Yetkin Report

  • English
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Hafıza Kartı
  • Hayat
  • Yazarlar
  • Arşiv
  • İletişim

PKK’nın Kimliği, Geçmişi ve Barış Sürecinde Gerçeği Aramak

Yazar: Alpaslan Özerdem / 16 Ekim 2025, Perşembe / Oda: Siyaset

Geçmişi yok sayarak barış sağlamak zordur. Sadece devletin değil PKK ve Kürt siyasi harektelerinin de geçmişleriyle hesaplaşmaları işi kolaylaştıracaktır. Dünyada örnekleri var. Fotoğrafta PKK’lılar sembolik törenle silah bırakmak üzere Süleymaniye yakınlarındaki mağaradan çıkarken görülüyor.  (Foto: AA)

Görünen o ki, barış süreci ağır aksak da olsa en azından Meclis’teki “Terörsüz Türkiye” Komisyonu üzerinden ilerliyor. Umutla, temkinle, bazen de kuşkuyla… Ancak bu tartışmanın gölgesinde kalan çok önemli bir konu var: PKK’nın geçmişteki kimliği, eylemleri ve bu örgütün neden olduğu acıların bugünkü barış söylemiyle nasıl ilişkilendirileceği.

Yıllardır hem Türkiye’nin siyasi ve güvenlik kurumları hem de akademi ve medya PKK’yı bir “terör örgütü” olarak tanımladı. Şimdi ise, yürütülen barış süreci bağlamında, bu tanım giderek daha az kullanılmaya başlandı. Hatta Abdullah Öcalan, “teröristbaşı” olarak anıldığı konumdan çıkarak “kurucu önder”  sıfatıyla anılmaya başlandı. Bunun elbette bir nedeni var: Barış süreçlerinde güven inşa etmek ve müzakere kanallarını açık tutmak için, tarafların dilini yumuşatması kaçınılmazdır.

Ancak şu soruyu da sormak zorundayız: Bu yumuşama geçmişi görünmez kılmak anlamına mı geliyor?

Bir barış sürecinin sağlıklı ilerleyebilmesi için elbette karşılıklı güven gerekir. Ancak güven, geçmişin üstünü örterek değil, onunla dürüstçe yüzleşerek inşa edilir. Bugün PKK için “terör örgütü” tanımının sessizce kenara bırakılması, eğer bir stratejik nezaketin ötesine geçip bir tarihsel unutma pratiğine dönüşüyorsa, o zaman hem mağdurların adalet talebini hem de toplumun vicdanını zedeleme riski vardır.

Çünkü Türkiye’nin yakın tarihi, binlerce canın yitirildiği, yüzlerce köyün boşaldığı, milyonlarca insanın yaşamının derinden etkilendiği bir çatışma dönemidir. Bu acıların, yalnızca “sürecin önünü tıkamamak” adına sessizleştirilmesi, barışın ahlaki zeminini zayıflatır.

Mağdurların Adalet Talebi Nereye Konulacak?

Barış süreçlerinde en zor sorulardan biri, adaletle barış arasındaki dengeyi kurmaktır. Çok hızlı hesaplaşmalar süreci raydan çıkarabilir; ama geçmişi tamamen görmezden gelmek de barışı kırılganlaştırır. Türkiye’de PKK eylemleri nedeniyle yakınlarını kaybeden, sakat kalan veya hayatları paramparça olan binlerce insan var. Bu insanların duygusal, ahlaki ve hukuki beklentileri ne olacak?

Barış, yalnızca silahların susması değil; aynı zamanda adaletin sesinin duyulmasıdır. Bu nedenle, barış süreci mağdurları susturmak üzerine değil, onların varlığını tanımak  üzerine kurulmalıdır.

PKK, Kürt Siyaseti ve Vicdan Muhasebesi

Gelinen noktada Kürt siyasi hareketinin ve entelektüel çevrelerinin de bir iç muhasebe süreci başlatması gerekir. PKK’nın geçmişteki eylemlerine, hedeflerine ve hatalarına dair bir içsel değerlendirme yapmak, sadece Türk devletiyle değil, kendi toplumu içinde de güveni pekiştirir.

Dünyadaki barış süreçleri şunu gösteriyor: gerçek yüzleşme, karşı tarafın zorlamasıyla değil, kendi vicdanının çağrısıyla başlar.

  • İrlanda’da IRA (İrlanda Cumhuriyet Ordusu) silahlarını Bağımsız Uluslararası Silahsızlandırma Komisyonu gözetiminde teslim ederek ve siyasal kanadı üzerinden mağdurlara dönük özür ve yüzleşme adımları atarak meşruiyetini sivil zeminde kurdu.
  • Güney Afrika’da ANC (Afrika Ulusal Kongresi), Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu’na başvurarak kendi ihlallerini de kayda geçirdi.
  • Kolombiya’da FARC (Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri), 2016 Barış Anlaşması’yla silah bırakıp adam kaçırma dahil ağır ihlallerini kabul etti ve mağdurlardan kamuoyu önünde özür diledi.
  • İspanya’da ETA (Euskadi Ta Askatasuna—Bask Ülkesi ve Özgürlük), sivillere verdiği zararı tanıyan açıklamalar yaptı.

Kürt siyasetinin benzer bir iç muhasebe ve yüzleşme refleksi geliştirmesi, barış sürecinin hem ahlaki zeminini hem de toplumsal meşruiyetini güçlendirecektir.

Devletin de Sorumluluğu Var

Elbette bu yüzleşme sadece bir tarafa yüklenemez.

Devletin geçmişteki güvenlik politikaları, faili meçhuller, insan hakları ihlalleri ve aşırı güç kullanımı da barış sürecinin ahlaki muhasebesine dâhil edilmelidir.

Bu; bağımsız soruşturma mekanizmalarının işletilmesini, arşivlere erişimin sağlanmasını, mağdurların tanınması ve uygun görülen durumlarda tazmin ve sembolik onarım adımlarının atılmasını gerektirir. Kamu görevlilerinin ve kurumların hesap verebilirliği, güvenin yeniden tesisinde kritik bir eşiktir.

Sessizlik Barış Getirmez

Barışın dili yumuşak olabilir; fakat zemini sessizlik değil, hakikat olmalıdır. PKK’nın geçmişi hakkında konuşmaktan kaçınmak, yarının barışını kırılgan kılar.

Elbette barış ile adalet arasında denge kurmak zordur; ancak geçmişi görmezden gelmek seçenek değildir. Toplumsal hafıza bastırıldığında barışın vicdani temeli zayıflar. Bu nedenle hakikatlerin açıklığa kavuşturulduğu, samimi ve kamusal özürlerin yapıldığı, onarıcı adalet mekanizmalarının işletildiği; sembolik (anma, tanıma) ve somut (tazmin, rehabilitasyon) adımların birlikte atıldığı bir çerçeve şarttır. Kürt siyasi elitleri ve PKK, neden olunan acılarla sahici bir yüzleşme ve özür sürecine öncülük ederek toplumun farklı kesimleri arasında yeni bir güven dili oluşturabilir.

Barış süreci, PKK’nın terör geçmişini unutturarak değil, bu geçmişle olgun bir şekilde yüzleşerek kalıcı hale gelir. Mağdurların sesi duyulmadan, toplumun vicdanı onarılmadan gerçek barış mümkün değildir. Devletin cesareti, Kürt hareketinin samimiyeti ve toplumun vicdanı buluştuğunda ortak hafıza güçlenir, güven yeniden tesis edilir ve Türkiye, yalnızca silahların sustuğu değil adaletin de konuştuğu kendi barış tanımını yapabilir.

Yeni yazılardan haberdar olun! Lütfen aboneliğinizi güncelleyin.

İstenmeyen posta göndermiyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun.

Aboneliğinizi onaylamak için gelen veya istenmeyen posta kutunuzu kontrol edin.

Etiketler: ANC, ETA, FARC, IRA, Kürt Siyaseti, PKK

OKUMAYA DEVAM EDİN

Özgür Özel’den yaralanma iddialarına yanıt: “komplo teorisi”
Pandemide ülkenin itibarını korumak: Rakamların bedeli
Diyaloga devam: üçüncü görüşme 20 Temmuz’da, Lefkoşa’da
  • Komisyon’da Öcalan Oldubittisi: İstenen Mesajı Vermedi mi?5 Aralık 2025
  • 5 Aralık 1934: Kadınların Seçme ve Seçilme Hakkı5 Aralık 2025
  • Yeni Anayasa’ya DEM Desteği İçin Üç Maddede Değişiklik Yeter mi?4 Aralık 2025
  • Fidan: Savaş Yayılıyor, Bu Korkunç Bir Şey, Ama AB Güney Kıbrıs’a Rehin3 Aralık 2025
  • Erdoğan, Bahçeli’nin “Rezalet” Çıkışını Üstüne Almadı Barzani’yi Suçladı3 Aralık 2025
  • CHP Operasyonları, Terörsüz Türkiye Sürecini Enfekte Ediyor2 Aralık 2025
  • Komisyonun Karar Toplantısı Öncesi: Barış Vicdanı Olmadan Barış Olmaz2 Aralık 2025
  • Avrupa Kururken: Su Krizinin Sessiz Siyaseti1 Aralık 2025
  • Askeri Havacılıkta Türkiye’den Bir İlk: Kızılelma Hava Hedefini Vurdu1 Aralık 2025
  • Özel CHP’ye Direniş ve İktidar Vadetti: Bu Yeninin Eskiyle Mücadelesi30 Kasım 2025
Haberler arşivinde arama yapın...

Siyaset

Ekonomi

Hafıza Kartı

Hayat

Arşiv

English

Hakkımızda

Künye

Yazarlar

Yardım

Reklam & İşbirliği

Bize Ulaşın

tbtcreative.com | UFKZDN © 2024 yetkinreport.com

Kurumsal Bilgiler     ·      Yardım     ·      Kullanıcı Sözleşmesi     ·      Yasal Çekince

TOP