftaya yayılan mitingler düzenlemişti, diğer yandan DEM bu seçimde CHP’ye destek olmayacağını AK Parti’ye kanıtlamak için tabanını “Seçimden sonra diyalog” imasıyla diri tutma çabasındaydı.

Acaba devlet ve PKK el altından konuşuyordu da Karayılan onun “müjdesini” mi verecek, örneğin geçici ateşkes mi ilan edecekti?

Karayılan’ın sözde müjdesi

Bir arkadaşım, bir kafede kulak misafiri olduğu bir sohbeti aktardı. Bir grup Kürt genci kafenin bir köşesinde bir masada kafa kafaya vermiş, yüzleri asık konuşuyorlarmış. Biri “Duydunuz mu müjdeyi?” diye kinayeyle sormuş. Bir başkası “Neyse artık” demiş, “Nevroz’a yoğunlaşalım”.

Arkadaşım bu sohbete 20 Mart akşamı, Karayılan’ın bahsettiği PKK açıklamasının yayınlanmasından kısa süre sonra tanık olmuş; bana kalırsa durumu özetleyen bir gözlem.

Karayılan’ın müjdesi, artık Türk SİHA’larını düşürecek silahları edindikleri ve 23 Şubat’tan bu yana 15 SİHA’yı düşürdükleri iddiasıydı. Yani bir barış değil savaş müjdesiydi bu, eğer müjde denebilirse.

Karayılan aslında iki şey söylüyordu:

1- Birileri Türk Silahlı Kuvvetleri ve MİT’in Suriye ve Irak’ta nokta operasyonlarla PKK’ya ciddi zarar vermeye başladığını görmüş ve PKK’ya anti-dron, SİHA-savar silahlar vermişti. Bu silahların üretilebildiği henüz fazla ülke yok dünyada. Ukrayna-Rusya ve İsrail-Hamas savaşı devam ederken silah kaçakçılarından bunları edinmek de zor olsa gerek.

2- PKK belki ki TSK ve MİT operasyonlarıyla öldürülen militanlarının yerini doldurmakta zorlanıyor ve Karayılan adeta “merak etmeyin, artık sizi öldüremezler, biz de onları avlıyoruz” diye yangını söndürmeye çalışıyor.

Platonik diyalog

Bir gün sonra 21 Mart’ta Diyarbakır’daki Nevruz kutlamasında -yıllar sonra ilk defa kitle içine çıkan- Leyla Zana ise “seçim sonrası diyalog” konuşmasını değiştirmemişti.

Umutlar diri tutulmalıydı.

Öte yandan ne Türkiye ne Orta Doğu ne de dünya daha önce AK Parti hükümetlerinin 2005-2006, 2009-2010 ve 2012-2015’te PKK ile diyalog süreçleriyle aynıydı.

Evet PKK militan kadroları ve yöneticileri, kendi deneyimlerinin üstüne son 10 yıldır Suriye’de ABD ordusundan NATO standardında askeri, siyasi ve idari eğitim alıyorlar. Artık SİHA-savarları da olduğunu açıklıyorlar. Ama Türkiye de özellikle 2016 darbe girişiminden bu yana artık Suriye ve Irak’ta fiili güç durumunda. PKK’nın Türkiye’yi diyaloga zorlayacak imkanları örneğin 2012’ye göre epey zayıf.

İkincisi, DEM parti Erdoğan’ın 2016’dan bu yana sırtını yasladığı müttefikinin MHP lideri Devlet Bahçeli olduğunu belki de görmek istemiyor.

Üçüncüsü, Erdoğan’ın seçimler ardından önceliği ekonomik krizden çıkış ve olabiliyorsa yürütme gücünü daha da merkezileştireceği bir Anayasa değişikliğidir. Bütün işaretler yerine PKK’yı askeri bir tehdit olmaktan çıkarmaya öncelik vereceği yönünde.

Uluslararasi dengeler

Dördüncüsü, dünya ve bölge şu anda Ukrayna ve Gazze’de süren kriz nedeniyle kaotik bir durumda. Türkiye de bu kaotik durumu olabildiğince lehine kullanıp en azından zarar görmeden çıkma çabasında.

Beşincisi, Türkiye-Irak yakınlaşması anlaşmayla sonuçlanırsa bu PKK’nın zararına olacaktır. Böyle bir anlaşmanın bölgede en fazla rahatsız edeceği ülkeler ise İran ve İsrail’dir.

ABD’nin Irak ve Suriye’deki geleceği, Kasım ayındaki seçimlerde Trump’ın başa geçip geçmeyeceğiyle de bağlantılı.

Bu unsurlar göz önünde tutulduğunda “diyalog” çağrısının, özellikle de DEM çevreleri tarafından dahi gerçekçi görülmeyen “Öcalan’a özgürlük” talebiyle birleştiğinde platonik, tek taraflı olduğu görülebiliyor.

Bu çağrının DEM kitlesini seçim dönemi bir arada tutmayı amaçladığı da görülüyor. DEM gerçekçiliği sorgulanan taleplerle özellikle AK Parti için, Erdoğan için itibar meselesine dönüşen İstanbul’daki seçmeni üzerinde tam kontrol sağlayabilecek mi? İşte onu 31 Mart gecesi göreceğiz.

Murat Yetkin

Gazeteci-Yazar

Recent Posts

Dünyanın gözü Trump-Putin görüşmesindeyken Çin, AB’yi fena tersledi

ABD Başkanı Donald Trump’ın 18 Mart’ta Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’le aylardır konuşulan telefon görüşmesini yapacağını…

7 saat ago

Gerçek Ermenistan neresi? Eski sorulara yeni cevaplar

Türkiye’den bir grup gazeteciyle yaptığımız kısa Ermenistan ziyaretinde (*) bize Başbakan Nikol Paşinyan’la uzunca bir…

20 saat ago

Cenevre’de Kıbrıs görüşmeleri: Beş yıldızlı bir fiyasko olacak gibi

Cenevre, 17-18 Mart’ta bir kez daha yüksek profilli bir müzakere süsü verilmiş ama aslen hiçbir…

24 saat ago

İmamoğlu Diyarbakır’da Kürt sorunuyla vites yükseltti: “Newroz piroz bê”

Mansur Yavaş “daha seçime 2-3 yıl var” diye düşük vitesle ilerlemeyi sürdürüyor ama Ekrem İmamoğlu…

2 gün ago

Avrupa’nın Yolu, jeopolitik ve tarihten dersler

Bir süredir Avrupa’yı yeniden konuşuyoruz. Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyelik hedefini de vurgulamayı ihmal etmiyoruz. Üstelik…

2 gün ago

Fidan da Öcalan’a “örgütün kurucu lideri” dedi. Ankara hareketli

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin yıllardır “Bebek katili” ya da “İmralı canisi” dediği PKK’nın kurucu lideri…

3 gün ago