CHP lideri Özgür Özel “bir kişinin özgürlüğü derken Öcalan’ın serbest kalması, bir kişinin siyasi kariyeri derken de Erdoğan’ın yeniden adaylığını kastediyor. Fotoğraf 7 Ocak’ta DEM Parti heyetinin Meclis’te CHP yönetimini ziyaretinden. Soldan sağa, Sırrı Süreyya Önder (DEM), Özel, Ahmet Türk (DEM), Pervin Buldan (DEM), Gökhan Günaydın (CHP), Gökçe Gökçen (CHP), Selin Sayek Böke (CHP). (Foto: CHP)
CHP lideri Özgür Özel’in 7 Ocak’ta DEM Parti heyetinden İmralı’da PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmelerinden aktardıklarını dinledikten sonra TBMM Grubuna hitabında altını “kalın harflerle” çizdiği tutumu bu: CHP “Bir kişinin özgürlüğü, bir kişinin siyasi kariyeri için işletilecek göstermelik süreçlerin içinde yer almayacak”.
Özel iki kişiden bahsediyor.
“Kimin özgürlüğü? sorusunun yanıtı PKK’nın 25 yıldır hapisteki kurucu lideri Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü.
“Kimin siyasi kariyeri?” sorusunun yanıtı da Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan.
DEM Parti’nin tutumunu Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları dün TBMM Grup toplantısında tekrarladı: “Öcalan’ın süreci etkin yürütebilmesi” için görüşmeler yetmez, “tecridin derhal kalkması ve Sayın Öcalan’ın halklarla buluşacağı bir zemine kavuşması” gerektiğini söyledi.
AK Parti TBMM Grup Başkanı Abdullah Güler “Süreç de yok, af da yok” dedi ama bu sözlerin DEM kitlesinin çoğundaki beklentiyi ortadan kaldıracağını -en azından şimdi- söylemek zor. Bunun bir nedeni de MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın sağlık durumu gerekçesiyle de olsa af beklentisini körüklemiş olması.
CHP lideri Özel, AK Parti’nin süreç denmesinden -önceki süreçlerle çağrışım yapmasını istemediği için rahatsız olduğu bu girişimin sadece Öcalan’ın özgürlüğü ve o arada Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı adayı olabilmesi amacıyla yapıldığı kuşkusunu dile getiriyor. Öcalan’ın özgürlüğüne karşı Erdoğan’ın bir dönem daha Cumhurbaşkanlığı demiyor ama; onu demenin eşiğinde durmuş.
Erdoğan ise taviz vermiyor. En azından bugüne dek, daha MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de gidip DEM Partililerin elini sıktığı günlerdeki tutumunda ısrarlı: PKK’nın silahları “gömmezse gömüleceği” mesajını veriyor.
Burada üç bilinmeyen var:
Hatimoğulları’nın “Rojava’da savaş, Türkiye’de barış olabilir mi?” sorusu bile tek başına zorluklara işaret ediyor.
Kandil’in suskunluğu ABD’de Donald Trump’ın Beyaz Saray’ı devralacağı 20 Ocak sonrasındaki tutumuna bağlı olabilir. Pentagon ve İsrail’in ihtiyaçları doğrultusunda Trump, Erdoğan’ın duymak istediği kararı almayabilir. Dolayısıyla Erdoğan PKK’nın kolaylıkla silah bırakmayacağı hesabıyla aslında DEM’i PKK’nın silahlı mücadelesini reddetmeye zorluyor olabilir.
Bahçeli’nin bütün Anayasa değişikliği girişimlerinin asıl amacının Erdoğan’ın bu seçim döneminden sonra da Cumhurbaşkanı kalabilmesi olduğunu açıkça söyledi.
Bunun Anayasa değişikliği dışında da bir yolu var; o da Meclis’in seçim kararı alarak, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı yaptığı süreyi yapmamış sayması. AK Parti ve MHP, erken seçim kararı için gerekli 360’a eksik eksik kalan milletvekili sayısını DEM’den tamamlamak ya da daha ötesinde DEM desteğiyle ve elbette talepleriyle Anayasayı değiştirmek hesabında olabilir. AK Parti’nin bir yandan İYİ Parti’nin içini boşaltma çabası dikkat çekici.
Öte yandan kırk küsur yıldır kendilerine şehitlerinin hesabının sorulacağı sözü verilen binlerce, on binlerce aile var. Hiç kimse açıktan konuşmaya cüret edemese de öldürülen militanların aileleri de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, onlar da seçmen. Bu DEM için olduğu kadar AK Parti için de hassas bir konu.
Neticede uzlaşma yoluyla iç barış hedefleniyorsa, bu intikam duygularını körükleyerek mümkün olmaz.
Bu konuların 7 Ocak’ta DEM heyetinin CHP’yi ziyareti sırasında konuşulduğu anlaşılıyor.
Özel, bu ziyaret ardında CHP Grubuna hitabında “bir kişinin özgürlüğü bir kişinin siyasi kariyeri cümlesini kurarken “Ne yapılacaksa Meclis çatısı altında yapılmasını” sürece “şehit aileleri ve gazi derneklerinin” de katılabileceği bir komisyon kurulmasını önerdi.
CHP’nin bir önceki 2012-2015 arasındaki PKK ile diyalog sürecinde bu konuda bir yasa teklifi de vardı. Ancak Sezgin Tanrıkulu’nun “Toplumsal Mutabakat Komisyonu ve Ortak Akıl Heyeti” kurulması önerisi o dönem CHP içinde de tartışmalara yol açmıştı.
Bahçeli de Grup konuşmasında CHP’ye ağır eleştirilerle yüklendi; adeta CHP iktidardaymış, herşeyi o yapmış gibi.
CHP’nin AK Parti ve MHP tarafından reddedileceği yüksek ihtimal olan Komisyon önerisini dile getirmesi, sürece temkinli yaklaşmaya devam ettiğini gösteriyor. “Bir kişinin özgürlüğü bir kişinin siyasi kariyeri” yaklaşımı da daha önceki “Engel olmayız ama Erdoğan için bir planın tarafı olmayız” yaklaşımının devamı gibi. CHP bu defa kendi girişimi olmayan bir konuda siyasi rekabete kapılarak Erdoğan’ın önüne geçerek açığa düşmek istemiyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu 19 Mart sabahı evinden gözaltına alındı. Sabah 06:15’te Rumelihisarı’nda…
İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu 18 Mart’ta yaptığı toplantıyla İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun…
İsrail bu sabah Hamas ile varılan ateşkesi bozarak Gazze’ye saldırılarını yeniden başlattı. Anadolu Ajansı’nın haberine…
Türkiye’nin en büyük çıkmazlarından biri, zeki, yetkin ve vizyoner insanlarını devlet yönetimine, siyasete, askeriye ve…
ABD Başkanı Donald Trump’ın 18 Mart’ta Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’le aylardır konuşulan telefon görüşmesini yapacağını…
Türkiye’den bir grup gazeteciyle yaptığımız kısa Ermenistan ziyaretinde (*) bize Başbakan Nikol Paşinyan’la uzunca bir…