Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurulu çerçevesinde ABD Başkanı Donald Trump ile resmî randevusu olan liderler arasında yer almayacağı dün itibarıyla belli olduktan sonra tek buluşma umudu 25 Eylül’de Türk-Amerikan İş Konseyi’nin (TAİK) vereceği yemeğe kaldı.
DHA’nın Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına dayanarak verdiği habere göre, Erdoğan 22 Eylül’de ikisi de New York’ta bulunduğu halde bir telefon görüşmesi yaparak “ikili ve bölgesel konuları” konuştular. Trump’ın 25 Eylül’de ticaret hacmini 20 milyar dolardan 100 milyar dolara çıkarmak iddiasını gerçekleştirmek üzere yol haritasının TAİK Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ’ın ev sahipliğinde açıklanacağı yemek öncesinde buluşmaması halinde Erdoğan ABD’den Trump ile yüz yüze görüşemeden dönmüş olacak. Trump’ın BM Genel Kurulu çerçevesinde resmî ikili görüşme yapacağı açıklanan liderler arasında İngiltere, Japonya, Hindistan, Pakistan, Güney Kore, Yeni Zelanda, Singapur, Irak, Ukrayna ve Polonya Devlet veya Hükümet başkanları bulunuyor. Trump’ın görüşeceği ilan edilen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise, ülkesindeki siyasi belirsizlik nedeniyle New York’a gitmeyeceğini duyurmuştu; Netanyahu’nun Trump ile görüşme zorluğu zaten bulunmuyor.
Türkiye tarafında halen bütün diplomatik çabalar, Trump’ın bu yemek öncesi Cipriani lokantasına gelip, oradaki bir odada Erdoğan ile yarım saat kadar görüşüp, sonra da birlikte yemek salonuna geçerek, yemeğe kalmadan davetlilere kısaca hitap etmesi üzerine yoğunlaşmış durumda.
Umutlar Cipriani yemeğinde
Trump yemeğe kalmayacak, çünkü Erdoğan ile buluşmak üzere TAİK yemeği öncesinde lokantaya gelse bile, daha sonra kendi 2020 seçim kampanyasının başlangıcında önemli bir etkinlik olan bağış toplama yemeğine katılacak.
Bu yemek Trump için önemli. New York dünyanın en zengin şehirlerinden birisi ve bu zenginlikte aynı zamanda İsrail lobisine destek olan sermayedarların önemli katkısı var. Trump’ın bu bağış yemeği zamanlama olarak da 29 Eylül’de başlayacak Musevi Yahudi Yeni Yılı, Roş Aşana öncesinde düzenlenmesi bakımından önem taşıyor. Trump’ın Orta Doğu Temsilcisi olarak atadığı damadı Jared Kushner’inse aynı akşam düzenlenecek Davos yemeğine katılacağı, bu yemeğe Hazine ve Maliye Bakanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın da katılabileceği bilgisi var.
TAİK yemeğine ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross’un ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın yanı sıra ABD seyahatinde Erdoğan’a eşlik eden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve diğer yetkililerin de katılması bekleniyor. Erdoğan ile 29 Haziran’da Osaka’daki görüşmesinde 100 milyar dolar ticaret hacmi iddiasını ortaya atan Trump, 6-10 Eylül tarihlerinde Ross’u Türkiye’ye gönderip nabız yoklamıştı.
Trump’tan önce Senatörle görüşme
Erdoğan’ın 22 Eylül’de Trump ile yaptığı telefon görüşmesinden birkaç saat önce, Peninsula Otelinde Trump’a yakın Cumhuriyetçi Parti senatörlerinden Lindsey Graham ile 40 dakika görüştüğü, görüşmede Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun da bulunduğu bilgisi var.
Basına yansıdığı kadarıyla Graham görüşme sonrası şunları söylemiş: “Türkiye’nin Suriye’de yaptıkları IŞİD’in geri gelmemesini sağlıyor. Türkiye İdlib’te önemli işler yapıyor, insanların ölmesini önlüyor. Türkiye ile stratejik partnerliğimizin artması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye sadece Suriye için değil tüm bölge açısından önemli. Ayrıca, Türkiye’yi F-35 programına geri kazandırmanın önemli olduğu kanaatindeyim. Belki, Türkiye ile serbest ticaret anlaşması bile olabilir.”
Hükümet çizgisindeki baskın medya bu sözlerden sadece F-35 kısmını aldı. Oysa Graham, IŞİD’e yaptığı vurguyla adeta Güvenli Bölge konusunda Suriye’de PKK’yı tamamen feda etmelerinin zor olduğunu, bu durumda IŞİD’in hortlayacağını ima etmiş. İdlib’e övgü adeta “Rusya ile ilişkiniz bizi o kadar da rahatsız etmiyor” anlamına geliyor, nispet yapma etkisini zayıflatıyor. Serbest ticaret anlaşmasına göz kırpmaksa, eğer AB ile Gümrük Birliğini tehlikeye düşürecek olursa, Türk ekonomisine faydadan çok zarar verebilir.
Graham’ın Erdoğan’a gelmesini Trump ile muhtemel görüşmesi öncesi, ya da o görüşmenin yapılıp yapılmayacağına dair bir zemin yoklaması saymak da mümkün. Amerikalı rahip Andrew Brunson’un yasa dışı Fethullah Gülen örgütlenmesi ve PKK irtibatları iddiasıyla tutuklanıp ceza aldıktan sonra tahliyesi öncesi yürütülen paralel diplomasinin de aktörüydü Graham, herhangi biri değil.
Erdoğan güvenlik, Trump ticaret diyor
Bu görüşmenin ardından gerçekleşen Erdoğan’ın Trump ile telefonla konuşmasında acaba bazı konuları yüz yüze görüşseler daha kolay çözeceklerine dair ifadeler de yer aldı mı? Bu görüşmenin gerçekleşebilmesi için acaba bazı ön koşullar konuşuldu mu? Trump ancak belli sonuçları elde etmesi garantisiyle mi TAİK yemeği öncesi Cipriani’ye uğramayı programına alacak?
Erdoğan, New York’a gitmeden önce AK Parti hükümeti bakımından en önemli konunun Fırat’ın Doğusunda Suriye topraklarında PKK’ya karşı ABD ile Güvenli Bölge kurulması olduğunu söylemişti. Bu çerçevede 16 Eylül’de Ankara’da Astana Süreci görüşmesi ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile ortak basın toplantısında verdiği “iki hafta” süre var Erdoğan’ın. Bu süre New York dönüşü sonrasında, ay sonunda, Meclis açılışı günlerinde doluyor. Trump “önce bizden, bizim koşullarımızla mal alın” mealinde bastırırken, ekonomik sıkıntıdan IMF’siz çıkış yolu arayan Erdoğan PKK’ya karşı istediğini alabilecek mi?
Şu ana kadar elimizdeki bilgilerden bu sorulara tam yanıt bulmak mümkün değil. Önce 25 Eylül gecesini bekleyelim, görelim. Sonra, bu dünyada artık hiçbir şeyin gizli kalmadığına güvenelim; öğrenip yazacağız elbet.