AK Parti İstanbul adayı Murat Kurum, seçilmesi önündeki riskler arasında bulunan Yeniden Refah Partisi seçmeninin kendisine oy vermemek gibi bir “hataya düşeceğine” ihtimal dahi vermediğini söyledi. A Haber’deki mülakatında, Yeniden Refah seçmeninin kendi partisine vereceği oyların “CHP zihniyetine yarayacağını bildiğinden emin olduğunu da söyledi. Kimlik siyasetini önce çıkaran Yeniden Refah lideri Fatih Erbakan’ı, kimlik siyaseti silahıyla vurmayı hedefliyordu.
Aynı gün Leyla Zana da daha önce yaptığı “İstanbul’da kendi adaylarımıza oy verelim” çağrısını daha güçlü şekilde yinelemesi de kimlik siyaseti vurgusu yanı sıra parti aidiyeti vurgusu da yapıyordu. Zana, “Güçlü olursak, muhatap da oluruz” diyordu Asopress’e yaptığı açıklamada. Zana gibi Kürt siyasetinin cefasını çekmiş kıdemli bir isimden “Ekrem İmamoğlu’na kaybettirirsek, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kıymetimizi anlar, bizle diyalog kurar” gibi basit bir yaklaşımı beklemek doğru olmaz. Öte yandan DEM’i kimlik siyaseti etrafında kenetli tutma çabası açıkça görülüyor.
Kimlik siyaseti ve parti aidiyeti
Kurum haklı çıkabilir. AK Parti’nin siyasi İslamcı çekirdeğiyle aynı kimlik aidiyetine sahip Yeniden Refah seçmenini bir vicdan muhasebesiyle karşı karşıya bırakmayı amaçlıyor; bu da anketlerde İstanbul için görülen yüzde 4-5 oy potansiyelinde çözülmeye neden olabilir. İmamoğlu’nun 2019’da seçimi kazanmasıyla kamu kaynaklarından beslenmeleri kesilen bazı dini cemaatlerin yeniden AK Partili belediye başkanı istedikleri açık. Baksanıza bir yandan İsmailağa Cemaati içinde iktidar mücadelesi veren İslamcı sosyal medya “influlenceri” Cübbeli Ahmet Hoca, Cumhur İttifakına oy vermemeyi günahkârlık ilan etti.
Öte yandan, örneğin MetroPoll anketinin kırımlarında İstanbul’da DEM Parti seçmeninin yüzde 46,3’ünün, İYİ Parti seçmeninin ise yüzde 64’ünün İBB Başkanlığı için İmamoğlu’na oy verme eğilimi içinde olduğunu görüyor. Burada DEM ile İYİ Parti seçmenini İmamoğlu eğiliminde birleştiren kimlik siyaseti değil, parti aidiyetidir.
Kurum, Akşener, Zana
Yani Kurum’un kimlik siyaseti vurgusuyla Yeniden Refah seçmeni için söylediği, bu durumda kimlik değil, ama açıklayacağım başka gerekçeyle bir başka vicdan muhasebesiyle parti aidiyetini geri plana itmesi bakımından geçerli gibi görünüyor. O gerekçelerin siyasi boyutunda “Erdoğan kazanmasın, AK Parti geri gelmesin” bakışı, diğer yandan ekonomik kriz nedeniyle Erdoğan’ı uyarma ihtiyacı bulunuyor.
İYİ Parti lideri Meral Akşener’in de seçimin eşiğinde eleştiri oklarını -muhalefet partisinden beklenebileceği gibi- iktidardaki Cumhur İttifakına değil, doğrudan CHP’ye, özellikle de İmamoğlu ve anketlerde Ankara’da Cumhur İttifakı adayı Turgut Altınok ile arayı açtığı görülen Mansur Yavaş’a yöneltmesi, parti aidiyetini CHP üzerinden diri tutma çabasının işareti.
Dolayısıyla farklı ideolojik ve siyasi gerçeklere sahip olalar da Kurum, Zana ve Akşener’in kimlik ve parti aidiyeti üzerinden seçmen vicdanına hitap etmeye çalıştıkları anlaşılıyor.
Bu durumda yerel seçimde Erdoğan’ın asıl korkulu rüyası olan ekonomik kriz, hayat pahalılığı, emekli maaşları, emekçilerin geçim sıkıntısı gibi konular gündemden düşüyor.
Bütün devlet aygıtı ve muhalefet partilerinin İmamoğlu karşısında durmasına rağmen sıkıntıda olan Kurum da kimlik siyasetine vurgu yapıyor.
Emekçiler ve emekliler ne diyecek?
Oysa kimlik siyasetinden de parti aidiyetinden de baskın konu ekonomik krizden nasıl çıkılabileceği.
Ekonomi deyince de mesele emekli maaşının ne kadar artacağı sorusuna kilitlenmiş durumda.
Erdoğan sonunda seçim ekonomisiyle maaşlara aslında kimsenin bir işine yaramayan artışlar yapmanın ve vadetmenin hayat pahalılığını daha da artırıp maaşları erittiğini kabul etti; Temmuz’da yeniden değerlendireceğini söyledi.
Aynı sorunlar 2023 seçimlerinde de vardı. O zaman da “Emeklinin ahı tutacak” diye yüksek perdeden çıkışlar yapıldı ama Erdoğan yine kazandı.
Emekçilere gelince. Asgari ücret ki 17 bin 2 lira, Türkiye’de artık istisna olmaktan çıktı kaide haline geldi; çalışan nüfusun yarıdan fazlası asgari ücret, ya da ona yakın ücretlerle çalışıyor. Ama seçeneği işsizlik olunca “Buna da şükür” felsefesi baskın geliyor.
Bu seçimde bıçağın gerçekten kemiğe dayanıp dayanmadığını göreceğiz. Ekonomik kriz gerçekten emekçiler ve emeklileri Erdoğan’a yerel seçimler üzerinden bir uyarı vermeye zorlayacak mı, kimlik siyaseti, parti aidiyeti gibi konular mı sonucu belirleyecek?
Pazartesi sabahı anlayacağız.