Artılar dediysek, sanırım son zamanlarda bir tek Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılmasından söz edebileceğiz. Yani yapacağını söyleyip, yapma sinyali verip yaptığı bir tek o var. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve başında bulunduğu AK Parti’nin son zamanlarda gündeme getirdiği bütün projeler başarısızlıkla sonuçlandı. Artılar hep Erdoğan’ın ama eksilerden kimler sorumlu tutulacak acaba? Tam da AK Parti Kongresine doğru göze girme yarışı başlamışken.
Hangi eksiler mi? Ekonomiye, liranın değerindeki kayıplara, ayrıca geleceğiz birazdan. Ama Haziran’a kadar başarılı örnekler arasında sayılan koronavirüs salgınıyla mücadelede dahi gerilediğimiz görülüyor; okulları açmakta tereddütteyiz, yeter ki AVM’ler açık kalsın. Sonra bütün yandaş kalemlerin alkış tutup Twitter hesaplarına yeşil nokta koydukları #millihesaplarburada kampanyasını hatırlayan var mı? Tam da ilk günlerde tahmin ettiğimiz gibi birer birer kaldırıldı o yeşil noktalar. Oysa AK Parti Medya ve Tanırım Başkan Yardımcısı Mahir Ünal ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun çok umutluydu bu kampanyadan.
Yeşil nokta, sonra İstanbul Sözleşmesi
Gündemi ekonomiden bir hafta kadar filan saptırmak dışında bir başarı sağlamadı yeşil nokta kampanyası. Sonucu da ileride muhtemelen AK Parti’nin aleyhine işleyecek olan, birilerinin “hata yapmışız, geri alalım diyeceği” sosyal medya yasası oldu.
Geri alalım deyince, ilk defa resmen AK Parti Başkan Vekili Numan Kurtulmuş’un ortaya attığı kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesinin geri alınması kampanyası var. Bunun AK Partiye oy şantajı yapmak isteyen kadın düşmanı gruplar, tarikat ve cemaatlerin baskısı sonucu olduğu kısa sürede anlaşıldı. Yıllardır şımartılmış, beslenmiş gruplar işi Cumhurbaşkanının kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın yönetiminde olduğu KADEM ve Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Fatma Şahin’e galiz hakarete vardırana kadar epey sesleri çıktı. Yazdıkları uyduruk rapor YetkinReport’ta yayınlanınca foyaları döküldü. Erdoğan karar toplantısını 13 Ağustos’a erteledi ama bence TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un “gerek yok, cinayetleri önlüyor” ifadesinden sonra sanırım o sayfayı kapanmış sayabiliriz.
Netice, AK Parti içinde şehirli, eğitimli, iş ve meslek sahibi kadınların ayrı bir örgütlenmeyle ortaya çıkışları oldu. Adı “Aile ve Sosyal Araştırmalar Platformu” (ASAP), çıkış bildirilerini buradan okuyabilirsiniz.
Koronavirüs mücadelesinde gerileme
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile birlikte koronavirüs Covid-19 salgını ile kısıtlamalı mücadele döneminde toplumun takdirini toplayan bakanların başında geliyordu. Bilim Danışma Kurulu’nun önerilerinin dikkate alındığı izlenimi vardı. Türk Tabipler Birliğinin önerileri gecikerek de olsa uygulanıyordu. Salgın da geriletilmeye başladı. Ne zamanki turizm-ticaret-inşaat lobisi bastırmaya başladı, okullar yerine AVM’ler tercih edildi, kısıtlamalar bir anda kaldırıldı, işler tersine döner oldu. Haziran ortasında 100’ün altına düşmesi öngörülen günlük hasta sayısı halen binin üzerinde. Cansiperane emek harcayan sağlık çalışanları tükenmiş durumda, hergün bir başka doktorumuzun ölüm haberini okuyoruz. Sağlık Bakanlığı rakam saklar oldu ama bazı illerdeki yetkililer, örnek Malatya, Adıyaman, hastanelerde yer kalmadığını söylüyor. Ankara iyi durumdayken kötü duruma geçti, geçen gün belgesini yayınladık. En hafifinden endişe beyan eden Fahrettin Koca, herhalde yukarıdan gelen tepkilerle eleştirenleri yalancılıkla suçlar oldu ama doğrusu nerede? Ağustos sonu geliyor ve okulların açılıp açılmayacağı hâlâ belli değil.
Her fırsatta, Atatürk’e, laikliğe, kadınlara…
Cumhurbaşkanı Erdoğan Ayasofya’nın cami olarak yeniden ibadete açılışının gölgelenmek istediğini söyledi, belki haklıydı ama bundan öncelikle Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın sorumlu tutulması lâzım. Kılıçla çıktığı o hutbede ismini vermeden Atatürk’e lanet okuması, sonra onu Diyanet sitesinden kaldırtması, işi temizlemenin Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın’a düşmesi hep kayıtlarda.
“Doksan yıllık reklam arası” zihniyetinin, “Keşke Yunanlılar kazansaydı” zihniyetinin her fırsatta İstiklâl Savaşının önderi, Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’e, din ve devlet işlerini ayıran laikliğe ve kadın-erkek eşitliğine saldırması ne kadar acı.
Acaba Erbaş’ın aklında 1965’teki Diyanet İşleri Başkanı (o zaman aynı safta olan Suudi Arabistan ve Müslüman Kardeşlerin desteğine sahip) Yaşar Tunagür’ün, Süleyman Demirel’den talep edip alamadığı “Diyanetin Özerkliğini” gündeme getirmek mi var? İstanbul Sözleşmesinde kadınların gücü karşısında geri adım atmak zorunda kalan Akit çevresinin şimdi de orduda “Din Subaylığı” kampanyası açtığını görüyoruz.
MHP lideri Devlet Bahçeli’den alıntı yapayım: “Ne yapmak, nereye varmak istenmektedir?”
Ekonomi: paramız sürekli değer kaybında
6 Ağustos günü Türk lirası ABD karşısında en düşün düzeyine düştü: bir dolar 7,30 lirayı gördü, (bu yazı yazılırken 7,32 idi). Kapalıçarşıda 1990’lara benzer karaborsanın oluştuğu haber alındı.
Vicdanı hür ekonomi yazarları güzel anlatıyor durumu. Ben size başka bir şeyden söz edeceğim.
7 Ağustos’ta hükümet çizgisindeki gazetelerde durum şuydu: Sabah’ın birinci sayfasında buna dair bir tek satır yoktu. Akit’te de öyle. Hürriyet, sağ göbekte tek sütun görmüştü “Merkez’den dolar mesajı” başlığıyla; düşüş yazılmamıştı. Milliyet’te sol göbekte tek sütunda “merkez ve BDDK’dan iki hamle” deniyordu, neye karşı hamle olduğuna dair kelime yoktu. Yeni Şafak’ın sayfa eteğinde 5 satırlık tek sütunda “Dövizde oynaklığa karşı teyakkuz” diyordu sadece. Bu gazeteler içinde haberi en çok gören Türkiye olmuştu: etekte tam 3 sütuna “Piyasalar yanıyor” demişti. Bir telefon almamışlarsa bu yüzden şaşarım.
Ne oluyor? Yazdırmayınca millet farkına varmıyor mu? Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın “Her şey yolunda” demeçleriyle nurlu ufuklara çıkmayı daha ne kadar bekleyeceğiz?
Sorduk ya: artılar hep Erdoğan’ın da eksilerden kim sorumlu?