Categories: Siyaset

Türkiye, ABD tehditlerine rağmen Rus S-400 füzelerini teslim almaya başladı

Milli Savuma Bakanlığı Rusya’da alınan S-400 füzeleri teslimatına 12 Temmuz itibarıyla başladığını açıkladı. İlk füze parçalarının iki Rus nakliye uçağı tarafında 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin merkezi olarak kullanılan Ankara yakınlarındaki Mürted hava üssüne getirilmeye başlandığı bildirildi. Hükümet adına ilk açıklamayı yapan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu “Bitmiş bir anlaşma. Herhangi bir sıkıntı yok. Süreç bundan sora da sağlıklı bir şekilde devam edecek dedi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 1 Temmuz’da, S-400’lerin teslimatına on gün içinde başlanacağını bildirmiş, Amerikan tehditlerine rağmen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile varılan anlaşmadan geri dönüş olmadığını söylemişti.
ABD’nin bir NATO müttefikine Rusya ile işbirliğine girmemesi talebini, yaptırım tehdidine rağmen kabul ettirememesinin –eğer varsa- nadir bir örneği olan bu gelişme, Amerikalılar açısından diğer müttefiklerine kötü örnek olma özelliği taşırken Türkiye’yi da siyasi, askeri ve ekonomik yaptırımlarla karşı karşıya bırakıyor.
Son olarak Japonya’daki G20 zirvesi sırasında Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı görüşme sonrasında Trump, Türkiye’nin Rusya’dan füze almaya karar vermesinde kendisinden önceki Barack Obama yönetiminin Türkiye’ye Patriot satmamış olmasının payı olduğunu kabul etmiş, Erdoğan da koşullar uygun olursa Türkiye’nin Patriot da alabileceğini söylemişti. Ancak bu gelişme sonrasında Kongre, Trump’a rağmen, Türkiye S-400’leri teslim alırsa, F-35 uçakları satışının engellenmesi ve ekonomik yaptırım uygulanmaya başlanması talebini tekrarlamıştı.
Şimdi sırada şu sorular var:
1- S-400’ler kurulup “aktive edilecek” mi? Yani çalıştırılıp Türk hava savuma sistemine dâhil edilecek mi? ABD bu durumda NATO hava savunma sistemine bir Rus silah sisteminin bağlanması nedeniyle gelişmiş F-35 uçaklarının gizli teknolojisinin deşifre olacağını söylüyor. Türkiye’ye ortak üreticisi olduğu F-35’lerin teslimatının engellenmesi talebi buradan kaynaklanıyor.
2- ABD bu gelişme karşısında Türkiye’ye ne tür yaptırımlar uygulayacak?
3- Türkiye bu yaptırımlara ne karşılık verecek?
Daha önce, 1975 yılında ABD 1974 Kıbrıs müdahalesi ve afyon ekimi nedeniyle Türkiye’ye askeri ambargo kararı alınca, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, İncirlik dâhil bütün üsleri Amerikan kullanımına kapatmış, bu durum 3 yıl devam etmişti.
Hem ABD, hem Türkiye’nin batı savunma ittifakı NATO’ya üye olması, NATO’nun baş hasmının da fiilen Rusya olduğu gerçeği, S-400 konusunu Türkiye’nin özelde ABD, genelde Batı ile ilişkilerinde bir “stres testine” dönüştürmüş bulunuyor. Stres testi finans sektörünün mühendislikten alıp kullandığı bir kavram: yükleme ya laboratuvar, ya da bilgisayar ortamında dayanıklılığın sınırlarını bulmayı amaçlıyor. S-400 konusunda Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinin dayanıklılık sınırları ölçülüyor adeta.
ABD yaptırımları, sadece Türkiye’nin de ortak üreticisi olduğu F-35 uçaklarının verilmeme tehdidini kapsamakla kalmıyor. Gerçi önceki Genelkurmay Başkanlarından İlker Başbuğ F-35 programının çok geciktiğini, aksadığını ve planlandığından çok daha yüksek maliyetlere ulaştığını söylüyor ama Türkiye daha yirmi yıl öncesinden, önümüzdeki dört yıl içinde gövde ömrünü tamamlamaya başlayacak F-16’lar yerine hava savunmasını F-35’ler üzerine kurmaya başlamıştı. İşin askeri boyutunda sadece F-35’ler yok. Özellikle hava, bir ölçüde deniz kuvvetlerinde hâlâ ABD ve başka NATO ülkelerinde üretilen teknoloji ve hassas malzemeye bağımlılık mevcut.
Ancak Amerikan yaptırımları esas olarak zaten zor günler geçiren Türkiye ekonomisini tehdit ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan 29 Haziran’da Japonya’da Trump ile yaptığı görüşme üzerine iyimser bir tablo çiziyor. Ama ne Kongre Trump’ı destekliyor, ne de Trump bir dediği diğerini tutan bir siyasetçi; daha önce PKK’nın Suriye kolu PYD’ye karşı Fırat’ın doğusunda söz konusu edilen askeri harekâtın “ekonominizi mahvederim” tehdidi ardından askıya alındığı biliniyor. Trump, Japonya’daki basın toplantısında bu harekâtı kendisinin Erdoğan’a telefon ederek durdurduğu iddiasında bulunmuştu. Trump, Orta Doğu uzmanı yeni Ankara Büyükelçisi David Satterfield’i tam da bu günlerde, 10 Temmuz’da Türkiye’ye göndermiş bulunuyor.
ABD ile zıtlaşmanın tırmandığı süreçte Erdoğan’ın Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’yı “faizleri indirmedi” gerekçesiyle, ancak kulise yansıdığı kadarıyla yeni parti kurma hazırlığındaki eski ekonomi kaptanı Ali Babacan ile irtibatı kuşkusuyla görevden almasına dek varan hassas gelişmeler söz konusu. Trump’ın meşum Twitleriyle sadece Türkiye’de değil, en son büyükelçi örneğinde olduğu gibi (İsrail’le birlikte) en yakın stratejik ortağı İngiltere’de bile nasıl sarsıntılara yol açtığı görülüyor.
Aslında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak yönetimindeki Türk ekonomisi, kendi yapısal sorunlarına ek olarak, ABD dışında başka dış tehditlerin de etkisi altında. Bunlar arasında Kıbrıs etrafındaki gaz arama ihtilafının askeri boyutlarıyla tırmanmasını da sayabiliriz. Avrupa Birliğinin (AB), Türk Deniz Kuvvetleri eşliğinde yapılan aramalar nedeniyle Türkiye’ye yaptırımlar uygulamaya karar vermesi, Ankara’nın tepkisine neden oldu. Türkiye’nin ihracatının yarısı AB ülkelerine, siyasi yönden sorunlar yaşasa da ekonomik bakımdan Türkiye’nin en önemli ticari muhatabı, başta Almanya, İtalya, Fransa, Hollanda gibi ülkeleri olmak üzere AB ülkeleri; en ciddi dış yatırımlar da AB’den geliyor.
Bütün bunların üzerine bir de Erdoğan’ın yerel seçimlerde yaşadığı yenilgiye bağlı olarak AK Parti içinde karşı karşıya kaldığı sorunlar binmiş durumda.
Erdoğan, S-400 meselesini sadece savunma ihtiyacı olarak değil, özellikle 15 Temmuz sonrasında ABD ile ve genel olarak Batıyla ilişkileri yeniden tanımlama ihtiyacı çerçevesinde görüyor. Öte yandan, kendileri de ABD’deki Trump yönetimi tarafından itilip kakılmaktan bıkmış başka NATO üyesi ülkelerin de Türkiye ile ABD arasındaki S-400 zıtlaşmasının sonucunu merakla beklediği dikkate alınmalı.
Dolayısıyla bu aslında iki yönlü bir stres testi sayılır.
Sorular şunlar:
1- ABD, Rus füzeleri aldı diye Türkiye’yi gözden çıkarmaya ne kadar hazır?
2- Türkiye, ABD ve AB ile ilişkileri nereye kadar gerebilir?
3- Türkiye, Rusya’ya ne kadar, nereye kadar güvenebilir?
4- Türkiye’de seçmen ekonomik faturanın ağırlaşmasını nereye kadar taşıyabilir?
5- Bu süreç yine “beka” sorununun gündemde tutulacağı bir baskın seçim getirir mi?
Türkiye’yi hem iç, hem dış siyaset ve ekonomi alanında daha da sıcak günler bekliyor.

Murat Yetkin

Gazeteci-Yazar

Recent Posts

İYİ Parti’de kurultay günü: Yeni liderini seçecek

Seçim yenilgilerinin ardından iç çalkantılarla gündemden düşmeyen İYİ Parti Ankara'da düzenlenenen 5. Olağanüstü Kurultay ile…

58 dakika ago

Türkiye aslında çok zengin bir ülke. Yeni bir 2030 vizyonu gerekiyor

Türkiye aslında çok zengin bir ülke. Yeni bir 2030 vizyonu gerekiyor. Gerçekten de öyle. Hiç…

2 saat ago

Bir Türk yetkili: Erdoğan’ın ABD ziyareti ertelendi

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 9 Mayıs'ta yapması beklenen ABD seyahatinin ileri bir tarihe ertelendiği bildirildi. İsminin…

19 saat ago

ABD’de Columbia, Türkiye’de ODTÜ: öğrenciler neden ayakta?

"ODTÜ'de bugün de bir kez daha Devrim Stadyumu'nun adını söyleyemeyen Rektörlük, Bahar Şenliği'ni Devrim'den soyutlamak,…

21 saat ago

Şimşek’in iki zorlu sınavı: vergi reformu ve kamuda tasarruf

Seçim bitti. Seçim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hedeflediği gibi değil CHP lideri Özgür Özel’in istediği gibi…

1 gün ago

Dünya fikri mülkiyet günü: Adalet, yaratıcılık ve hakikat

Bugün 26 Nisan Dünya Fikri Mülkiyet Günü. Dünyayı fikirlerin ve bu bağlamda kararların yönettiği düşünülürse her…

1 gün ago