Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli’nin Nev York Belediye Başkanı Eric Adams’ın rüşvet soruşturmasının merkezinde Türkiye’nin yer alması üzerine “ABD’nin içişleridir” açıklamasını yaptığı sırada Çin’in Ankara Büyükelçiliğinin Milli Bayram resepsiyonundaydım.
Suudi Arabistan resepsiyonundaki gibi bürün komuta kademesi orada değildi son zamanlarda katıldığım en kalabalık diplomatik etkinlikti ve Çinlilerin muhtemelen daha çok önem verdiği Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek oradaydı.
BRICS konusuna dalmadan Çinlilerin Şimşek’in katılımına neden önem verdiği, Çin’in Ankara Büyükelçisi Liu Shaobin’in neden bir dakika olsun yanından ayrılmadığına değinelim.
Türkiye ile Çin arasında yüksek düzenli görüşmeler 2016’dan bu yana yapılamıyordu. Bunun bir nedeni de Çin Komünist Partisinin Türkiye’yle görüşmelere Başbakan Yardımcısı düzeyinde bakması, Türkiye’deyse artık Başbakanlık ya da Başbakan Yardımcısı olmamasıydı. Erdoğan sorumluluğu 2018’de Hazine ve Maliye’yi birleştirerek damadı Berat Albayrak’a vermişti, kısa bir Lütfü Elvan döneminden sonraysa Nurettin Nebati dönemi vardı. Ama Pekin bu isimleri kendi Başbakan Yardımcılarına denk görmediğinden toplantılar yapılamadı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Temmuz ayındaki Çin seyahati ardından bu konudaki diplomatik trafik arttı, bazı adımlar atıldı. Örneğin Dışişleri Bakanlığında Asya bölgesinden bağımsız bir Çin masası oluşturuldu. Çinliler sonunda Mehmet Şimşek’i Başbakan Yardımcısına denk olduğunu kabul ettiler. (*)
Bunun ardından Şi Cingpin’in (Süleyman Demirel döneminde Jiang Zemin’in ardından) 2025 başında 25 yıl sonra Türkiye’yi ziyaret eden ilk Çin Cumhurbaşkanı olması ve Erdoğan’ın da 2025 yılı ortalarında yapılması beklenen Şangay Grubu Zirvesine katılması bekleniyor.
Çin resepsiyonu hem Rusya dahil Doğu’dan hem de Batı’dan -ABD’den kimseyi görmediysem benim eksikliğim- Avrupa Birliği ülkelerinden ve Afrika’dan diplomatları bir araya getirdi. Son NATO Zirvesinde Çin’in resmen hasım ilan edilmesine rağmen NATO ve AB üyesi pek çok ülkenin ticari yönden Çin’e rağbetinin arttığı görülüyor.
Benim konuştuğum Batılı diplomatlar arasında Nev York’taki rüşvet skandalının ne olduğunu merak eden pek olmadı, ama hemen hepsi Erdoğan’ın BRICS’e gidip gitmeyeceğini merak ediyordu.
Hem Avrupalıların Türkiye’nin BRICS üyeliğine -bizdeki bazılarını pek memnun etmeyecek- bakışlarını size aktarayım hem de onların merakını bu yazıyla giderelim.
Erdoğan 22-24 Ekim’de Kazan’da yapılacak BRICS Zirvesine katılmayı BM Genel kurulu için ABD’ye hareketinden önce gündemine almıştı. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un 25 Eylül’de Moskova’da Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’le yaptığı görüşmeden gelen, Zirve sırasında baş başa görüşecekleri haberinden kesinleştiği anlaşılıyor. Oysa Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in başdanışmanı Yuri Uşakov 3 Eylül’de Erdoğan’ın katılacağını duyurmuş ama Ankara teyit etmemişti.
Neden resmen açıklanmadığının gerekçesi ilginç. Hatırlanacağı gibi ABD Başkanı Joe Biden, Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine onay vermesi ardından Beyaz Saray’a davet etmişti.
Ziyaretin muhtemelen 9 Mayıs’ta yapılacağı da medyaya Ankara’dan sızmıştı. Ancak Beyaz Saray, Erdoğan’ın kabul sırasında Gazze Krizi nedeniyle İsrail’i ve destekçisi Biden’ı suçlayacağını anlamıştı. Türkiye’ye “basına konuşmasak” gibilerinden, olmayacak şartlar ileri sürmeye başladılar. Daha görüşmeler sürüyorken ABD’nin giden Ankara Büyükelçisi Jeff Flake ziyaretin kesinlikle yapılacağını söylemesinden dakikalar sonra Erdoğan gitmeyeceğini duyurdu.
Artık teyitler tamamlanıp son gün gelene dek açıklama yapılmıyor; bunu Mısır Cumhurbaşkanı Abdül Fettah Sisi’nin gelişinde de gördük.
Dışişleri kaynakları kesin tarihi hâlâ vermeseler bile “8-9 ay kadar önce” olarak doğruluyorlar Türkiye’nin BRICS üyelik başvurusunu, 2024’ün ilk aylarına denk geliyor.
Aslında Erdoğan 27 Eylül’de gazetecilere “Böyle bir örgüte (BRICS) ait olmak NATO’yu terk etmek anlamına gelmez” diyerek dolaylı yoldan başvuruyu söylemiş oldu. Bu cümle henüz organizasyonunu dahi tamamlama sürecindeki bir ekonomik örgütlenme olan BRICS ile halen dünyanın en güçlü askeri-siyasi örgütlenmesi olan NATO’yu karşılaştırması bakımından önem taşıyor. Zaten Avrupalı diplomatlar da işim bu yönüne bakıyorlar. Birazdan ayrıntısına gireceğiz.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın BM Genel kuruluna gitmeden önceki vurguları zaten Türkiye’nin BRICS üyeliğine “batıyı bırakıp Doğuyla bütünleşme” değil, ticaretini genişletme kaygısıyla baktığını gösteriyordu.
Fidan, 19 Eylül’de Anadolu Ajansına “Türkiye AB olsaydı zaten BRICS arayışına girmezdi” dedi. 20 Eylül’de SETA’da ise, özetliyorum; “Biz buradaki ekonomik imkânlara bakıyoruz. Bir şeyler kuruluyor, dışında kalmak istemiyoruz. BRICS olabilir, ASEAN olabilir, ABD ile ticaret anlaşması olabilir. Ticaret menfaatlerimiz çerçevesinde değerlendiriyoruz” dedi.
BRICS, malum Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti’nin İngilizce baş harflerinden oluşuyor Sonradan Iran, Mısır, Etiyopya ve Birleşik Arap Emirlikleri de katılmış. Yenilerde, 19 Ağustos’ta Putin’le görüşmesi ardından Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de resmi başvurusunu yaptı.
15 Mart 2024’te Avrupa Parlamentosuna sunulan “BRICS’in genişlemesi: Daha fazla küresel nüfuz arayışı mı?” raporuna göre, yeni üyeler hariç, ilk beş üyeden oluşan BRICS ülkelerinin dünya ekonomisindeki payı yüzde 37,3’e yükselirken, AB ekonomilerinin toplamı yüzde 14,5’e düşmüş durumda. Üstelik AB toplamına dünya zenginlik sıralamasında önde gelen Almanya, Fransa, İtalya dahil olduğu halde.
ABD öncülüğündeki yaptırımlarla Rusya’yla kârlı ticaretlerini kesmek zorunda kalan AB ülkelerinin Çin’e rağbet etmeleri boşuna değil.
Kimse bu konuda ismini, cismini vererek konuşmak istemiyor ama bendeki güçlü izlenim, AB’deki genel havanın Türkiye’nin BRICS üyeliğine “NATO’ya bir zararı olmadıkça” karşı çıkılacak bir şey olarak değil, hatta BRICS’te “bir de NATO üyesi bulunmasının yararlı” olabileceği açısından bakmaları.
“Türkiye BRICS’e girecek, Batı’dan tam kopuyor” diyenler de elbette ABD’nin Asya’da Japonya ve Güney Kore ile birlikte en yakın müttefiki ve örneğin İsrail’in en yakın müttefiklerinden Hindistan’ın BRICS kurucu üyelerinden olduğunun farkında. Bunu söylediğinizde “Ama Türkiye NATO üyesi” diye, AB’nin ağırlıklı ülkelerinden dahi duyulmayan söylemle karşılaşıyorsunuz.
İktisatçı Daron Acemoğlu’nun da “BRICS doğru zemin değil” dediğini T24’te Murat Sabuncu mülakatından okuyoruz. Ağırlıklı AB ülkelerininse Türkiye’nin BRICS üyeliğini, “NATO’ya zarar vermedikçe” yararlı bulduğu anlaşılıyor.
Türkiye’nin Nev York’taki rüşvet skandalına adının karışması kötü oldu. CHP lideri Özgür Özel’in vurguladığı üzere “Bir kişinin değil, Türkiye’nin mülkü” olan Türkevi’nin açılışını Erdoğan’ın 2021’deki BM çalışmalarına yetiştirmek için Nev York Belediyesine rüşvet verildiği iddiası üzerine Dışişlerinin “ABD yargısına karışmayacağız” tepkisi en azından hasarı azaltıcı bir adım.
ABD Kongresinin hem Demokrat hem Cumhuriyetçi kanadındaki Türkiye-karşıtı hava zaten o durumdaki bu skandalın ona ekleyeceği fazla bir şey yok. Dışişlerinin “yanlış yapan Türk yetkili varsa, vatandaşlık haklarını korumak kaydıyla cezasını çeksin” yaklaşımı şimdiye dek görmediğimiz bir durum; Hakan Fidan farkı olabilir.
(*) 29 Eylül 2024, saat 10:27’de güncellenmiştir.
Süleyman Demirel’in 100’üncü doğum günü nedeniyle 1 Aralık’ta İstanbul’da düzenlenen toplantı, Türkiye’de siyasetin yönelimine dair…
Rusya, Ukrayna-NATO kriziyle, ABD İsrail-Lübnan ateşkes anlaşması ve Şükran Günü ile meşgulken fırsatı değerlendiren Heyet…
Suriye’de yıllardır devam eden iç savaş, Halep ve Hama’da muhalif grupların ilerleyişi ve Şam’da darbe…
Suriye’de muhalifler baskın harekatla birkaç gün içinde inanılması güç ilerleme kaydettiler. Al Majalla gazetesinde 26…
Suriye’de radikal İslâmcı Heyet Tahrir üş-Şam (HTS) örgütü öncülüğündeki silahlı muhalif güçlerin iki gün içinde…
Türkiye’nin göçmen, mülteci ve yabancı politikalarını, özellikle de vatandaşlık sürecini herkes gibi ben de uzun…