Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne yapılan atama ben maalesef hiç sevmediğim türde bir hatırlatmaya adeta mecbur bıraktı. Siyasi değerlendirmelerde din, inanç referansları kullanmaktan ömrüm boyunca kaçındım, yanlış bulurum. Din ve devlet işlerinin ayrı tutulması demek olan Anayasa’daki laiklik ilkesine içtenlikle bağlıyım. Ancak Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne Prof. Dr. Melih Bulu’nun atanması ve üniversitenin buna gösterdiği tepki bende Süleyman Demirel’in bu gibi durumlarda sık sık baş vurduğu “Emaneti ehline verin, insanları adaletle yönetin” cümlesini çağrıştırdı.
Bu cümle Kuran’daki bir ayetin özetidir. Nisa Suresinin 58’inci ayetinde “Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder” yazılı.
Dediğim gibi, benim siyaset alanında dini referanslarım yok, bundan kaçınırım. Ama Erdoğan’ın var. AK Partililerin büyük çoğunluğunun da var. Devlet yönetimine, siyasete dinsel referanslar veriyorlar sık sık. Buradaki ideolojik tutarsızlığı tartışmaya açmak adına bu hatırlatma ve bu soru zorunlu oldu: Erdoğan emaneti ehline böyle mi veriyor?
Melih Bulu: bir AK Parti eliti
Melih Bulu’nun akademik referansları ile bu önemli göreve atandığı konusunda kuşkular var. Yalnızca yayınladığı makaleleri başka kaynaklardan alıntı yapmadan aktardığı, yani intihal yaptığı iddialarından söz etmiyorum. ODTÜ’de Endüstri Mühendisliği, Boğaziçi’nde İşletme okuyan Bulu’nun kariyerindeki tırmanış akademik başarısıyla değil, siyasi tercihleriyle başlamış görünüyor. 2002’de AK Parti’nin Sarıyer İlçe Teşkilatını kurmuş. 2009’da AK Parti’den Ataşehir Belediye Başkanı olmak istemiş. Olamamış ama ertesi yıl, 2010’da o zaman AK Parti’nin rüya projelerinden sayılıp şimdi kapatılan Şehir Üniversitesi’nin İşletme Bölüm Başkanı yapılmış. İlginçtir, Bulu, bu Şehir Üniversitesi ayrıntısına Boğaziçi internet sayfasına koyduğu özgeçmişinde yer vermemiş. 2015’te bu defa AK Parti İstanbul milletvekili olmak istemiş. Yine olmamış ama 2016’da İstinye Üniversitesinin “kurucu rektörü” yapılmış. 2020 başında Haliç Üniversitesi Rektörlüğüne atanmış. 2021 başında da Boğaziçi Üniversitesi. Rektörlük adeta Bulu’nun işi değil, mesleği haline gelmiş görünüyor. Yani Sabah’ta Hilal Kaplan’ın “elit olmayan Boğaziçi Rektörü” övgüsüne rağmen Bulu’nun dört dörtlük bir AK Parti eliti olduğu anlaşılıyor.
Hamza Yerlikaya: bir AK Parti eliti daha
Emanetin ehline verilmediğine rahatlıkla örnek gösterilebilecek bir örnek de Hamza Yerlikaya. Şampiyon güreşçinin Erdoğan tarafından AK Parti milletvekili yapılması (her parti için geçerli) tek seçici liderlerin listelere popüler isim koyma uygulamasının sonucu. Daha önce de golcü futbolcu Hakan Şükür örneği vardı, şimdi Fethullahçı diye lanetleniyor.
Peki Hamza Yerlikaya hangi yönetici nitelikleri, ya da eğitimiyle Erdoğan tarafından bakan yardımcısı atandı? Belli değil. Peki, daha sonra hangi yönetim, iktisat ve devlet bilgisiyle kamu bankası Vakıflar’ın yönetim kuruluna atandı? Belli değil. Son olarak lise diplomasının da sahte olduğu, yani aslında lise mezunu dahi olmadan Vakıflar Bankasının yönetimine getirildiği iddia edildi. Sözcü’de Deniz Zeyrek bu iddianın geçmişten gelen izlerini yazdı. Yerlikaya, aslanlar gibi diplomasını göstermek yerine “olmadığını ispat etsinler” türünden kaçak güreşti, dahası sahte diploma iddiası haberlerine bağımsız Türk yargısı üzerinden yayın yasağı getirtti.
Yargı kararı sayesinde artık bir başka AK Parti eliti olan Yerlikaya’nın sahte diploma iddiası konusunda basında haber çıkamıyor.
İrfan Fidan ve yargıyı ehline emanet
İrfan Fidan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı idi. 2015’te vekaleten getirildiği bu göreve 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden 10 gün sonra resmen atandı. Gezi davasından MİT TIR’ları davasına, gazeteci ve yazarlar aleyhine açılan davalardan Kavala davasına dek tartışmaya yol açan pek çok davanın altında imzası olan Fidan 27 Kasım’da bu görevden alınıp Yargıtay üyeliğine atandı. Atamayı yapan, başında Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün bulunduğu Hakimler ve Savcılar Kurulu idi. Bu atamayı basında nedense “kızak göreve atandı” diye yorumlayanlar da oldu. Bu aslında Yargıtay’ın kızağa alınma yeri olarak algılandığını da gösteriyordu.
Ama kısa sürede işin rengi değişti. Yargıtay’dan Anayasa Mahkemesi’ne gönderilecek üyeler için seçim vardı. Üç Yargıtay üyesi son anda Fidan lehine adaylıktan çekildi. Henüz hiçbir Yargıtay çalışmasına imza atmamış olan Fidan 101 Yargıtay üyesi tarafından aday gösterildi ve 17 Aralık’ta yapılan seçimde en yüksek oyu alan (107) aday oldu. Sözcü’de İsmail Saymaz, yargı kulislerinde Fidan’ın AYM Başkanı seçilmesi planları bulunduğunu yazdı.
Anayasa Mahkemesi’nin Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala davaları dahil bazı dosyalarda Erdoğan’ın canını sıkan kararlar aldığı biliniyordu. Bu gelişmeler ardından Kavala’nın AYM’ye yaptığı tahliye başvurusu bir oy farkla, 7’ye karşı 8 oyla reddedildi.
Bir örnek de Merkez Bankasından
Erdoğan’ın emanetin ehline verilmesine dair bir başka tartışma da Merkez Bankası’nda yaşandı.
Hayır, Naci Ağbal’ın atanmasından söz etmiyorum. MB geçmişi olmaması kitaba uymasa da neticede deneyimli bir Maliyeci, kamu yöneticisi.
Söz etmek istediğim atama, Prof. Dr. Elif Haykır Hobikoğlu’nun 18 Mayıs 2020’de Merkez Bankası Meclisine üye seçilmesi. İlginç olan 17 Mayıs’ta Cumhurbaşkanının yayınladığı kararname ile MB Meclisi üyelerinin devlet üniversitelerindeki öğretim üyeliğini bırakma zorunluğunu kaldırmasıydı. Adeta Hobikoğlu için “şahsa özel” kararname çıkarılmıştı.
Hobikoğlu, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesindendi ama uzmanlığının bankacılıkla, maliyecilikle ilgisi yoktu; Kadın Çalışmaları Merkezini yönetiyordu. Bir özelliği de önceki yıllarda MHP milletvekilliği yapmış Mustafa Haykır’ın kızı olmasıydı; nikah şahidi de MHP lideri Devlet Bahçeli’ydi. Ancak MHP kaynakları, Bahçeli’nin Erdoğan’dan ya da AK Parti’den böyle bir atama talebinin bulunmadığını, kimin bulunduğunu da merak ettiğini açıkladılar.
Hobikoğlu’nun atandığı dönemde Hazine ve Maliye Bakanı, Erdoğan’ın ekonomi politikasına sahip çıktığı damadı Berat Albayrak idi ve parmaklar ister istemez aile çevresini gösteriyordu.
Ve Dışişleri: büyükelçi atamaları
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu her fırsatta 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturmaları patladığında AB İşleri Bakanlığı görevinden alınan Egemen Bağış’ın yıllar sonra Prag Büyükelçisi olarak atanmasını gündeme getiriyor. Herhangi bir uluslararası ilişkiler geçmişi bulunmayan Merve Kavakçı’nın Kuala Lumpur Büyükelçiliği de zaman zaman gündeme getiriliyor muhalefet partilerince. Uluslararası ilişkiler geçmişi bulunsa da Dışişleri kökenli olmayan ve halen Tokyo Büyükelçiliğini yürüten Murat Mercan, Washington Büyükelçiliğine atanan ilk siyasetçi oldu.
Ve Ozan Ceyhun. Önce Alman Yeşiller Partisi sonra Sosyal Demokrat Partisinin aktif üyelerinden olarak Türkiye’ye sert eleştirilerde bulunurdu. Bir zamanların mangalda kül bırakmayan solcusu Ozan Ceyhun’u 2013’te AK Parti danışmanı, 2015’de AK Parti İzmir Milletvekili adayı gören arkadaşları şaşırmıştı. Seçilemedi ama seçim kampanyasında tanıştığı Azize Sıkdağ ile 2018’de evlendiğinde nikah şahidi Erdoğan oldu. Şimdi Bayram’da eşine elini öptürdüğü fotoğrafı “şaka” ve “FETÖ propagandası” diye geçiştiriyor.
Tıpkı 2015 seçiminde milletvekili olamayınca 2016’da rektörlük kariyerine başlatılan Melih Bulu gibi, 2015 seçiminde milletvekili seçilemeyen Ceyhun da bu keskin dönüşün ardından 2019’da Viyana büyükelçisi atandı. O da artık bir AK Parti eliti.
Emanet ehline mi, lidere sadakati esas alınan “sonradan olma”, yeni AK Parti elitine emanet ediliyor? Bu anlayışla devlet yönetimi tablosu pek parlak değil.