1 Mayıs’ta sadece Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın izin verdiği yerler emekçilerin, emeklilerin, sesini duyurmak isteyenlerin Emek ve Dayanışma Günü kutlamalarına açık. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın “İzin vermeyeceğiz” demesi yetmedi. CHP lideri Özgür Özel bunun üstüne TBMM Kürsüsünden “Taksimi kapatmak Anayasaya aykırı” deyince bu defa sözü Erdoğan aldı. İşçi ve İşveren temsilcilerinin birlikte yer aldığı Çalışma Meclisi akşam yemeğinde Taksim’in 1 Mayıs kutlamalarına kapalı olduğunu tekrarladı. “Muhalefet ve bazı marjinal yapıların” 1 Mayıs’ın Bayram havasına “gölge düşürmeye” çalıştığını söyledi.
O arada bir şey daha söyledi. 1 Mayıs’ı Emek ve Dayanışma günü ilan eden ve hatta 2010’da Taksim’de kutlanmasına izin veren kendi AK Parti iktidarıydı. O halde Taksim’in “mitinge uygun bir altyapıya uygun olmadığı malumken” neden “gayrimeşru” çabalara giriliyor, Yerlikaya’nın vurguladığı üzere terör örgütlerine propaganda imkânı verilmek isteniyordu?
Özgürlükçülük kanıtıydı
Erdoğan’ın 2010’da Taksimi 32 yıl aradan sonra kutlamalara açtık sözünden hareket edelim:
1- Erdoğan, 2010 Anayasa değişikliği halkoylaması öncesinde 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle yasaklanan 1 Mayıs İşçi Bayramını 2009’de Emek ve Dayanışma Günü ilan edip 2010’da Taksim Meydanını açtı.
Bu kararı, o zaman iktidarın dostu Fethullah Gülen’in gerekirse “ölülerinizi mezardan çıkarıp oy verdirin” dediği halkoylamasına “Yetmez ama evet” düsturuyla destek veren, medyada güçlü liberal çevrelerce AK Parti’nin özgürlükçü eğilimine kanıt sayıldı. Ali Babacan yönetimindeki ekonomi de hâlâ iyi gidiyordu. 1 Mayıs Taksim meydanında 2011 ve 2012 yılında da kutlandı.
O zaman mitinge uygun bir alt yapısı olmadığını ne Erdoğan ne bir başkası söylüyordu. İktidar medyası ise adeta özgürlükler bayramı yapıyordu; hepsi emekçi dostu kesilmişti.
Hava Gezi ile döndü
2- 2013 1 Mayıs’ından birkaç ay önce Taksim Yayalaştırma Projesi başlatıldı. Kalyon İnşaatın kazandığı ihale sonucu Taksim Meydanının hemen her yeri inşaat alanına döndü ve hem araç hem yaya trafiğine kapatıldı. Gezi Parkının yerine eski Topçu Kışlası inşasıyla lüks konut ve alışveriş merkezi inşası bu Projenin parçasıydı. Taksim 1 Mayıs kutlamalarına kapatıldı. Yine de Taksim’e girmek isteyen göstericileri polis zor kullanarak bastırdı, yaralananlar oldu.
Gelişmeler yaklaşan fırtınanın habercisiydi. Gezi Parkındaki ağaçların kesilmeye başlamasıyla 28 Mayıs’ta başlayan protestolar, polisin şiddetli tepkisiyle büyüdü, ülke çapına yayıldı ve olayların durulduğu Ağustos sonuna dek 11 kişi öldü/öldürüldü, binlercesi yaralandı.
Erdoğan Gezi Protestolarını kısa sürede kendisine karşı darbe girişimi görmeye başladı. Açılan davalarda Osman Kavala ömür boyu hapse, Can Atalay, Çiğdem Mater, Tayfun Kahraman ve Mine Özerden 18 yıl hapse mahkûm edildi. Aday olması onaylanıp 2023 seçimlerinde TİP’ten milletvekili seçilen Atalay’ın vekilliği Anayasa Mahkemesi kararına rağmen Yargıtay itirazıyla düşürüldü.
Mesele Taksim mi 1 Mayıs mı?
O tarihten bu yana Taksim ve gösteri denince Erdoğan’ın aklına Gezi Protestolarının gelmesi şaşırtıcı olmaz. Muhtemelen o sırada bulunduğu Kuzey Afrika gezisindeyken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’ya göstericilere aşırı şiddet uygulanmaması talimatı verdiğini duyduğundaki öfkeyi de hatırlıyordur. Oradan Fethullahçıların (şimdi FETÖ) önayak olduğu 15 Temmuz 2016 darbe girişimine gidiyordur.
Erdoğan için asıl meselenin 1 Mayıs mı, yoksa Taksim mi olduğu bu noktada sorgulanabilir.
Belki de yanıt, Taksim’de 1 Mayıs.
Yoksa gitsin izin verilen yerlerde kutlasınlar, bağırıp çağırsınlar işte, diye düşünüyor olabilir. Peki, Taksim’e kimseyi sokmamak için görevlendirilen binlerce polis Taksim’e gelecek göstericilerin güvenliğini sağlayamıyor mu? Türk devleti bunu yapamıyor mu?
1 Mayıs simge ama Taksim’in simgesel yüküyse Erdoğan için daha ağır.
Üstelik bu defa, “Makama saygı” gösterip kendisine görüşme başvurusu yapan CHP lideri Özel’in 1 Mayıs konusunda ısrarı bu yükü ağırlaştırıyor.
Mesele sanırım biraz da bu.
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlu olsun.