Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu ve AFAD Başkanı Yunus Sezer’i Ankara’dan taşıyan uçak 25 Ocak’ta trafiğe kapalı tutulan İstanbul Atatürk Havalimanına indi. Çünkü yapımı üç buçuk yıl önce tamamlanıp hizmete açılan İstanbul Havalimanı pisti zamanında ve ekili biçimde temizlenmediği için uçuşlara kapalıydı. Havaalanının işletmesinden AK Parti döneminin gözde şirketlerinden Kalyon-Cengiz-Mapa-Limak ortaklığıyla kurulmuş İGA sorumluydu. Bu ortaklığın inşa ettiği havaalanının kargo binasının çatısı da karın ağırlığını taşıyamamış, çökmüştü. Aslında Bakanlar İstanbul’a kara yoluyla belki daha önce gidebilirlerdi ama Ankara-İstanbul karayolu da Ulaştırma Bakanlığı ekiplerince tam olarak temizlenememişti; güvenli trafiğe kapalıydı.
Ankara-İstanbul karayolu temizlenemeyip trafiğe kapatılınca, zaten öteden beri sorunlu olan İstanbul trafiği daha da şişmişti. Gerçi Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu şehir içi yolların açık olduğunu videolarla göstermeye çalışıyordu ama bunun bir önemi yoktu. İşte İmamoğlu başaramamıştı. Bu haliyle nasıl ülkeyi yönetmeye talip olabilir, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısına rakip olarak çıkmaya cüret edebilirdi?
Kış soğuğunda doğal gaz krizi
İstanbul Havalimanının kötü inşası ve işletilmesi, ya da daha kötü kar fırtınaları atlatmış Ankara-İstanbul karayolunun -Meteoroloji kar fırtınasının geleceğini günler öncesinden bildirmesine rağmen- temizlenememesinden İmamoğlu sorumlu değil elbette. Ama kurtla kuzunun “suyu bulandırdın” hikayesinde olduğu gibi, AK Parti propaganda ekibi kar yağışıyla yaşanan bütün sorumlardan İmamoğlu’nu sorumlu tutmak için kolları sıvamış görünüyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarihinin hiçbir döneminde trafikle başa çıkamadı. Ne Erdoğan ne de İmamoğlu. Bu ayrı bir sorun. Son aylara dek İstanbul halkının en büyük sorunu trafik idi.
Şimdi geçim sıkıntısı. Göz göre göre kış günlerine doğal gaz kriziyle girdi Türkiye. Doğal gaz, elektrik ve akaryakıta yapılan üst üste zamlar, sanayi üretimine ara verilmesi, gıda fiyatlarının fırlaması en ciddi sorun. Muhalefet hükümeti sadece döviz rezervlerini değil petrol ve doğal gaz rezervlerini de düzgün yönetememekle suçluyor.
Oysa Erdoğan da AK Parti ekonomideki kötü gidişin konuşulmasını istemiyor. Ulaştırma Bakanlığının ya da Havalimanı işletmesinin beceriksizliğinin konuşulmasını da istemiyor.
Erdoğan’ın İstanbul ve İmamoğlu sorunu
AK Parti ekonomik kriz değil İmamoğlu konuşulsun istiyor. Geçenlerde Cumhurbaşkanı ve ardından İçişleri Bakanı tarafından ortaya atılan İBB’de çalışan PKK bağlantılı personel iddiaları şimdilik tutmamış görünüyor; İçişleri teftiş kurulunun raporu bekleniyor. AK Parti şimdi de kar yağışını da fırsat olarak kullanıp CHP’li Belediye Başkanını yıpratma kampanyası başlatmış durumda.
Bunun siyasette yeri var mı? Evet var. Rakibiniz açık verirse yüklenirsiniz. Örneğin önünüzde sel basmışken Bodrum’a gitmek gibi bir örneğiniz varken, kar fırtınası yaklaşırken balıkçıya gitmeyeceksiniz; randevunuzu erteleyeceksiniz örneğin. Öte yandan İçişlerinden Adalete oradan hazineye dek bütün devlet güç ve imkânlarını siyasi rakiplerinizi alt etmek üzere seferber etmenin de adil siyaset ve siyaset etiğinde yeri yok.
Erdoğan 2019’de İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyükşehir belediye başkanlıklarının AK Partiden CHP’ye geçmesini hala kabullenmiş değil; özellikle de İstanbul’un. Dahası, kendisine karşı Cumhurbaşkanlığı seçiminde rakip çıkma potansiyeli bulunan isimlerden ikisinin de CHP’li belediye başkanı olması; İstanbul’da İmamoğlu ve Ankara’da Mansur Yavaş.
Oysa şu anda halkın kahir çoğunluğu için birinci mesele ne Anayasa değişikliği ne cumhurbaşkanlığı adaylığı ama geçim sıkıntısı, ekonomi.