Benzin koyulması unutulduğu gerekçesiyle 27 Mayıs askeri darbesinin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in çalıştıramadığı ve üretimine geçilemeyen Devrim otomobilinin ahı mı tuttu ne? Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın video konferans ile teslim törenine katıldığı ilk yerli ve milli helikopter töreni teslim töreninde motorun çalıştığı gösterilemeyince kriz çıktı. İşin sorumlusu TEI Genel Müdürü Mahmut Akşit “töreni sabote etmek isteyenler” olduğunu öne sürdü. Üstelik “Bu şirketi bize Cumhurbaşkanlığı önerdi” diyerek.
Olay şu. TUSAŞ’ın da ortak olduğu TEI motor fabrikası test merkezi, Türkiye’nin ilk yerli üretim helikopter motoru TS-1400’ü TEI’ye teslim edecek, onlar da ilk yerli helikopter olarak TUSAŞ’ta tasarlanan GÖKBEY’e takacaklar. Tören 5 Aralık’ta yapılıyor, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank hep oradalar. Cumhurbaşkanı da İstanbul’dan Vahdettin Köşkünden video bağlantısıyla katılıyor törene.
Sesler duyuluyor: “Motor çalışmadı mı” diye, sonra “Çalışmadı” diye. Sonra elinde mikrofon olan Akşit’in sesi duyuluyor: “Motor çalışıyor efendim. Töreni sabote etmek isteyenlere hakkımızı helal etmiyoruz.”
Müdür kimi kast etti?
Akar müdahale ediyor. Cumhurbaşkanına liderliği altında bugünlere gelindiği için teşekkür ediyor, krizi geçiştirmek, ortamı sakinleştirmek istiyor. Motorun bir örneği podyumda, örtüsü açılıyor, Erdoğan “Buyurun. Hayırlı olsun. Ya Allah Bismillah” diyor ama Akşit sürdürüyor:
– “Sayın Cumhurbaşkanım motor test ekibini tekrar canlı yayında görmek istiyoruz, lütfen. Bu şirketi Cumhurbaşkanlığı önerdi bize. İşinizi düzgün yapın. Ben uzun yıllar boyunca gece-gündüz demeden bu motorun çalışmasında, defalarca engelleme girişimlerini geçerek başaran bu ekibimizin alın terini, şu anda burada sayın Cumhurbaşkanımızın huzurunda TEİ’ye teslim etmekten büyük gurur duyuyorum.”
Akşit TEI test ekibini kast etmediğine göre kimi kast etti? Motorun çalıştığı görüntüsü ve sesini ekrana yansıtamayan iletişim şirketini mi? Cumhurbaşkanlığının önerdiği, canlı yayın bağlantısını sağlayacak iletişim şirketi mi? Müdür onları mı, oradan birilerini mi suçluyor töreni sabote etmekle? Ve doğruysa, Cumhurbaşkanının işi gücü çok az da töreni yayınlayacak taşeron şirketin hangisi olacağını da o mu belirliyor artık? Ve hangi şirket o ismi açıklanmayan şirket? Kime ait?
Bu da Çin’e ihracat treni örneği
Son günlerde bu tür “tören krizlerine” bir örnek de bir gün önce, 4 Aralık’ta Çin’e törenle uğurlanan ihracat treninde yaşanmıştı.
Dışişleri Bakanlığı 4 Aralık’ta yazılı bir açıklamayla, bugüne dek Çin’dan Avrupa’ya Türkiye üzerinden 10 tren ile ihracat yapıldığını, ilk defa bu trenlerden birinin dönüşünde Türkiye’den Çin’e ihraç ürünü taşıyacağını duyurdu. Belli ki Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığından gelen teknik bilgilerle yapılıyordu duyuru.
Türkiye’den yapılan ihracat Alman patentiyle Çerkezköy’deki Bosch-Siemens tesislerinde üretilen çoğu buzdolabından oluşan beyaz eşya idi. Ulaştırma bakanı Adil Karaismailoğlu önünde Türkiye’den Çin’e ilk ihracat pankartı asılı treni törenle uğurladı.
Tren Marmaray’dan geçmiş ama Maltepe’de durmuştu. Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikasının (BTS) verdiği bilgiye göre, Maltepe istasyonunda pankart çıkarıldı ve yine Marmaray’dan geçerek Halkalı istasyonuna döndü. O arada, 4 Aralık akşamı başlayacak hafta sonu sokağa çıkma yasağı öncesi evlerine gitmekte olan vatandaşların kullanacağı 9 sefer önceden duyurulmadan iptal edilmiş, 10 sefer de aksamıştı.
Burada sabote edilen kimdi, sabote eden kimdi?
Suç atma telaşı
Bu durum üzerine Ulaştırma Bakanlığı tarafından olmasa da TCDD tarafından 5 Aralık’ta yapılan basın duyurusu ise evlere şenlikti.
TCDD, trenin geri döndürüldüğü iddialarına hiç cevap vermeden, treni Halkalı istasyonuna “gümrükleme ve yük taşımacılığında rutin sayılan işlemlerin tamamlanması” için “uğramıştı”. Yani tren Bakan onu Çin’e doğru uğurladıktan sonra 12 durak doğuya gitmiş, sonra 22 durak geri dönerek Kazlıçeşmeden 10 durak daha gerideki Halkalı’ya “uğramıştı”. TCDD’ye göre bu seyahate “yolundan döndü” demek “kötü niyet” göstergesiydi.
Gelelim sabote sorusuna. Burada sorumlu kim? TCDD Taşımacılık Genel Müdürü Kamuran Yazıcı mı, Trabzonlu hemşerisi Bakan Karaismailoğlu mu? Bakan şimdi Genel Müdüre “Arkadaş madem işlemler rutin, neden tamamlanmadan bana tören yaptırdın?” diye sorsa yeri değil mi? Sorabilir mi, o ayrı konu; kimin sırtının daha kalın olduğuna bağlı.
Tıpkı TEI Genel Müdürü gibi TCDD Genel Müdüründe de işi savuşturmak için suçu başka yerlere atma telaşı gözleniyor.
Bürokraside buna benzer bir telaşın 2001 ekonomik krizi sonrasında da görmüştük.
Üst bürokraside dağınıklık
Haydi o zaman koalisyon ve otorite boşluğu vardı diyelim; yüksek bürokratlar sorumluluktan sıyrılmak istiyordu. Şimdi otorite boşluğu değil, fazlası var. Örneğin Genel Müdürü atayan Bakan değil, Cumhurbaşkanı. Yönetici hesap vermesi gereken makamın Bakan olmadığını düşünüyor. İçişleri, Savunma, Dışişleri gibi birkaç bakanlık dışında durum bu. TEI Genel Müdürünün iddiası ve yakınması doğruysa, canlı yayını hangi şirketin yapacağına dahi Cumhurbaşkanlığı karar vermiş.
Baksanıza, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası yeni binasının 3 Aralık’taki açılışına, projenin mimarlarının davet edilmediği, mimarlar Semra Uygur ve Özcan Uygur’un “biletimizi alır gideriz” açıklamasıyla duyuldu. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy son gün devreye girip davet etmiş.
Devlet Hafızası körelip ülke kâr için her şeyi mübah gören bir şirket mantığıyla yönetmeye başlayınca, bir süre sonra dikişler oradan buradan atmaya başlıyor. ABD’de Donald Trump böyle gitmedi mi, üstelik oylarını artırmasına rağmen.
Şimdi TEI Genel Müdürünün iddiası üzerine durup bir daha düşünelim: mesele devlet yönetimindeki savrulma mı Erdoğan’ı sabote etmek mi?