CHP lideri Özel, partisinde kritik günlere, 21 Eylül olağanüstü kurultayı dahil, karşı hamleler ile hazırlanıyor. (Foto: CHP)
CHP lideri Özgür Özel, CHP yönetimine yargı kuşatması ile parti dışından ve parti içinden aylardır süren hamleleri karşı hamleler ile boşa çıkarmaya çalışıyor.
Özel, 47 yıldır ilk defa 2024’te sandıktan birinci çıkan CHP bir sonraki seçimi de alırsa bunun sadece çeyrek asırdır ülkeyi yöneten AK Parti iktidarı için değil, onlarca yıldır CHP’yi “küçük olsa da benim olsun” anlayışıyla, haydi yönetme demeyelim, idare eden anlayış ve hizipler için de kötü haber olacağını görüyor.
Bunun belki de CHP’yi onlarca yıldır içten kemiren ve iktidardakilerin eline silah veren hastalıklardan da temizlenme fırsatı olacağını söylemek için erken, ama “eski hamam, eski tas” ile o ihtimalin de ortadan kalkacağı, “Atatürk’ün partisinin” müzmin muhalefet konumuna devam edeceği ortada. 2024 seçimlerinden itibaren CHP’yi bu konumda tutma amaçlı hamleler, Özel’in deyişiyle, mahkemeler üzerinden siyaset mühendisliği arttıkça, CHP de karşı hamlelere başladı.
CHP yönetimine karşı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınıp tutuklamasıyla başlayan parti-içi ve parti-dışı hamleler, İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve yönetimin görevden uzaklaştırılıp Gürsel Tekin’in kayyım atanmasıyla yeni bir aşamaya erişti. İstanbul 45’inci Asliye Mahkemesi kararı tam da CHP Ankara 42’inci Asliye Mahkemesinde 15 Eylül’de duruşması görülecek olan, 4-5 Kasım 2023’te Kemal Kılıçdaroğlu yerine Özel’in genel başkan seçildiği kongrenin “mutlak butlan” yani tümden geçersiz sayılmasının istendiği davanın öncesinde çıktı.
Bunun üzerine Ankara da, 45’inci Asliye Hukuk’un, İstanbul İl Başkanlığının “tedbiren” kararını kanıt sayarak, 15 Eylül’ü beklemeden Özel ve yönetimini görevden alıp yerine Kılıçdaroğlu veya (örneğin adı kuliste geçen İlhan Kesici gibi) başka bir ismi “tedbiren” kayyım atayacağını temel alan, toplumsal ve ekonomik olumsuzluklara yol açacağı görülebilen “tehlikeli senaryolar” konuşulmaya başlandı.
Özel ve yönetimi de bu aşamada karşı hamlelere başladı.
Karşı hamleler arasında en stratejik önem taşıyanı, CHP Kurultay delegelerinin noter tanıklığında ıslak imzalarıyla olağanüstü kurultay talep etmesiydi.
Bu arada karşı tarafta da gelişmeler devam ediyordu. İstanbul’un 6 ilçesinde yapılmayı bekleyen kurultay seçimleri, ilçe seçim kurulları tarafından, Özgür Çelik yönetimin yetkisiz kaldığı gerekçesiyle durduruldu. Bunun üzerine CHP Yüksek Seçim Kuruluna başvurdu. YSK İstanbul il yönetimin görevden alınmasını onayladı ama CHP ilçe seçimlerinin durdurulmasını “tam hukuksuzluk” gerekçesiyle iptal etti. (YSK’nın ilçe seçim kurullarının kararını “tam hukuksuzluk” saymasının hukuki ve siyasi sonuçları sonradan çıkabilir.)
Bu aşamada Özel’den bir hamle daha geldi.
Bir buçuk günde binden fazla imzalı başvurunun Genel Merkeze ulaştığını ilan eden Özel, YSK kararının çıkmasıyla birlikte ikinci karşı hamlesini yaptı: CHP 21 Eylül’de bu başvurularla olağanüstü kurultaya gidecekti.
Özel gazetecilere, gayet rahat bir ifadeyle karşı hamle ile amaçladıklarını şöyle açıkladı.
• “Delegelerin salt çoğunluğu imza toplarsa, genel başkan istemese de kurultay yapılır. Genel Başkan’ın durduramadığı bir süreçtir bu. Kayyım atansa da 21 Eylül’de Kurultay yapılacak.
• “Hiç tahmin etmiyorum ama (Eylül’ün) 15’inde Partinin Genel Başkanlığına bir kayyım atansa, o kayyım orada 6 gün durur. 6 gün sonra parti, seçilmiş genel başkanını yeniden seçer.”
Özel, imzalar arasında halen durumu belirsiz olan İstanbul delegelerinin ve bir önceki kurultayda yer alan “doğal delegelerin”, yani parti yöneticilerinin bulunmadığını özellikle vurguladı. Hukuken bir açık vermemeye çalışıyorlardı.
Zamanında, Deniz Baykal döneminin Genel Sekreteri Önder Sav bu ayrıntılarla çalışırdı.
Karşı hamleler, kimilerine göre diplomasi, kimilerine göre baskı sayılabilecek yoğun diyalogla devam etti. Bunun ilk sonucu, Tekin’e yardımcı olarak atanan dört isimden ikisinin görevi kabul etmemesi oldu.
Özel’in Nefes gazetesinden Deniz Zeyrek ve ekibiyle yaptığı söyleşide iki nokta öne çıkıyor:
• “Yeni bir parti kurup da partiyi kimseye bırakmaya niyetimiz yok.”
• “Aday olmak isteyen buyursun gelsin olağanüstü kurultayımızda aday olsun.”
Bu ikincisi, sanki Kılıçdaroğlu’na meydan okuma gibi dursa da Özel, Nefes ekibine Kılıçdaroğlu’na 3 Eylül’de telefon edip CHP Kuruluş haftasına davet ettiğini söylemiş.
Özel, Sözcü’den Saygı Öztürk’e ise Kılıçdaroğlu ile görüştüğünü, aralarında “samimi bir görüşme geçtiğini”, bu aşamadan sonra “Kayyımlığı kabul etmesine ihtimal vermediğini” söylemiş.
Bu sözler medyada sanki Özel ile Kılıçdaroğlu arasında bu konuda bir görüşme olmuş, görüş birliği sağlanmış gibi yorumlansa da 21 Eylül’de olağanüstü kurultay çağrısından önce yapılmış bir nezaket görüşmesi olduğu anlaşılıyor. Zaten Özel de “ihtimal vermediğini” vurgusuyla tahminini söylerken, bir yandan da “İnşallah bu tartışmalar birkaç güne kadar sönecek. Eskiler yeniler hep beraber partimize sahip çıkacağız” sözleriyle hem Kılıçdaroğlu’na çatışmasızlık önerisi yapıyor, hem de vicdanı üzerinde pasif baskı uygulamaya çalışıyor. Bu da karşı hamleler siyasetinin bir parçası.
Oysa Kılıçdaroğlu’nun zaten kayyım atansa dahi bunu kabul edeceği yolunda bir beyanı yok. Onun beklediği “mutlak butlan” kararı. O durumda, yani mahkemenin 2023 Kurultayını yok sayması kararıyla CHP başına getirilmesini, toplum ne düşünürse düşünsün “kayyımlık” saymayacak.
Bu arada, parti-dışı oyuncuların hamlelerinin bittiğini düşünmek de saflık olur.
Güvendiğim bir kaynak, “şişman kadın daha sahneye çıkmadı” dedi geçenlerde. Kast ettiği operalarda başroldeki ses sanatçısının esas aryayı söylemeye başlamasıydı. Biraz Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Turpun büyüğü” söylemini de akla getiriyor.
Yani Özel’in karşı hamlelerinin sonuç verip vermeyeceğini söylemek için henüz erken.
Ama bir de CHP’nin bitmek bilmez hizip kavgalarına rağmen laik, demokratik cumhuriyeti garantisi saydıkları için CHP’ye oy atmaya devam eden seçmene bakmak lazım.
Seçmenin başta kim olursa olsun desteğe devam edeceğine, yarı İttihatçı, yarı Jakoben bakışla güvenmenin de bir sınırı var.
Geçen sabah yürüyüşte CHP’nin önceki başkanlarından, parti yönetimine eleştirileri olsa da ileri yaşına rağmen partisini savunmaya geçen Hikmet Çetin ve 2019’da CHP’deki “FETÖ etkisini” eleştirdiği için partiden ihraç edilen önceki yöneticilerden Yılmaz Ateş ile karşılaştık.
“Neler oluyor?” sorusuna ikisi de neredeyse aynı anda aynı karşılığı verdi: “Hedefte sadece CHP değil, laik, demokratik Türkiye var.”
Katılırsınız veya katılmazsınız ama bunun CHP’nin de ötesinde muhalif seçmenin de nabzını yansıttığını düşünüyorum.
TBMM Komisyonunun 4 Aralık toplantısı AK Parti-MHP ittifakının “Terörsüz Türkiye” sürecinin 2026 yılının ilk yarısındaki…
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya-Ukrayna savaşının giderek daha geniş bir coğrafyaya yayıldığını, bunun “çok korkutucu…
İçişleri Bakanlığı 2 Aralık gecesi 22.15te Irak Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani’nin 29…
Dün, 1 Aralık, Ankara’da “Ortak Geleceğe Birlikte Bakmak” başlıklı bir çalıştay vardı. Diyarbakır merkezli araştırma…
Barışın kaderi çoğu zaman masadaki teknik maddelerle, güç dengeleriyle ve takvimlerle açıklanır. Oysa eksik olan…
Avrupa’nın kuraklık haritası artık yalnızca meteoroloji raporlarında değil, uyduların yerçekimi ölçümlerinde de görünür durumda. Yirmi…