“Son iki yılda Narin gibi en az 133 çocuğun yaşamını kaybettiğini biliyor musunuz?”
FISA Çocuk Hakları Merkezi’nin yalnızca medyada yer alan haberleri tarayarak elde ettiği bilgilere göre 2022 yılından bu yana en az 133 çocuk ev içi şiddet sonucu, çocuk cinayetlerinde veya şüpheli ölümler nedeniyle hayatını kaybetti.
Türkiye 8 yaşındaki Narin Güran’ın ölümü ve ölümünün aydınlatılması ile ilgili tartışmalarla çalkalanırken, FİSA’nın ortaya koyduğu bu tablo, Narin’in tek başına bir örnek olmadığını, Türkiye’de çocukların güvenliği ile ilgili bir kriz olduğunu gözler önüne seriyor.
Türkiye’de çocuk hakları üzerine çalışan FİSA, her yıl çocukların yaşam hakkı ihlalleri ile ilgili rapor yayınlıyor. Bu raporlar medyada yer alan haberlerden elde edilen verilerle yapılıyor, yani haberlerde yer alamamış daha ne kadar çocuğun yaşam hakkının elinden alındığını bilmiyoruz. O yüzden rapor “en az” ibaresini ekliyor.
Narin tek değil: 343 çocuk önlenebilir sebeplerle öldü
FISA’nın 2024 Ocak-Haziran ayını kapsayan “Çocuğun Yaşam Hakkı” raporu ise yalnızca 6 ay içinde 343 çocuğun “önlenebilir sebeplerden” hayatını kaybettiğini ortaya koydu. Bu şu anlama geliyor: 343 çocuk, yeterli önlem alınsaydı, çocuklar korunabilseydi, doğru politikalar yürütseydi şu anda hayatta olabilirdi.
Raporu detaylandıracak olursak, 34 çocuk Devlet tarafından gerçekleştirilen yaşam hakkı ihlalleri ile öldü. Buna göre 1 çocuk zırhlı aracın çarpması, 1 çocuk mayın ve çatışma atıklarının patlaması ile öldü. 2 çocuk bakım hizmeti alırken, 7 çocuk eğitim hizmeti alırken, 2 çocuk orman yangınlarında, 13 çocuk sağlık hizmeti alırken, 7 çocuk sınır geçişi sırasında öldü.
Devletin ihmali yüzünden ise 309 çocuk öldü. Burada en çarpıcı başlık intihar. Rapora göre 2024 yılının ilk 6 ayında 32 çocuk intihar etti. Bireysel silahlanma sonucu 8, karşıt gruplar arasında çıkan çatışma sonucu bir çocuk öldü. 17 çocuk şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti.
23 çocuk şiddet sonucu öldü
Geçtiğimiz 6 ayda 23 çocuk şiddet sonucu öldü. 6 çocuk cinayetle öldürüldü. 4 çocuk ev içi şiddet sonucu, 9 çocuk toplumsal cinsiyet temelli şiddet sonucu, 4 çocuk akran şiddeti sonucu hayattan koparıldı.
195 çocuk ihmal sonucu hayatını kaybetti. Bunu detaylandıracak olursak, 28 ev içi fiziksel güvenlik, ev kazaları sebebiyle ölüm. 44 çocuk kentsel kırsal açık alanda, 95 trafik kazasında, 15 yangında öldü.
Raporun çarpıcı başka başlığı ise iş cinayeti. Yalnızca 6 ayda 33 çocuk çalışırken öldü. 22’si çocuk işçi ölümü, 11’i iş yeri kazası olarak sınıflandırıldı.
Tüm bu sayılarla her bir çocuk bir istatistiğe dönüyor, okurken bile yine duyarlılığımızı yitiriyoruz. O yüzden raporda her bir çocuk teker teker yazıyor.
8 yaşında intihar etmiş bir çocuk
Narin tek değil demiştik, onun ölümü, tıpkı diğerleri gibi, Türkiye’nin içinden geçtiği toplumsal buhranın da bir çehresi. Yine raporda bu buhranın boyutunu ortaya koyan çok önemli bir detay var. FISA Çocuk Hakları Merkezi kurucusu Ezgi Koman, Yeni Yaşam gazetesinde kaleme aldığı yazısında 6 ayda 32 çocuğun intihar ederek öldüğünün altını çiziyor.
TÜİK’in verilerine göre ise durum daha çarpıcı. 2022 yılındaki 4,146 intihar vakasının 81’i 15 yaş altı, 410’u ise 15-19 yaş aralığındaki çocuklar. TÜİK 2021 yılında 15 yaş altı 71 çocuğun, 15-19 yaş aralığında 377 çocuğun intihar ettiğini bildirmiş.
Koman’a göre çocuk intiharları daha derin bir insan hakları sorunu olarak ele alınmalı. Özellikle çatışma, savaş ve deprem gibi doğal afetler döneminde artış gösteren bu krizler karşısında çocukların uzun süreli psikososyal destek almaları şart. Ancak özellikle 8 Şubat depremlerinin ardından zaman içinde bölgede bu ihtiyaç karşılanamıyor, bu da intiharların önünü açıyor.
“Sekiz yaşındaki çocukların intiharından söz ediyoruz,” diyen Koman ekliyor: “Eğer önlem alınmazsa, çocuklar yaşamlarını kaybetmeye devam edecek.”
Muhafazakar politikalar
FISA raporu ve Narin vakası, Türkiye’nin çocuk güvenliği konusunda ciddi adımlar atması gerektiğini bir kez daha gözler önüne seriyor; uzmanlar da bir yandan sorunun tek bir vakadan ibaret olmadığını, sistemik değişikliklere ihtiyaç duyulduğunu vurguluyor.
Kadın hakları örgütleri, artan muhafazakarlığın ve hükümetin aile odaklı politikalarının çocukları korumakta yetersiz kaldığını, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, hayvan yasasının geçirilmesi gibi uygulamalarla kırılgan kesimlerin daha da savunmasız hale getirildiğini haykırıyor.
İstanbul’daki protestoda konuşan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim, “Sürekli aile odaklı politikaları gündeme getiriyorsunuz. İşte size aile! Kadın nerede? Çocuk nerede?” diyerek tepkisini dile getiriyor.
Ülke bu trajedileri tartışırken ise soru şu: Bu vakalar anlamlı bir değişim için katalizör olabilecek mi, yoksa Türkiye’nin çocuk güvenliği konusundaki süregelen mücadelesinde sadece birer istatistik olarak mı kalacak?