Kartalkaya yangını önlenebilir insan hataları zinciri. Kamu sorumluluğu var. Bolu’da aslında yangın değil sistem yargılanıyor. (Foto: Mehmet Emin Gürbüz-AA)
21 Ocak 2025 sabahının ilk saatlerinde, Bolu’nun beyaz sessizliği Kartalkaya’da bir kabusa dönüştü. Grand Kartal Otel’de çıkan yangın, 78 insanın hayatını, onlarca ailenin düzenini ve toplumun adalet duygusunu yaktı geçti; 51 de yaralı vardı. Kartalkaya yangınında uyurken, kaçmaya çalışırken ölen insanların ardından kalan sorular, her gecikmiş alarm kadar yakıcı.
Yangın saat 03:27’de otelin 4. katındaki mutfak-restoran bölümünde başladı. Ancak felaketin asıl boyutu yangından sonra ortaya çıktı: Ne alarm çaldı ne de “sprinkler”, yağmurlama sistemi devreye girdi. Duman dedektörlerinin çalışmadığı ya da kapatıldığı anlaşıldı. Elektrikler kesildi, koridorlar karanlıkta kaldı. Tatbikat yapılmamıştı. Personel eğitimsizdi.
Bazı tanıklar, otel yöneticisi Zeki Yılmaz’ın yangını duyduktan sonra “kimseye haber vermeyin, kendi aramızda halledelim” dediğini öne sürdü. Mini bar görevlisi Tuni Urhan, “Dedektörler kapatılmıştı, alarm sesi duymadım.” dedi. Resepsiyon görevlisi Yiğithan Burak Çetin ise Zeki Yılmaz’a ulaştıklarında sadece “geliyorum” yanıtını aldıklarını, başka bir müdahale yapılmadığını belirtti. Bu ilk dakikalardaki iletişimsizlik, felaketin seyrini belirledi.
Bu iddialar, olayın sadece bir yangın olmadığına, sistematik bir ihmal zincirine işaret etti. Yangın yönetmeliğine göre, 50 yatak ve üzerindeki otellerde yangın alarm sistemleri, sprinkler ve acil aydınlatma zorunludur. Grand Kartal Otel, büyük, gösterişli, yıllık doluluk oranı yüksek bir tesisti ama içeride bu sistemlerin hiçbiri yoktu ya da işletilmiyordu.
Yangın, bacalar, asansör boşlukları ve yangın zonlaması olmayan alanlardan hızla yayıldı. Dışarıdan gelen yardımlar geç kaldı. Otelin personeli, misafirleri uyandıramadı. Bazı çıkışlar kilitliydi, yönlendirme ışıkları yanmıyordu. Bazı aileler, bir odada 4 canın birden yandığını anlattı. En çok da çocuklar ve yaşlılar kurtulamadı.
7 Temmuz’da Bolu’da başlayan davada 32 sanık yargılanıyor. Otel sahibi Halit Ergül, yönetici Emir Aras, teknik personel, belediye ve il özel idare yetkilileri, ruhsat işlemlerinden sorumlu memurlar sanıklar arasında. Duruşmanın ilk gününde Halit Ergül’ün ‘Aylık gelirim 100 bin TL’ sözleri salonda sert tepkiyle karşılandı. Böyle büyük ölçekli bir otelin sahibi olan bir kişinin bu denli düşük bir gelir beyanında bulunması, sadece duygusal değil, rasyonel bir öfke de yarattı. Adalet arayan ailelerin karşısında, gerçeği çarpıtan bir sistemin sembolüne dönüştü.
Tanıklar teknik eksiklikleri ve ihmalleri doğrudan ortaya koydu:
• Gözde Ezgi Bağcı: “Bizi uyandıran olmadı, siren yoktu.”
• Pelin Türkmen: Kardeşinin “yangın var” diye bağırdığı ses kaydını mahkemeye sundu.
• Gülşen Boncuk: “Torunlarımı, kızımı yaktınız. Ölüm temizliktir, ölmeyin, her gün inleyin.”
• Çamaşırhane sorumlusu Recai Yamantürk: “Yoğun dumanla uyandık.”
• Ergün Aydoğan: “Kapılar kapalıydı, elektrik kesilince çıkamadık.”
• İsmail Güney (mutfak personeli): “Yangınla mücadeleye dair hiçbir eğitim almadım.”
Yangın bir doğal afet değil, önlenebilir bir insan hatası zinciriydi. Sorun sadece teknik sistemlerin eksikliğinde değil; yangın güvenliği tasarımındaki yetersizliklerde, hatalı ya da eksik uygulamalarda ve en önemlisi denetim mekanizmalarının çalışmamasında yatıyordu. Mühendislik bilgisi doğru kullanılmadığında ya da göz ardı edildiğinde, sonuç bu kadar ağır olabiliyor.
Bilirkişi raporu: “Otelin yangın güvenliği sistemleri, en temel mühendislik ve mevzuat gerekliliklerini karşılamamaktadır. Algılama, alarm, tahliye, yangın bölgelendirme ve söndürme sistemleri ya eksik ya da çalışmaz durumdaydı.” Bu tespit davanın teknik temelini oluşturuyor.
En çarpıcı nokta: Kartalkaya Grand Kartal Oteli yıllardır denetlenmemiş, ya da yalnızca kâğıt üzerinde denetlenmişti. Ruhsat veren kamu kurumları ve denetim yapmayan memurlar da sanıklar arasında. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çalışma Bakanlığı hakkında soruşturma izni talep ediliyor. Süreç ağır işliyor. Ancak bu dava, yalnızca özel sektör değil, kamu idaresinin de sorgulandığı bir yüzleşme süreci.
Yangından sağ kurtulan 19 yaşındaki Sevgi Selvi, duruşmada gözyaşlarıyla yaşadıklarını anlattı: “Alarm hiç çalmadı. Islak bezle ağzımızı kapatıp banyoda ölümü bekledik.”
Selvi’nin avukat ağabeyi Barış Selvi, Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etti. Bakan’ın hem kişisel sorumluluğu hem de ETS Tur’un sahibi olması dolayısıyla kamu yararına ihmal suçu işlediğini belirtti.
Oğlunu Kartalkaya yangınında kaybeden Danıştay 9. Daire Ceza Kurulu Başkanı Abdurrahman Gençbay, duruşmada kamu otoritelerinin sorumluluğunu şu sözlerle hatırlattı: “Burada yargılanması gereken yalnızca otel sahipleri değil, Turizm Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı, valiler ve belediyelerdir. Bu dava yapanın yanına kâr kalmadığı bir dava olacak. Bolu’da hâkimlerin olduğunu tüm dünyaya gösterin. Bu mahkeme kararlarıyla hukuk tarihine geçecek”.
Ankara İdare Mahkemesi Hâkimi Serpil Gençbay da “Bu dava 78 kişinin değil, tüm toplumun davası” sözleriyle adalet arayışının sadece mağdurların değil, toplumun ortak sorumluluğu olduğunu vurguladı.
Kartalkaya davası, yangından çok, sistemin yandığını gösteriyor. Adalet, sadece mahkeme salonlarında değil, yangın tüpü alınmamış bir mutfakta, yangın alarmı sessizliğinde, bir otel odasının karanlık kapısında da aranıyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, duruşmanın ilk günü Kartalkaya faciasının takipçisi olacaklarını söylemiş, kamuoyuna “Bu davayı yalnız bırakmayın” çağrısında bulunmuştu. Soma’da olduğu gibi, ilk günlerdeki yoğun ilginin zamanla azalmasına izin verilmemesi gerektiğini vurgulamıştı. Bu davayı takip etmekten, adaletin izini sürmekten ve kamu vicdanının sesi olmaktan asla vazgeçmemeliyiz.
Kartalkaya davası, bir yangın değil; bir sistem çöküşü davasıdır. Yalnızca bir işletmeyi değil, Türkiye’deki denetimsizlik düzenini, liyakat eksikliğini ve kamu sorumluluğunun erozyonunu yargılıyor. Ve en çok da uykusunda ölen 78 insanın ruhunu adaletle buluşturmak istiyor.
Bu yazıyı sadece bir analiz değil, bir sorumluluk ve vicdan çağrısı olarak kaleme aldım. Çünkü, bir mühendis olarak artık her yangın güvenliği projesini tasarlarken Kartalkaya’yı düşünüyorum. Tahliye senaryolarını yazarken, yangın söndürme sistemlerini kurarken o geceyi, o sessizliği yeniden yaşıyorum. Ve bir daha kimsenin o sessizlikte ölmemesi için, hepimizin işimizi eksiksiz yapmak zorunda olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Türkiye’de siyasetin dip yaptığı zamanlardan biri 28 Şubat sürecidir. Para dolu çantalarla milletvekilleri DYP’den istifa…
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye’de PKK bağlantılı SGD ve YPG’yi sert biçimde uyardı ve tutum…
Türkiye’de barış sürecinin anahtar sorusu şudur: Silahlar sustuktan sonra, silahı elinde tutan insanı nasıl…
Siyaset, erkek-kadın rekabetinin en sert ama kapılarının en sıkı kapalı tutulduğu alanlardan biri. Erkek egemen…
“Terörsüz Türkiye, ya da PKK’nın silah bırakarak siyasete katılması sürecinde kurulan TBMM Millî Dayanışma, Kardeşlik…
MHP lideri Devlet Bahçeli 11 Ağustos’ta yaptığı “Belediyeler başta olmak üzere” vurgusuyla “yayılan ve yoğunlaşan…