Henüz tamamı kamuoyuna ilan edilmese de, olağanüstü gelişmeler olmazsa Haziran’da koronavirüs önlemlerindeki normalleşme takvimi az çok belli oldu. Resmî kaynaklara göre, değişik alanlarda hangi normalleşme adımlarının Haziran’da (ve Mayıs’ın son günlerinde) atılacağı konusunda belli başlı örnekler şunlar:
Bilindiği gibi Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 28 Mayıs’tan önce koronavirüs Covid-19 salgınının yayılma tehlikesini hâlâ yüksek olacağını söylemişti. Bu tarihten önce gevşetilen önlemler arasında en çok tartışmaya yol açan alış-veriş merkezlerinin (AVM) açılışı kararı oldu. Nitekim Bakan Koca, 11 Mayıs’taki ilk gün uygulamasının sonunda AVM’lerde fiziki mesafe ve diğer önlemlere uyulmadığından şikâyet etti.
28 Mayıs’tan itibaren, yani Bayram’ın bitişini takiben özellikle turizme yönelik bazı gevşemeler öngörülüyor. Bunlar arasında otel, motel ve pansiyonların belirlenen özel koşullarla müşteri kabulüne başlaması da bulunuyor. Bu özel koşullar henüz kesinleşmiş ve açıklanmış değil ancak tartışılan konular arasında, örneğin boşalan odanın dezenfekte edilip bir gün boş tutulması türünden önlemlerin de bulunduğu duyumları var.
28 Mayıs’tan itibaren yurtdışı turizme ilk adımlar da atılmaya başlayacak. Bunun da Ege Adaları ve Yunanistan-Türkiye arasındaki turistik teknelere verilen izin ve KKTC ile aradaki karantina önleminin kaldırılması olması bekleniyor. Aynı şekilde kıyılarda turistik amaçlı ahşap teknelere ve salgın riski kalmamış ülkelerden gelen kargo gemilerine kısıtlamaların gevşetilmesi için de bu tarih dönüm noktası olabilir.
Hastaneler, sınır kapıları, camiler, oteller
Haziran’da koronavirüs önlemlerinde belli başlı sınırlamalar planlanıyor; tabii uyarmamız lazım ki, kurallara uymama nedeniyle hastalığın yayılma hızında yeniden artış yaşanmazsa.
1 Haziran’da uygulamaya alınması düşünülen önlemler arasında şunlar bulunuyor:
– Pandemi hastanelerinin sayısının azaltılması, pandemi hastanesi olmaktan çıkarılan hastanelerde normal hasta kabul işlemlerine dönülmesi,
– İşyerlerinde kısa çalışma uygulamasına son verilmesi,
– Askeri subay ve astsubay okullarında özel önlemlerle yüzyüze eğitime başlanması,
– Kütüphanelerin özel önlemlerle açılması,
– Cezaevlerinde kapalı görüşe başlanması,
– Konserlerin, kapasitenin yüzde 50 izleyici koşulu ve özel önlemlerle başlaması,
– Noterlerin nöbet sistemi dışında çalışmasına izin verilmesi
– Mülteci geri kabul işlemlerinin başlaması.
12 Haziran’da camilerin fiziki mesafe kurallarına bağlı kalmak şartıyla açılması öngörülüyor. Cuma namazlarına ilk aşamada cami içlerinde değil, ise açık havada izin verilecek.
15 Haziran’da üniversitelerde yüz yüze eğitimin özel önlemlerle başlayacağını Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoağn daha önce duyurmuştu. koronavirüs nedeniyle kapatılan sınır kapılarının da 15 Haziran’da açılması planlanıyor. Ancak koşullar beklenenden hızlı düzelirse, Yunanistan ve Bulgaristan ile kara sınırlarının açılmasının daha önceye, hatta 1 Haziran’a çekilmesi de mümkün. 15 Haziran müze ve ören yerleri ile mesire ve piknik alanları üzerindeki yasağın da kalkacağı tarih olarak öngörülüyor. 15 Haziran’da halka açık “istirahat ve eğlence yerleri” üzerindeki yasak son bulabilir. Bunlar arasında çay bahçeleri, dernek lokalleri ve havuzlar da sayılıyor. Ancak düğün salonu, sinema ve gösteri merkezi üzerindeki kısıtlama birkaç hafta daha devam edebilir.
Ya siyasi normalleşme?
Bunlar COVID-19 salgını nedeniyle günlük hayatımıza dair Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay koordinasyonunda planlanan normalleşme adımları. Umalım ki vatandaşlar da kurallara uyar ve Sağlık Bakanlığı ile sağlık emekçilerinin çabasıyla geriletilmeye başlanan salgın yeniden canlanmaz, hayatlarımız normale, daha doğrusu yeni normale döner.
Ancak bir de siyasi normalleşme var en az günlük hayatlarımızdaki normalleşme kadar ihtiyaç duyduğumuz. COVID-19 krizinin zirvesindeyken dahi siyasi kutuplaşma son bulmadı. Salgına karşı en çok elele verilmesi gereken günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CHP’li belediyelere karşı cephe açmasına da tanık olduk. Aynı şekilde CHP dahil bazı muhalefet sözcülerinin sırf AK Parti’nin başarısızlığı hesabına yazılması için kamuoyunu Sağlık Bakanlığı ve sağlık emekçilerinin çabalarına kuşkuyla bakmasına yol açan beyanlarına da.
Bunların ters teptiğini görüyoruz. Ne Erdoğan’ın CHP’li belediyeleri kötülemesi belediyelere yönelik halk desteğini azalttı, ne de sorumsuz muhalefet sözcülerinin yaymaya çalıştığı güvensizlik Sağlık Bakanı ve bilim insanlarının güvenilirlik desteğinin Cumhurbaşkanı dahil siyasilerin üstünde olmasını engelledi.
Belki de bu yüzden, Cumhurbaşkanı 11 Mayıs konuşmasında, ilk kez belediyelerin katkısını bir tek cümle içinde de kalsa övdü, ilk kez konuşmasında doğrudan CHP’ye vurmadı. Bunda muhtemelen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun 10 Mayıs’taki bir canlı yayında Sağlık Bakanlığını başarılı bulduğunu söylemesi de pay sahibi olmuştur.
Yeterli mi? Hayır. Siyasi liderler sürekli gerilim politikasının artık bir avuç fanatik dışında halkı bıktırdığını görmeli. Siyasi normalleşme üzerinde daha çok durmak gerekiyor.