

İktidar çevreleri Gürlek davalarından Erdoğan’ın önündeki CHP engelinin kaldırılması ve artık yük oluşturan safraların atılmasını bekliyor. (Foto: Adalet Bakanlığı)
Adalet Bakan Yardımcısı Akın Gürlek’in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına getirildiği 8 Ekim 2024’ten itibaren başlattığı soruşturmaların hemen hepsi siyaset ve ekonomi dünyasında yankılandı. Gürlek özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP’li belediyelere açtığı soruşturmalarla uluslararası planda adından söz edilen bir yargı mensubu oldu.
Gerçi daha önce hâkimlik yaptığı dönemde, siyasi yönü olan davalarda aldığı bazı kararlarla zaten Türkiye’de yargı ve siyaset çevrelerinde adı konuşulur olmuştu. Bu davalar arasında, siyasetçiler Selahattin Demirtaş’ın, Sırrı Süreyya Önder’in Canan Kaftancıoğlu’nun, TTB Başkanı Şebnem Korur Fincanı, ÇHD Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın, gazeteciler Necati Doğru ve Emin Çölaşan’ın mahkûmiyetleri, Hrant Dink cinayeti davası, Enis Berberoğlu hakkında Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararına itiraz ve gazeteci Can Dündar’ın kaçak ilan edilmesi de bulunuyordu.
Bu nedenle CHP’nin önceki lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Gürlek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına atandığında kendisine, şimdi “FETÖ üyeliği” nedeniyle aranan, ama bir zamanlar iktidarın göz bebeği olan savcıya benzeterek “Yeni Zekeriya Öz” demişti.
Gürlek Soruşturmaları
Gürlek’in İstanbul’da başsavcı sıfatıyla ilk ses getiren soruşturması 30 Ekim’de CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’e açtığı PKK üyeliği davasıydı. Çok tartışıldı, sonunda “Terörsüz Türkiye” süreciyle boşa düştü, ama asıl İmamoğlu davası ile zirveye çıktı. İmamoğlu, Aziz İhsan Aktaş, araya eklenen casusluk soruşturması, CHP’de Özgür Özel yönetimini devirmek için açılan davalarla birlikte, AK Parti iktidarı ve AK Parti-MHP Cumhur ittifakının, CHP’nin Cumhurbaşkanı ilan ettiği İmamoğlu’nun (diploma davasıyla birlikte) adaylığını engellemek, CHP’yi de seçimlere dek darbelemek amaçlı siyasi-hukuki bir komplo olmakla suçlandı.
Ama Gürlek tarafından yürütülen başka soruşturmalar birbiri ardına açılmaya başlayınca akıllar da karışmaya başladı. Sosyal medya dolandırıcılıkları, yasadışı bahis, futbolda şike, uyuşturucu ticareti gibi soruşturmalar, toplumun AK Parti döneminde giderek yayılan, toplumda tepki uyandıran çürümüşlüklere neşter atıyordu.
Onu AK Parti döneminde orantısız büyüyen şirketlere, holdinglere açılan soruşturmalar, el koymalar izledi; Can Holding ve devamında Ciner Holding en sansasyonel örnekleri oldu. Nihayet iş iktidar kontrolündeki medyadaki rezaletlere geldi.
Bir Tutarsızlık Yok
Bir yandan CHP tarafından tek derdinin CHP’yi bitirmek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden aday olup yeniden seçilmesini sağlamak olmakla suçlanan Gürlek, nasıl oluyor da AK Parti döneminin çürümüşlüklerine de neşter atıyordu? Ortada bir tutarsızlık mı vardı?
Ortada siyaseten bir tutarsızlık olmadığını anlamak için bakış açımızı değiştirmek yetiyor.
Gürlek gözetimindeki soruşturma ve davalardan iktidarın siyaseten görmeyi arzuladığı, gözettiği sonuç aynı.
CHP davalarından Erdoğan’ın yolundaki engellerin kaldırılması, diğer davalardan da Erdoğan’a seçim sürecinde yük olabilecek safraların atılmasını görmeyi arzuluyor iktidar çevreleri.
Gürlek soruşturmaları bakımından siyaseten bir tutarsızlık bulunmuyor yani.


