Herkes katıla katıla gülüyordu. Yüksek fizik okumuş temizlikçimiz, edebiyat fakültesi mezunu şoförümüz, uluslararası ilişkiler üstüne, ekonomi mastırı yapmış muhasebecimiz. İki binli yılların başında bir süreliğine yaşadığım Gürcistan’ın, Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra sanayisini kaybedip işsizlik, uyuşturucu ve depresyon girdabına girmiş Kutaisi şehrinde, bir STK’nın ofis mutfağında, öğle yemeğindeydik. Yüksek yüksek diplomalarına rağmen eskiden gönül indirmeyecekleri işleri buldukları için memnundu iş arkadaşlarım. Ama sohbet artık dinlemekten sıkıldığım, Amerika’ya gidip şahane bir hayat kurma hayallerine gelince dayanamamıştım. Amerika’ya gidince her şeyin öyle mükemmel olamayabileceğini söyledim. Zira orada da karnını bile doyuramayan yoksullar vardı, üstelik hepsi de ABD vatandaşı yarım milyondan fazla insan “evsiz”di. Evsiz kelimesini duyunca önce anlamayan gözlerle bana baktılar. Bayağı evsiz işte dedim, sokakta yatıp kalkıyorlar ve sayıları yüzbinlerle… On saniye süresince bu evsizlik kavramını anlamak için biraz çaba sarf ettiler, sonra birbirlerini izleyerek kahkahaları patlattılar, iskemleden düşercesine. Kocaman Sovyetler’i devirmiş, zenginlik diyarı süper güç ABD ve evsizler. Tuhaf bir espri anlayışım vardı, ama komikti sahiden…
Aradan geçen yirmi yılda eski Sovyet halkları dahil birçok insan “Amerikan rüyasının” hayal olduğunun farkına varmıştır kuşkusuz. Ancak onlar kadar naif olmayanları bile, dünyanın birinci ekonomisi, en büyük askeri gücü, en iyi üniversitelere, sayısız araştırma merkezine sahip, bilim, teknoloji ve inovasyonda, özellikle de tıpta en başta giden ABD’nin Covid-19 salgını karşısında gösterdiği, daha doğrusu gösteremediği performans şaşırttı.
ABD’de ilk Koronavirüs enfeksiyonu 21 Ocak’ta Wuhan’dan Seattle bölgesine gelen bir adamda saptandı. 21 Ocaktan Mart 13’e geçen iki aya yakın zaman içinde Trump yönetimi Çin’e uçuş yasağı, İtalya ve Güney Kore’ye seyahat etmeme tavsiyesi dışında bir önlem almadı. Başkana göre Korona virüsü grip gibi bir şey yapıyordu ve Amerika’da dünyanın en iyi doktorları vardı. Bu arada sosyal medyada özellikle Washington eyaletinden ve New York’dan birçok insan berbat bir grip geçirdiklerini, Covid-19 benzeri bulgular gösterdiklerini ama test yaptıramadıklarını söylüyorlardı. 15 Mart tarihinde Koronavirüs bulguları bildiren ülkeler arasında, kişi başına en az test yapan ülke ABD’ydi. Testlerin, merkezi olarak CDC (Merkezi Hastalık Kontrolü) tarafından üretilip eyaletlere dağıtılması planlanmış ama dünyanın en prestijli kurumlarından CDC’nin gönderdiği testler hatalı çıkmıştı. Yeni testlerin CDC tarafından üretilmesi haftalar alacaktı, onun için birçok laboratuvarın kendi testlerini geliştirmelerine izin verildi. Ancak tren kaçmıştı, salgının erken dönemde kontrol altına alınması çok sınırlı test kapasitesi ile mümkün olamadı.
Bu aşamayı kaçıran çoğu Batılı ülke gibi ABD’nin de önünde salgının zararını en aza indirmek için kitlesel önlemler almak tek seçenek olarak kaldı. Trump yönetimi uzun bir süre ayak sürüdükten sonra 13 Mart’ta, saptanan enfeksiyonlar 1600’ü, resmi ölüm sayısı 41’i bulunca, ulusal acil durum ilan etti. İki gün sonra CDC 50 kişiden daha büyük grupların bir araya gelmemesini “tavsiye etti”. Bu tavsiyeye göre eyaletlerin çoğu kendi önlem paketlerini açıkladılar. Bu paketlere evde kalma tavsiyelerinin konması 30 Mart’ı buldu. Bu kararları elde silah, fiziki mesafe kuralına uymadan protesto eden grupların resim ve videolarını o sırada çoğu evinde oturmakta olan diğer ülke vatandaşları şaşkınlıkla izlerken Columbia Üniversitesinde yapılan bir modelleme, hareketliliği kısıtlayan tedbirler bir hafta önce uygulanmaya başlasaydı ölümlerin yüzde elli beşinin önlenebileceğini gösterdi.
12 Nisan itibariyle, ABD, Covid nedeniyle en yüksek ölüm sayısı bildiren ülke oldu.
Çok parçalı, adem-i merkeziyetçi bir idari yapısı olan ABD’deki salgının yönetimi, salgınlar tarihi üzerine yazdıklarıyla bilinen, Yale Üniversitesi Profesörü Frank Snowden’ın sözüyle tam bir “kakofoni”. “Normal” zamanlarda karmaşık birçok mekanizma ile, eleştirilse de çalışan sistem, salgın gibi çabuk hareket edilmesi, net politikaların ve mesajların olması gereken bir durumda etkin olamadı.
Yine çok parçalı ve neredeyse tamamen özelleşmiş, dolayısıyla kâr odaklı sağlık sistemi de devasa gücünü ve meşhur etkinliğini kullanamadı. Aslına bakılırsa Amerikalılar, ABD sağlık sisteminin kâr yönelimi dolayısıyla geliştirdiği ve çok övündüğü etkinliğinin kurbanı oldu denebilir. Zira Amerika’da sağlık işletmeleri vaktini son dakikasına kadar kullanmadığı hiçbir sağlık personelini çalıştırmaz, 24/7 kullanmadığı hiçbir tomografi cihazını elde tutmaz, fazladan malzeme, örneğin maske, koruyucu tulum vb. stoklamaz, yatak doluluk oranları maksimumda değilse yöneticiler işten atılır. Bu yüzden sağlık sistemi, salgın gibi, sistemi aniden yükleyen bir tehdit karşısında yetersiz kaldı. Artık kangrenleşmiş bir sorun olan sağlık hizmetine erişemeyen milyonların olması, azınlıkların, göçmenlerin, yoksulların salgından belirgin olarak daha olumsuz etkilenmesine yol açtı ve ölüm sayılarını arttırdı. Örneğin, New York İtfaiyesi, salgının en hızlı yayıldığı ilk sekiz günde sokakta ya da evlerinde ölenlerin sayısını 1890 olarak bildirdi; yani o dönemdeki toplam ölümlerin yaklaşık dörtte biri.
Salgının ABD’deki merkezi New York şehri ve eyaleti oldu. Bugüne kadarki rakamlara bakılırsa, zengin, dünyayla daha çok ilişkisi olan ve dinamik sahil eyaletleri, orta kısımlarda ve güneydeki kırsal ABD eyaletlerine göre çok daha olumsuz etkilendiler. Bu bölünme aynı zamanda ABD’nin politik bölünmesini de yansıtıyor. Dolayısıyla Cumhuriyetçilerin olduğu, nüfus yoğunluğunun daha az olduğu eyaletler hem kitlesel tedbirleri uygulamakta gönülsüz oldu, hem de bir an önce normale dönmeye başladı. Economist’e göre bir önceki Başkanlık Seçiminde Trump’a oy veren eyaletlerde hareketlilik de tüketim de Clinton’a oy veren eyaletlere göre daha hızlı bir artış gösteriyor.
Geçtiğimiz hafta sonu Ulusal Kahramanları Anma Günü tatili vesilesiyle plajları, piknik alanlarını dolduran kalabalıklar çok neşeli görünüyorlardı. Ama aynı ülkede günde hâlâ binden fazla insanın Covid-19 nedeniyle öldüğünü bilince bu resimler neşe değil, dehşet veriyor.
ABD salgın yönetimi konusunda iyi bir sınav veremedi, çok insan hayatını kaybetti, yakın zamanda daha da kaybedeceği tahmin ediliyor. Birçok projeksiyon temmuz ayında Covid’e bağlı ölüm sayısının iki yüz bini bulacağını öngörüyor. Ancak bu politik bölünmüşlük ve “kakofoni”, Amerikalıların veri toplama ve istatistik yayınlama konusundaki iyi bilinen çalışkanlıkları ile birleşince dünyanın geri kalanı için, sosyal bilimlerde pek de olanaklı olmayan kontrollü bir deneyin sonuçlarını verecek. Çaresizce ve üzülerek izlemeye devam edelim.
Mehmet Öğütçü ve Rainer Geiger Ortadoğu, yıllardır süregelen siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çalkantıların izlerini taşıyan…
Yeni yıla girmemize sayılı gün kala, Milli Eğitim Bakanlığı sayesinde çocuklarımızı ve gençlerimizi maazallah kazara…
ABD ordusu bir kez daha Donald Trump’a Suriye resti çekiyor. Başkanlık görevini 20 Ocak’ta devralacak…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD'nin Gazprombank için uyguladığı yaptırımlardan Türkiye'yi muaf tutacağını…
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın Suriye'de Türkiye destekli Suriye Milli…
Esad gitti ama bence Suriye için en çetin meydan okuma yeni başlıyor. İsrail, ülkenin tüm…