ABD’de kara para aklama, sahtecilik, tehdit, şantaj ve gasp gibi suçlardan aranan ama Türkiye’de hâlâ saygın iş insanı muamelesi peşinde koşan Sezgin Baran Korkmaz, namı diğer SBK, Avusturya’da yakalandı. ABD makamlarının girişimiyle yakalandı. Gözaltındayken susma hakkını kullanacağını ve Türkiye’de yargılanmak istediğini söylemiş.
SBK’nın neden kaçtığı Türkiye’de yargılanmak istediğine gelmeden önce, hem de fena halde bağlantılı şu “FETÖ borsası” olayına girmek gerekiyor. FETÖ Borsası, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ardından Kanun Hükmünde Kararnameler ile işten çıkarılan 125, 678 devlet memurundan bazılarının hükümet görevlilerine rüşvet vererek haklarındaki Fethullahçı damgasını kaldırtıp görevlerine dönmesi demek. Bu deyimi ilk kullanan, o sırada AK Parti Gaziantep Milletvekili olan Şamil Tayyar oldu. Tayyar 19 Mart 2018’de bir TV yayınında ülkede bir “FETÖ Borsası” kurulduğunu ve milyon dolarlarla rüşvet işlediğini söyledi. Tayyar 24 Haziran 2018 seçimlerinde aday değildi ama 24 Mart 2021 AK Parti Kongresi sonrası parti kademelerine geri alındı.
Neden mi anlattım? Sedat Peker videolarının sarstığı gazetecilerden Süleyman Özışık’ın, henüz AK Parti iktidarının gözdesi iken, 18 Haziran 2020’de bir TV yayınında “binlerce FETÖ mağdurunun” dosyasını İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya götürdüğünü ve hepsinin de masum çıkarak göreve iade edildiğini söylediği ortaya çıkınca Tayyar’ın söylediklerini hatırladım. Yani buna göre mahkemeye filan da gerek olmamış, Özışık’ın Soylu’ya “binlerce FETÖ mağduru” hakkında “kefil olması” yetmiş. Soylu’dan henüz bir yalanlama gelmedi ama CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu TBMM’de bu işlerin para karşılığı mı yapıldığı sorusunu ortaya attı. Yani parayı bastıran devlet görevlisi, hakiminden öğretmenine, maliyecisinden polisine, savcısına kadar “FETÖ’cü” damgasından kurtuldu mu?
Bir AK Parti kaynağıma sordum, bu tiplerin “kendilerini abarttığını” söyledi. Yani “binlerce” değilmiş onun bilgisine göre, ama müdahil oldukları dosyalar varmış. Hatta bunlar arasında Mübariz Mansimov’un FETÖ suçlamasından kurtarılması çabası da varmış, öyle duymuş.
Gelelim SBK dosyasına
Malum, bugünlerde çok konuştuğumuz Sezgin Baran Korkmaz konusuna Sedat Peker’in Bodrum, Yalıkavak’ta Mübariz Mansimov’un oteline Mehmet Ağar ekibiyle “çökülmesi” iddiasıyla gelmiştik. Oradan da Veyis Ateş’in paraşütle indirildiği gazetecilik koltuğunu istismar ederek SBK’dan, Ankara’yla arasını yapmak için 10 milyon Avro istediği iddiasına.
Tam o sırada ABD’nin SBK’yı Avusturya polisine yakalattığı ve gözaltında olduğu haberi gelmişti.
Peki, siz SBK yerinde olsanız siz de ABD yerine Türkiye’de yargılanmak istemez miydiniz? Ne de olsa Korkmaz’ın suç ortaklarından Jacob ve Isaiah Kingston kardeşler ABD’de bundan daha az suçlamalarla en az 30 yıl hapis cezasıyla yargı karşısına çıktı. Daha az diyorum, çünkü SBK’ya yöneltilen suçlamalar arasında (iş insanı Yalçın Ayaslı’nın Mali İşler Yönetmeni -CFO- Zahide Üner’i) tecavüz ve öldürmekle tehdit de bulunuyor. Bir başka suç ortağı Levon Termendzhyan, ABD tarafından RICO Girişimi diye tanımlanan suç örgütündeki kumpaslarından sadece bio-dizel sahtekarlığı nedeniyle 1 milyar dolar cezaya çarptırıldı. RICO Yasasının açılımı, (Racketeer Influenced and Corrupt Organisations Act) “Baskıyla Şantaj ve Rüşvet Örgütleri Yasası. ABD’de bu yasaya muhalefetten yargılanacak. Ayrıca Türkiye-ABD çifte vatandaşlığına sahip Yalçın Ayaslı’nın (Ayaşlı) BoraJet ve oturduğu ev dahil bütün mal varlığına hile, desise ve tehditle el koyma, itibarsızlaştırma ve ondan el koyduğu parayı da ortaklarıyla Türkiye ve Lüksemburg’taki şirket ve banka hesaplarıyla aklama suçlarından. Kimi tahminlere göre ABD’de yargılanmak SBK için 200 yılı aşkın hapis cezasıyla yargılanmak demek.
SBK ise Türkiye’de, ola ki bağımsız Türk yargısı tarafından suçlu bulunsa da mahkemelere kravat takıp traşlı çıktığı için “iyi halden” 3-5 yıl gibi bir ceza alır, tatil köyüne çevrilen bir hapishanede biraz kalıp “denetimli” bırakılır. Siz olsanız bu koşullarda Türkiye’de yargılanmak istemez miydiniz?
Yatırımcı diye Erdoğan’a çıkaran kim?
Neye mi güveniyor SBK? Sözcü’den Deniz Zeyrek’e, Veyis Ateş ile 12 dakikalık telefon görüşmesinin 9 dakikasını, orada adı geçen önemli bir kişi nedeniyle şimdilik tuttuğunu söylemesinin payı olabilir mi? Bir tür hayat sigortası gibi yani. ABD Adalet Bakanlığını yayınladığı soruşturma dosyasında ortağı Kingston ile görüşmelerinde kendilerini koruyacaklarına güvendiği bir “Büyükbaba” ya da “Dede”den söz ediliyor. Kimdir o büyükbaba acaba? Amerikalı mı, Türk mü?
Az önce Los Angeles’te yaşayan Ermeni asıllı Levon Termendzhyan’dan söz etmiştim. Uluslararası bir para aklayıcısı. Ermenistan’da da para aklama, silah dahil kaçakçılık ve sahtecilik suçlamasıyla soruşturulan bir kişi. ABD ve Ermenistan vatandaşlığı var. Lev Aslan Dermen adıyla Türk vatandaşı olmuştu ki Levon, Ermenice aslan demek zaten.
Peki kim vermişti acaba Türk vatandaşlığını bu örnek insana? Örneğin “250 bin dolara TOKİ müteahhidinden ev al Türk vatandaşı ol kampanyasından mı yararlanmıştı?” CHP Sözcüsü Faik Öztrak sorular sormaya başladı. Daha önce İran ile altın-petrol ticareti aracısı Azeri kökenli İranlı sahtekâr Reza Zarrab’a kimlerin Rıza Sarraf adıyla Türk pasaportu verip, İtalya üzerinden AB-Schengen Vizesi aldığı sırada kimlerin kilit görevlerde olduğu az çok biliniyor. İçişleri Bakanı Muammer Güler, AB İşleri Bakanı da şimdi Prag Büyükelçisi yapılan Egemen Bağış idi; geçenlerde ölen Burhan Kuzu’nun da devrede olduğu hep konuşuldu. Acaba Termendhzyan’ı Dermen yapanlar kimdi? Nihayet haftalar sonra İçişleri Bakanlığına bağlı Nüfus ve Vatandaşlık işleri Genel Müdürlüğü, bu kişinin Türk vatandaşı olmadığını açıkladı. Yani her yere Türk vatandaşı Aslan Dermen Bey olarak girip çıkışı da yalandı.
Ayrıca… O dönem SBK ve tescilli sahtekâr, radikal Hristiyan Mormon tarikatı üyesi ortakları Kingston kardeşler Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yatırımcı diye takdim edilmişti. Şimdi sildirilmek istenen fotoğraflar çektirilmiş, “Türkiye’ye 500 milyon dolar getirecekler” diye İstanbul, Çırağan Otelde basın toplantısı düzenlenmişti. O dönem Yatırım Ajansı başında, şimdi Türkiye Varlık Fonu Yönetim Kurulu üyesi olan Arda Ermut vardı. Acaba o biliyor mudur?
Ve medya ayağı: başrolde Ergün Diler
Ya da SBK, medya operasyonları ve polis-yargı içindeki bağlarıyla Ayaşlı’nın BoraJet’ini gasp ettikten sonra hafta sonu gezilerine çıkardığı siyasiler, gazeteciler, devlet görevlileri biliyor mudur aslında nelerin olduğunu? O isimler şimdi neler yapıyorlar acaba o listelerin de ortaya saçılmaması için?
ABD Adalet Bakanlığının belgelerinde bazı gazetecilerin adı geçiyor. Örneğin Soner Yalçın’ın adı da geçiyor ama o SBK övgüsü ya da Ayaslı’nın Fethullahçı olduğunu (bağlantı iması yapsa da) yazmamış; “Mücahit Arslan Konuşsa” diye bir yazı yazmış Sözcü’de, herhalde bir şeyler bildiğini düşünüyordu. Buna rağmen belgede ismi var. Korkmaz’ın Karslı hemşerisi olan Mahmut Övür’ün de bir yazısı var örneğin. Ersin Ramoğlu ve Bülent Baskoy’un da yazılarından söz ediliyor.
Ancak SBK’nın BoraJet’e “çökme” sürecindeki medya yıldızı Takvim yazarı Ergün Diler olmuş ABD belgelerine göre. Hangi yazdığının yalan ya da “fabrikasyon”, yani gerçek olmadığı halde üretildiği de kanıtlarıyla yer almış ABD savcılık soruşturmasında. Ve bu yazılanların ABD’deki Türk medyası bağlantılarıyla -Ayaşlı’nın New Hampshire’da yaşayan ailesini tehdit etmekte kullanıldığı da.
İlişkileri patlama sırasındaki gazetecinin Ergün Diler olursa şaşırmamak lazım.
Ya ABD’de itirafçı olursa?
Amerikalı savcıların bulgularında Diler’in “itibarsızlaştırma” ve bu yolla BoraJet’in piyasa fiyatını düşürüp el koyma operasyonunda kullanıldığı öne sürülen yazılarına Ekim Alptekin irtibat kurduktan sonra başladığı da öne sürülüyor. Alptekin’in ARTI 1 TV’nin finansörlerinden olduğu iddiası Sözcü yazarı Yılmaz Özdil tarafından ima edilince, TV istasyonunun kuruluşunda yer alan bir başka Sözcü yazarı Uğur Dündar sert tepki vermiş, ikilinin arası bozulmuştu.
Diler ve diğer ilgili gazetecilere Ayaslı hakkında yanıltıcı bilgi vermekle suçlanan Alptekin o dönem SBK ile çalışmış. Daha sonra, SBK’nın Zahide Üner’i tecavüz ve öldürmekle tehdit ettiğine tanık olunca ayrılmış ve bu tanıklığını da ABD makamlarına anlatmış. Alptekin hakkında ABD’de, Donald Trump’ın ilk Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn ile Fethullah Gülen’in sınır dışı edilmesi için çıkar ilişkisi kurmak suçlamasıyla devam eden dava var.
Unutmadan söyleyelim: Flynn de Zarrab gibi itirafçı oldu. Acaba SBK da ABD’de yargılanırsa itirafçı olur mu? Olursa, bu Ankara ve İstanbul’da kimlerin uykularını kaçırır?
Berbat ilişkiler, birbiriyle suç ortaklığıyla bağlanan, berbat ilişkiler.
Bu koşullarda siz SBK yerinde olsanız, bugünkü Türk mahkemelerinde yargılanmak istemez miydiniz?