“Allah’ın cezaları kırmızı bültenle arayıp istediniz, operasyon da yaptınız. Artık ne yaptınızsa? Bize duruşmalar boyu ne izlettiniz siz, biz anlamadık. Edebimizle katıldık, size bizim gücümüz yetmez. Bizim kaybımız geri gelmez. Ancak bu ülkeye de adalet gelmez. İnanan varsa buyursun inansın, benim ne güvenim ne de inancım var…”
Bu sözler Şengül Hablemitoğlu’nun. Adaletsizlik artık Türkiye’nin yeni normali ve Hablemitoğlu bunun çığlığını atıyor.
Eşi Necip Hablemitoğlu’nun 18 Aralık 2002’de Ankara’da öldürülmesi suçuna karışmaktan yargılanan Gökhan Nuri Bozkır’ın yurtdışına kaçtığının 6 Temmuz’da anlaşılmasının hemen ardından Twitter hesabında yazdı. Özel Kuvvetlerde yüzbaşı rütbesine dek yükselmiş olan Bozkır, MİT ve Emniyetin girişimleriyle Ukrayna’da yakalanmış, bunu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bizzat duyurmuş, Türkiye’ye getirilmişti. Şengül Hablemitoğlu adaletsizlik çığlığı atarken ondan bahsediyor.
Yargıda adaletsizlik
Ama Bozkır, 19 Mayıs’ta, yine Hablemitoğlu cinayetine karıştığı suçlamasıyla, yine MİT tarafından Bulgaristan’dan getirilen eski Özal Kuvvet albayı Levent Göktaş, eski Özel Kuvvet yüzbaşısı Tarkan Mumcuoğlu ve Ergenekon soruşturmasının evinde bulunan bombalarla başlatıldığından bu yana ismi pek çok karanlık olayda geçen binbaşı emeklisi Fikret Emek ile birlikte tahliye edilmişti.
Bozkır hakkında Şanlıurfa’da görülen, Suriye’deki IŞİD dahil cihatçı militanlara soğan kamyonlarında silah sevk etme davasında tutuklama kararı çıkınca kaçmıştı. Oysa Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı sanıkların yeniden yurt dışına kaçabileceği gerekçesiyle Ankara 29’uncu Ağır Ceza Mahkemesinin kararına itiraz etmiş, ancak reddedilmişti. MİT yine bulsun getirsin, ne olacak ki?
Ancak aynı Ankara Adliyesinin 22’inci Ağır Ceza Mahkemesi, 5 Temmuz’da görülen Kobani Davasında önceki HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın tahliyesini “kaçma tehlikesi olması bir tarafa, serbest bırakıldıktan sonra adaletin iyi idaresine zarar verecek tarzda önlemler alabilecek olma tehlikesi mevcut olduğu” diyerek reddetti. Gazeteci Mehmet Yılmaz, kararı alanları “yargıç kılığında ama politikacı” diyerek eleştirdi. Çifte standart da yeni normal artık.
Adaletsizlik yayılıyor
Hablemitoğlu cinayeti sanığının tahliye edildikten sonra kaçtığının anlaşıldığı 6 Temmuz günü RTÜK Tele-1 televizyonunun yayınını 1 haftalığına durdurdu ve ağır bir para cezası kesti. Gerekçesi, gazeteci Merdan Yanardağ’ın, AK Parti yönetiminin PKK lideri Abdullah Öcalan ile yeni bir diyalog başlatabileceği eleştirisinde bulunurken sarf ettiği ifadelerin terörizmi övmek olarak değerlendirilerek tutuklanmasına yol açan yayını. Bu tutuklamanın gözdağı niteliği de taşıdığı basın üzerindeki baskının artacağı işareti olduğu da görülüyor.
Ama aynı gün Covid-19 salgını sırasında cezaevlerinden tahliye edilen hükümlülere yönelik af çalışması yapıldığı haberleri çıktı medyada. Akla MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çıkarak suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’yı da tahliye kapsamına aldırması geliyor.
Can Atalay, Gezi Davası tutuklusu. 14 Mayıs 2023’te Hatay Milletvekili seçildi. Tahliye edilmiyor. Adaletsizlik Meclis’te de. TİP milletvekilleri Meclis’te oturma eylemi yapıyor. Son olarak dün, 6 Temmuz’da TBMM Kürsüsünde -CHP’li seçmenin özlediği bir Atatürk, laiklik, hak ve özgürlükler ve demokrasi konuşması yapan- CHP İstanbul Milletvekili Namık Tan da tahliyesini istedi. Gözler TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’ta.
Ekonomiden kadın haklarına
Eksik bıraktığım varsa, kurusa bakmayın, siz tamamlayın lütfen.
Adaletsizlik sadece yargıda değil, kadın haklarındaki gerilemede de kendisini gösteriyor, ekonomideki gelir dağılımı eşitsizliğinde de.
Birileri “Siz öyle diyorsunuz ama, çarklar dönüyor, Erdoğan da seçimi kazanıyor işte” diyor. Bense seçimden değil adaletsizlik duygusunun toplumda kanser gibi yayılması ve kanıksanmaya başlamasının getirdiği çürümeden söz ediyorum.
Dediğim gibi, bu yazıda eksik bıraktıkların beni bağışlasın; sadece son birkaç günkü örnekler bunlar.