Bir yandan korona yeniden canlanmış, hastaneler dolmuş, okulların açılıp açılmayacağı belli değil. Diğer yandan borsanın küçük bir kıpırdanışında, ortada ABD ile yeni bir kriz de yokken dolar yeniden 7 liraya dayanmış. Dış politikada takışmadığımız ülke sayısı giderek azalıyor. Aranızda belki “siyaset zaten her şeye müdahale ediyor, futbola da etmiştir, bunu mu konuşacağız?” diye kızanlar olacaktır.
Evet, bunu konuşacağız, çünkü artık her şey fena halde birbirine bağlı. Örneğin, Kayserispor, Kovidli oyuncusu olduğunu ama ligler devam etsin diye bunu bildirmediğini açıkladı. Salgının yeniden çoğalarak devam ettiği ortamda bu söylenen apaçık suçtu, ama karşılığı son dakika kararıyla Kayserispor’un ligden düşürülmeme armağanı oldu. Ekonomi bir de koronavirüs Covid-19 salgını darbesi yemiş haldeyken Türkiye Futbol Federasyonunun (TFF) futbolculara milyonlarca Avro (ki o da 8 lira 30 kuruş civarında) saçılmasına sınır getirmek istemesinin bir mantığı vardı ama bunu öyle bir şekilde yaptı ki, Fenerbahçe ve Kasımpaşa ligden çekilmeyi dahi düşündüklerini açıkladı. Katarlılara satılan maç yayıncısı kuruluş da devrede, onun derdi de liglerin yeniden aksaması.
Futbol, adalet, siyaset
MetroPoll araştırma kuruluşu, vatandaşın son tartışmalara nasıl baktığını incelemiş Temmuz 2020 sonu “Türkiye’nin Nabzı” raporunda. MetroPoll Genel Müdürü Özer Sencar, spor-siyaset ilişkisine bakışı araştırmaya karar vermelerinde Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un bir tartışma sırasındaki ifadesinin de etkili olduğunu söyledi. Ali Koç, Temmuz başında Tranzonspor ile TFF arasındaki bir tartışma sırasında, inşaatçı Nihat Özdemir başkanlığındaki Federasyonun futbola siyaset karıştırdığı iddiasıyla, “Türk halkında anket yapsanız futbolda adalet var mı diye” demişti, “Yüzde 90 hayır çıkar”.
MetroPoll de sormuş bunun üzerine. Yüzde 90 hayır çıkmasa da hayli yüksek futbolda adalet yok diyenler.
Türkiye’de futbol adil ve tarafsız yönetiliyor diyenlerin oranı beşte bir, yani yüzde 20 bile değil; yüzde 18,9 çıkmış. Yüzde 33,7, ankete katılanların üçte birinden biraz fazlasının bu konuda ya fikri yok ya da yanıt vermemiş. Muhtemelen yakın zamana dek futbola, daha doğrusu futbol adına oynanan ikiyüzlü oyunlara ilgisini yitirenler de bu kesimin içinde. Ama yüzde 47,4 yani vatandaşın yarısı “adalet yok” diyor.
Futbola siyasi müdahale
Asıl ilginç sonuç siyasetin futbola müdahalesi sorusunun yanıtlarında çıkmış. Evet, futbol hiçbir zaman sadece futbol değildir ve her zaman siyasi oyunların parçası olmuştur. Portekiz’i 1932-1968 arasında 36 yıl faşist diktatörlükle yöneten Antonio Salazar’ın yönetim sırrının halkı 3F ile oyalama olduğu söylenirdi: fado (müzik), Fatima (din) ve futbol. Ama MetroPoll araştırması ile en azından Türkiye’de ilk defa halkın futbol-siyaset ilişkisine bakışını sayısal olarak görüyoruz.
Vatandaşın yine üçte bire yakının (Yüzde 30,6) futbola bir ilgisi yok, ya da izlemiyor artık. Yüzde 40’a yakını (38,6) “futbola siyasi müdahale var” diyor. Ama hiç de azımsanmayacak bir bölümü, yüzde 30,8 “futbola siyasi müdahale yok” diyor.
Futbola siyasi müdahale olmadığını söyleyenlerin büyük çoğunluğu AK Partili, yüzde 37,7 ile ortalamayı AK Parti yükseltiyor zaten. Diğer bütün partilerin seçmenleri, MHP dahil, çoğunlukla “var” demiş. AK Parti seçmeninin yaklaşık üçte birinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yaptığı, ya da arkasında onun olduğu bilinen her icraatı gözü kapalı desteklediği algısı burada da kendisini göstermiş.
Derin çelişkiler
Çünkü TFF’nun başına Nihat Özdemir’in, daha önce de Yıldırım Demirören’in gelmesinin Erdoğan’dan bilinmesi yeni bir şey değil. Özdemir, dünyada en fazla hükümet ihalesi alan müteahhitler arasında.
Son tartışma TFF’nin kulüplere “harcama limitleri” getirmesinden çıktı. Bu tartışma nedeniyle yıllardır katkıda bulundupu Fenerbahçe üyeliğinden ayrıldı Özdemir.
Şimdi, ekonomi bu durumdayken, insanlar işlerini kaybediyor, çalışanların büyük çoğunluğu asgari ücretle yoksulluk sınırında yaşıyorken yerli ya da yabancı, ama daha çok yabancı oyunculara milyonlarca lira saçılmasına karşı önlem alınmasında ilke olarak yanlış bir şey yok.
Ama bunun uygulama şekli o kadar tartışmalı ki, kulüplerde “Hükümet TFF üzerinden bizim yönetimlere de kayyum atamak istiyor” kuşkusunu doğuruyor. Güven kalmamış. Uygulamaya göre, kulüp yönetimleri Bankalar Birliği ile anlaşma imzalayacak ve beş yıl içinde borç anaparalarının yüzde 80’ini ödemezse yaptırım uygulanacak. Spor gazetecisi Güntekin Onay, bu uygulamanın -dünyanın en pahalı liglerinden İspanyol La Liga’da olduğu gibi- neden futbolculara maaş limiti getirmek yerine kulüplere harcama limiti getirilmesini eleştiriyor.
Faturayı kim ödeyecek?
Bankalarla henüz anlaşma imzalamayan Fenerbahçe ve Kasımpaşa’nın harcama limitleri kısıtlanmış durumda.Daha önce hükümetle, Erdoğan hükümetinin Fethullah Gülen cemaatiyle arası iyiyken Aziz Yıldırım sorunu yaşayan Fenerliler ayakta, diğer kulüplerden destek arayışında. Ligden ayrılma dahi tartışılıyor. TFF yapısının artık özerkliğini yitirdiği, tamamen politize olduğu algısı var.
Siyaset futbola, futbol ekonomiye yük olmuş vaziyette, faturayı yine kim ödeyecek dersiniz? Hükümet mi, Federeasyon mu, futbola milyonlarını saçan iş sahipleri mi, yoksa futbola “gönül vermiş” ve gönül vermese de ceremesini enflasyon ve hayat pahalılığı cinsinden çekecek olan vatandaş mı? Sizce kim?