Dünya, İsrail’in bilim-kurgu türü saldırısıyla büyük şaşkınlığa uğradı. Hala “şöyle mi oldu, böyle mi oldu” diye konuşuyoruz. Hizbullah’ın, İsrail’in gözetleme yeteneklerini engellemek için uyguladığı strateji tam ters tepti ve Hizbullah kendisini vurdu. Üstelik bu hamle ile, Hizbullah’ın yetersizliği ortaya çıktı. Ya da başka şekilde söylersek, teknolojiyi üretenlerle, (satın alacak paraları olsa bile) üretemeyenlerin arasındaki fark iyice ortaya konulmuş oldu.
İsrail hedefledikleri kişileri vuruyor
Geçtiğimiz birkaç ayda İsrail tarafından gerçekleştirilen hedefli hava saldırılarında Hizbullah’ın ve Hamas’ın kilit komutanları öldürüldü. En yakın örnek, Fuad Şükür’ün öldürülmesi. Onun öncesinde Hamas’ın yöneticisi İsmail Haniye, İran’ın ortasında ve 7 Ekimin planlamacısı olduğu kaydedilen, Kassam Tugaylarının komutanı Muhammed Deif Temmuz ayında Gazze’de öldürüldü.
Bu olayların hepsinde, İsrail’in gelişmiş elektronik gözetleme teknolojisi, Hizbullah hedeflerine yönelik saldırılarda başarı kazanmış gözüküyor. İsrail’in cep telefonlarına ve bilgisayarlara girmeyi de içeren elektronik casusluğu, dünyadaki en gelişmiş casusluklardan biri olarak kabul ediliyor. Aşağıda bu olaylar ve çağrı cihazlarının patlamalarıyla ilgili tahmini bazı senaryolar aktarılmış. Görsel fikir yarattığı için ekledim.
Cep telefonu yasağının gelmesi
Güneydeki operasyonlardan sorumlu komutanlar olan Wissam al-Tawil, Taleb Abdullah, Muhammed Nasır ve Hamas’ın yardımcı lideri Salih al-Aruri’nin öldürülmesinin ardından, Hizbullah, İsrail’in cep telefonlarını izlediğinden şüphelendi. Bu nedenle El-Nur radyosunda bir açıklama yaparak, cep telefonlarına ve yerel yetkililer olduklarını iddia eden arayanlardan gelen aramalara karşı dikkatli olunması için uyarıda bulundu.
Bu uyarının nedeni şu; Hizbullah ve Lübnan güvenlik yetkililerine göre, İsrail hedefleri yakalamak için yerel ajanlar kullanmaya başladı. Lübnan’daki ekonomik krizlerin ve siyasi kargaşanın, İsrailli işe alımcılar işine yaradığı kaydediliyor.
Örneğin; 22 Kasım 2023’de, Güney Lübnan’dan bir kadın, yerel bir yetkili olduğunu iddia eden biri tarafından arandı. Akıcı bir şekilde Arapça konuşan kişi, ailesinin evde olup olmadığını sordu. Kadın evde olmadıklarını söyledi. Kısa bir süre sonra, bu kadının Beit Yahoun köyündeki evine bir füze çarptı ve beş Hizbullah cihatçısını öldürdü. Bu olay için, İsrail’in ajanının, saldırıyı başlatmadan önce hedef bölgede sivillerin olup olmadığını teyit etmek için aradığı notu var.
Düşük teknoloji koruyacakken, silah haline geldi
Butün bu olaylar (Haniye, Deif, Şükür dahil tümü) sonucunda, Hizbullah, İsrail’in gelişmiş gözetleme sistemlerinden kaçınmak için ‘düşük teknoloji’ kullanmayı seçti. Cep telefonlarını yasakladı, çağrı cihazlarını ve kuryeleri değiştirdi. O zamandan beri, cep telefonu yasağı sıkı bir şekilde uygulandı ve cep telefonu kullananlar gruptan atıldı. Ayrıca Hizbullah özel bir sabit hat telekomünikasyon ağı da kullanıyor. Konuşmalar dinlenirse diye, silahlar ve toplantı yerleri için kod sözcüklere başvuruluyor. Bunlar neredeyse her gün güncelleniyor ve kuryeler aracılığıyla birliklere gönderiliyor.
Ancak, Hizbullah’ın kendi içindeki Mossad gözetlemesini (bağlantılarını) farkedemediği anlaşılıyor. Bu hatası da, gözetlemeden kaçınmak için kullandığı düşük teknolojinin kendisine çevrilmiş bir silah haline gelmesine neden oldu.
Bu arada,Reuters’ın bir haberine göre, Hizbullah’ın faaliyet gösterdiği bölgelerde akıllı güvenlik kameralarına ve uzaktan algılama ekipmanlarına sahip olduğu ve düşmanı gözetlemek için sık sık sınırdan gözetleme dronları gönderdiği belirtiliyor. İnşallah çağrı cihazları ve telsizlerin arkasından bu dronlar da kendilerine silah olarak dönmez ya da güvenlik kameraları ve uzaktan algılama ekipmanları inşallah şimdiden hacklenmemiştir.
Hiç teknolojiyi üretenle, üretmeyen bir olabilir mi?
Bu gelişmeler çerçevesinde, bugün Hakan Fidan’ın kurulacağını duyurduğu “Siber Güvenlik Teşkilatı” acaba ne kadar işe yarar? Bakanlar Kurulu kararı ile zaten 2013 yılında bir Siber Güvenlik Kurulu kurulmuştu. Acaba aradan geçen 11 senede ona ne oldu? Neden çalışmadı? Sonra 2020 yılında Anadolu Ajansı, Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan’ın açacağı bir Siber Güvenlik Merkezini gezdiğinden bahsediyor. Ona ne oldu? Fidan’ın bahsettiği “Teşkilat” bunlardan farklı mı olacak?
Özetle, bir tarafta, teknolojiyi üretenler var. Diğer tarafta ise satın alanlar. Sizce taşıma suyla değirmen döner mi? Yani para dökerek, teknoloji üretenin seviyesine çıkmanız mümkün olur mu?
Falkland savaşından örnekleyelim; Denizde savaşmak için karşı karşıya gelen Arjantin gemisi ile İngiliz gemisi arasındaki savaş başlamadan bitti. Çünkü Arjantin Gemisinin yazılımında, İngiliz gemisi ile karşılaştığında silah kullanamayacağı kodlaması vardı. Bir taraf teknolojiyi yaratandı, diğeri ise satın alandı. Tabii ki yaratan kazandı.
Bu olayda da, Hizbullah elindeki şüphelendiği eski çağrı cihazlarından kurtulmak için parayı dökmüş ve yepyeni olanları almış. Ama tuzağa düşmüş. Çünkü teknoloji yaratmadığı için, satın aldığı teknolojinin düşman haline geldiğini de anlayamamış.
“Cevabımız korkunç olacak”
ABD bir süredir “Çin malı almak güvenlik tehditi” diyor. Bunu neden diyor? Çünkü kendisi de yıllarca, teknoloji üzerinden casusluk yaptı. Örneğin, Snowden’in sunduğu belgelere bakın, başka ülkelerin Merkez Bankası gibi, önemli kurumlar ya da bakanlıklara satılan internet cihazlarına, teslimat öncesi “böcek” takılmış.
Teknoloji böyle bir şey; barış zamanında bile size dost olmayabilir. Ama savaş zamanında, satın aldığınız teknolojinin sizin için çalışmasını beklemek tamamen hayal olur. Dost olduğunu sandığınız ülkeden bile satın alsanız, teknolojinin başınıza ne iş açacağını tahmin edemeyebilirsiniz.Teknolojinin size dost olması için kendinizin üretmesi lazım.
Başka deyişle; teknolojisi olmadığı için karşılık veremeyen ve ikide bir “cevabımız korkunç olacak” demekten başka bir şey yapmayan Hizbullah’ın cevabı ne olabilir? Hep beraber bekleyelim.
Kaynak: Türk-Internet