Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, henüz iki ay önce “ekonomi, hukuk ve demokrasi” reformları için Hazine ve Maliye Bakanı ile Adalet Bakanı’nı iş dünyasından öneri derlemeye göndermişti. En kapsamlısı Başkanı olduğum Daha İyi Yargı Derneği’nin “8 başlıkta 80 öneri” olmak üzere, iletilen yüzlerce öneri hakkında herhangi bir değerlendirme bile açıklamamış iken, yeni bir Anayasa çalışılması gerekliliğini gündeme getirmesini doğru bulmadığımı açıkça söylemeliyim. Evet, yeni ve sivil bir Anayasa, Türkiye’nin acil ihtiyacıdır. Fakat yeni anayasa yapabilmek için ondan daha acil olarak “hukuk ve demokrasi” reformu yapmak, toplumun iklimini anayasa müzakere edebilir hale getirmek şarttır. Çünkü hukuk reformu gereken bir yerde sağlıklı anayasa müzakeresi ve yapımı mümkün değildir.
Anayasa sıradan bir kontrat değildir
Anayasa toplumsal uzlaşma ve barışı kalıcı olarak tesis eden temel toplum sözleşmesidir. Anayasalar bir kısım siyasiler tarafından kaleme alınarak topluma dayatılabilecek, zorla uygulanınca uzlaşmayı sağlayabilecek metinler değildir. Toplumun bir arada yaşayarak makul şartlarla oluşturacağı, büyük bir çoğunluk kabul ettiğinde meşruiyet kazanan ve uzun ömürlü olabilen uzlaşma belgesidir, anayasa. Onun içindir ki 1982’de askeri cuntanın topluma dikte ettiği Anayasa ülkemizin sorunlarını çözememiştir.
Türkiye’nin Anayasa tartışmalarına başlayabilmesi için öncelikle hukukun üstünlüğü sorununu çözmesi; herkesin yeni Anayasa ile ilgili olarak fikir ve düşüncelerini serbestçe ifade edebileceği, başkalarına iletebileceği, başkalarının fikirlerini öğrenip serbestçe tartışabileceği ortamı sağlaması şarttır.
Hukukun üstünlüğü ve yargının önceliği
Bunun için ise yargının iyi hizmet verir, verimli, temel hak ve özgürlükleri koruyarak geliştirir, şeffaf, hesapverir ve tam bağımsız hale getirilmesi gerekir. Sayın Cumhurbaşkanına göre yargı harikalar yaratıyor gibi görünebilir. Fakat yargının asıl vatandaş için harikalar yaratması, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere tüm devlet idaresine karşı hukukun üstünlüğünü sağlayabilmesi ve bu yönde güvence oluşturması olması önemlidir. Bu güvenceyi hissetmeyen toplumun sağlıklı olarak anayasa tartışması, uzlaşma sağlaması mümkün değildir. Yeni anayasa ancak polisin barışçıl gösteri yapan öğrenciye zor kullanmasının yargı tarafından önlediği ve her zaman da önleyeceğinden emin olunduğu bir iklimde tartışılabilir.
Halkın siyasi faaliyet haklarını yakından ilgilendiren hukukun üstünlüğü, demokrasinin temelidir. Fikir ve ifade özgürlüğü halkın bir siyasi harekete dahil olmadan da siyasi faaliyet göstermesini sağlayan demokratik hakkıdır.
Hukukun üstünlüğü, halkın kendi devletinin, üyesi olduğu siyasi partilerin yönetimine katılma hakkı ve seçimlerle yakından ilgilidir. Ülkemizde bu hususlarda olgunlaşmış öneriler de içeren geniş bir literatür bulunmaktadır.
Halk anayasa tartışmasına nasıl katılacak?
Bunlar temel olarak: (i) parti içi demokrasiyi sağlayan, siyasi haklar ile parti yasakları arasında demokratik dengeyi sağlayan yeni bir siyasi partiler kanunu hazırlanması; (ii) seçim sisteminin temsil adaletini gerçek anlamda sağlayacak, şeffaflık ve hesapverirliği artıracak, seçmen-milletvekili bağını kuvvetlendirecek şekilde geliştirilmesi; (iii) İfade, basın, toplantı ve gösteri yürüyüşü ve örgütlenme özgürlüklerini kısıtlayıcı mevzuatın ve uygulamaların iyileştirilmesi; ve (iv) çoğulcu, hukuka uyarlı ve mali hürriyet de dahil olmak üzere basın hürriyetinin sağlanması konularında toplanmaktadır.
Delegelik sistemi, siyasi parti içi seçimler, siyasi partilerin aday belirleme yöntemleri, blok liste, merkez yoklaması ve benzerlerini ortadan kaldırmaya, siyasetin kirli finansmanını tam olarak önlemeye ve halkın yönetime katılma haklarının (hukukunun) geliştirilip güçlendirmeye ihtiyaç vardır. Esasen uluslararası alanda gelişmiş ülkeler arasına girebilmenin de bir gereği olan bu konudaki eksiklikler yetkin ve değerli kişilerin siyasetten ve devlet yönetimine katılmaktan uzak durmasına neden olmaktadır.
Her şeyden önce hukuk güvenliği gelir
Devlette ve siyasette liderlere karşı halkın haklarını (hukukunu) üstün kılabilen, yönetime, siyasi faaliyetlere katılma ve söz sahibi olma hakkını teslim eden bir hukuk güvenliği ortamı oluşturduktan sonra başarılı bir toplum sözleşmesi yapılabilir.
Yeni ve sivil bir anayasa müzakere etmeye Türkiye’nin hukuk ve demokrasi reformları bitirildikten halkın yönetime katılma hakkını hukuki güvenceye aldıktan, fikir ve ifade özgürlüğüne yüksek derecede güvence sağladıktan sonra, diğer bir deyişle şartlar olgunlaştıktan sonra, demokrasiyi taçlandırmak gerektiğinde başlanmalıdır. Esasen yargı reformu, hukukun üstünlüğü ile halkın yönetime katılma hakkı ıslah edildiğinde Anayasa’nın büyük bir kısmı üzerinde toplumsal mutabakat zaten oluşmuş olacaktır. Böylelikle anayasa yapımında zor alanlar izole edilmiş ve kolayca çözüm bulunabilir küçüklüğe indirgenmiş olacaktır.
Millî irade gereğince, metodolojiyle yapılmalı
Nihayet Anayasa, kişisel veya bir kesimin inisiyatifi olarak değil millî iradenin gereği olarak tartışılmalı ve yapılmalıdır.
Yeni ve sivil bir anayasa yapılması için ise öncelikle bir metodoloji, çerçeve ve sekretarya yasası çıkarılmalıdır. Halkın tercihi gereken konularda halkın nasıl bilgilendirileceği, tercihinin nasıl öğrenileceği, tartışılan konularda görüşlerin nasıl telif edileceği, mutabakat, uzlaşma ve ikna yöntemlerinin kullanımı bu yasa ile belirlenmelidir. Tartışmalara tüm paydaşların katılımı sağlanmalı, görüşleri değerlendirilmeli, kabul edilme, diğerleriyle birleştirme, tevil edilme veya reddedilme durumlarında mutlaka geri bildirim yapılarak sivil toplum ve paydaşların katılımı teşvik ve motive edilmelidir.
Dolayısıyla bu günler henüz yeni anayasa tartışmasının vakti değildir.