Dünyanın “birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğu şu günlerde” kimsenin başkasının derdine ağıt yakacak hali yok. Hatta alttan alta uluslararası bir imaj savaşı başladı bile.
Bugün için aslında imaj hiçbir şey, sağlık her şey ama turizm Türkiye için her zaman gelir kaynağının yanı sıra önemli bir prestij unsuru, bir “uluslararası kabul beratı” oldu. Ülke geçen yıl TÜİK hesaplamasına göre turizmden 34,5 milyar dolar gelir elde etti ve 50 milyon üzeri ziyaretçi hedefiyle bu yıl bu rakamı ilerilere taşımayı planlıyordu. Bugünse Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, haklı bir temenniyi dile getirerek “Mümkünse yurt dışından Türkiye’ye turizm talebinin Nisan sonuna ertelenmesi daha mantıklı geliyor” diyor.
Dün Cumhurbaşkanlığı’nda düzenlenen toplantı sonrasında alınacak sağlık önlemleri açıklanmadan bir gün önce Bakan Ersoy, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan kameralar karşısına geçti ve sektöre özel planlamalarını, düşüncelerini anlattı.
İçlerinden Sağlık Bakanı Koca’nın söyledikleri hepsinden ciddiydi: “Salgının Avrupa’daki durumu bizi dün akşamki [10 Mart] tabloyla karşı karşıya bırakmakla büyük ihtimalle yetinmeyecektir, risk ciddidir.”
Önümüzdeki akut öncelik, hastalığın ülkemizde de bir salgına dönüşmesini engellemek. Fakat bundan ötesini planlamak da mühim. Çünkü hastalık sağlık sektörü ve perakende başta olmak üzere pek çok başka alanı desteğe muhtaç hale getirebilir. Koridorların iyice boşalmasından korkan AVM dükkanlarının, kiraların ötelenmesini isteyebileceği söyleniyor, mesela.
Pandemi ilanı iptal gerekçesi olur mu?
Önce sektörün gidiş tarafına bakalım. Kimse yerinden kıpırdamak istemiyor. Önde gelen şirketler, “telefonlar sadece iptal için çalıyor” diyor. Operatörler ve tüketiciler bir “mücbir sebep” tartışmasına kilitlenmiş durumda. Şöyle ki: Bakanlığın krizin ilk günlerinde yaptığı, tüketiciler mücbir sebeplerle turları iptal edebilir” açıklaması bir karışıklık yaratmıştı. Daha sonra bu koşulun Türkiye’nin uçuşları sonlandırdığı İran, Irak, İtalya ve Çin ile kısıtlı olduğu ilan edilerek durum netleştirildi. Fakat Dünya Sağlık Örgütü’nün koronavirüsü pandemi, yani küresel salgın aşamasına taşımasıyla tartışma yeniden alevlendi. Hürriyet’ten Burak Coşan’a konuşan Avukat Mehmet Durmaz, bunun “ tüketiciyi sorumluluktan kurtaran sebepler arasında” sayılması gerektiğini anlatıyor. Bir başka avukat, Ersan Taştekin, “Ülkeler arasını bırakın, yurtiçinde dahi seyahat iptallerinde bu karar iptal hakkı doğurur” diyor.
Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Hukuk Başdanışmanı İlker Ünsever ise “Eğer mücbir sebep sayılacaksa havayolu firmaları uçuşlarını durdurmalı, oteller kapanmalı” görüşünde.
Yani tüketicilerin uçuş kısıtı olmayana ülkelere düzenlenen turları pandemiyi gerekçe göstererek iptal edemeyeceğini, parasını geri isteyemeyeceğini söylüyor.
‘Bu çekler nasıl ödenecek?’
Yurtdışından gelen turların iptalleri ve rezervasyonların donma noktasına gelmesi ise diğer bir sorun ki Türk ekonomisine bunun maliyeti çok daha büyük olabilir. Turizmciler, terör saldırıları ve Rusya ile uçak krizi gölgesinde geçen 2016 yılından daha kötü bir sezon bekliyor. Tur şirketleri, önceden satın aldıkları uçak biletlerinin ellerinde kalmasından korkuyor. İade konusu, dört ülke biletleri dışında henüz net değil. Nitekim, endişe zinciri kocaman şirketlerden başlayıp Antalya’nın küçük esnafına kadar uzanıyor. Türkiye seyahatlerini bütünüyle iptal edip paralarını geri isteyen ülkelerden söz ediliyor. Ancak birçok alımı önceden yapan şirketlerin de önlerinde yapılması gereken başka ödemeler var.
Dünya gazetesinden Selenay Yağcı’ya konuşan TÜRSAB Yönetim Kurulu Üyesi Hamit Kuk, “En önemli talebimiz otellere çeşitli ön ödemeler yaparak onlara çekler, senetler veriyoruz. Şu anda nakit akışı tamamen durmuş durumda. Bu çekler nasıl ödenecek? En acil konu bu” diyor.
Turizmciler destek, mağdur olmaktan korkan tüketiciler yönlendirme bekliyor.
Sokakların mahşer filmleri gibi boşalmasından korkan turizm kasabaları, iki kere kaygılı…