Diplomasiyi ulusal çıkarların barışçıl araçlarla gözetilmesi olarak tanımlar, uluslararası ilişkiler disiplininde klasik realizmin kurucusu, Hans J. Morgenthau. Dışişleri, dış politikanın şekillendirildiği beyin-komuta merkezi ise diplomatik temsilciler de onun gözleri, kulakları ve ağzı; hatta parmak uçlarıdır. Ülkelerini yabancı topraklarda temsil etmekle görevlendirilen diplomatlar, dış politikanın sahada icra edilmesini sağlarken devletler arası ilişkileri özenle dokur, aşınan bağları onarır. Kişisel başarıları, çoğunlukla hizmet ettikleri devletin kazanım hanesine kaydedilir. Görevli bulundukları ülkede cereyan eden gelişmeleri kendi ülkelerine doğru şekilde aktarmakla yükümlü diplomatların anıları, çoğu zaman olayların perde arkasına ışık tuttuğundan, araştırmacılar için kıymetli birer kaynaktırlar.
Diplomatlık mesleği görkemli davetlerden ibaret değil
İngiltere’nin önceki Ankara Büyükelçisi Peter Westmacott, yeni çıkan “They Call It Diplomacy: Forty Years of Representing Britain Abroad – Buna Diplomasi Derler: Britanya’yı Temsil Ettiğim 40 yıl” isimli kitabı sadece anıları kapsamıyor. Westmacott 40 yıllık anıları, deneyimleri ve önemli olaylara dair çıkarımları da bir araya getirmiş.
İngiltere’nin önceki Ankara Büyükelçisi Peter Westmacott’um “They Call It Diplomacy: Forty Years of Representing Britain Abroad – Buna Diplomasi Derler: Britanya’yı Temsil Ettiğim 40 yıl” isimli kitabı çıktı.
Westmacott, diplomasi mesleğinin sadece görkemli salonlarda gümüş tepsilerin dolaştırıldığı lüks davetlerden ibaret olmadığını, aslında zannedildiğinden çok daha ağır sorumluluk isteyen, meşakkatli bir iş olduğuna dikkat çekiyor.
Teknolojik gelişmelerin neticesinde iletişimin anlık olarak aktığı, ülke liderlerinin sosyal medya üzerinden mesaj alışverişinde bulunduğu ve iletişim kazalarına hayli açık bir dönemden geçerken, diplomasinin önemini ve işlevini sorguluyor.
Recep Tayyip Erdoğan’dan İngiliz sarayına
Kariyer basamaklarını tırmanırken Tahran, Ankara, Brüksel, Paris ve Washington gibi önemli yerlerde görev yapan Büyükelçi Westmacott’ın hatıratı Tony Blair, Recep Tayyip Erdoğan ve Barack Obama gibi çeşitli lider profillerini yakından inceliyor. Son derece akıcı bir üslupla kaleme alınmış olan kitap, okuyucuyu adeta zamanda yolculuğa çıkarıyor ve devrim öncesi İran, Avrupa’nın siyasi entegrasyon süreci, 11 Eylül sonrası dünya politikası, İngiltere-Fransa arasındaki tarihsel rekabet, ABD-İngiltere arasındaki özel addedilen bağlar ve İngiltere’nin Brexit serüvenini eleştirel bir gözle aktarıyor. Öte yandan, 1990-93 yıllarında Galler Prensi Charles’ın özel sekreter yardımcısı olarak görev yapan Westmacott’un saray anıları, İngiliz Kraliyet ailesinin yaşamını merak edenler için ilgi çekici anekdotlar barındırıyor.
Beyaz Saray’ın darbeyi sorduğu İngiliz diplomatın gözünden Türkiye
Kitapta Türkiye’ye oldukça geniş bir yer ayrılmış. Büyükelçi, bu durumu Türkiye’ye duyduğu ilgi ve görevli bulunduğu 8 yıllık zaman zarfında gelişen yakınlığa dayandırıyor. Halen yılın belli dönemlerini Türkiye’de geçirdiklerini, çocuklarının da güzel anılarının olduğu bu ülkeyi ziyaret etmekten keyif aldığını belirtiyor. Elinden geldiği kadar Türkçe öğrenmeye gayret ettiğini de ekliyor.
Dışişleri tarafından 1987’de Ankara’ya tayin edilen Westmacott, 2002’de bu kez büyükelçi olarak geri dönüyor. Kitapta Türkiye’ye ayrılan üç bölüm, ülkenin yıllar içindeki siyasi, ekonomik ve kültürel dönüşümünün dışarıdan nasıl algılandığına ayna tutması bakımından oldukça değerli. İngiltere’nin Avrupa Birliği dönem başkanlığını üstlendiği süre zarfında Ankara’da büyükelçilik yapan Westmacott, Kıbrıs sorununun çözümü ve Türkiye’nin AB üyeliği için verdikleri diplomatik desteği oldukça ayrıntılı bir şekilde işliyor. Hatta, 2005 Lüksemburg Zirvesi’nden çıkan, Türkiye’nin AB ile katılım müzakerelerinin başlaması kararını, diplomatik kariyerinin başarılarından biri olarak not düşüyor, büyükelçi.
2006 yılında Türkiye’den ayrıldıktan sonra da ülkeyi etkileyen iç ve dış siyasi gelişmeleri yakından takip etmiş, Westmacott. Hükümet kanadında reform iştahının bitişi, AK Parti’ye yönelik kapatma davası, cumhurbaşkanlığı ve anayasa tartışmaları, Ergenekon ve Balyoz davaları, Gezi protestoları ve AK Parti ile Gülenci kadrolar arası güç çekişmesi kitapta ayrıntılı şekilde yer almakta. Arap Baharı, Suriye İç Savaşı, Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) ortaya çıkışı gibi bölgesel gelişmelerin arka planında Türkiye’nin bir taraftan PKK, bir taraftan IŞİD’e karşı yürüttüğü terörle mücadeleye yapılan vurgu göze çarpıyor.
15 Temmuz gecesi
Ancak kitabın en ilgi çekici kısımlarından biri, kuşkusuz, bugüne kadar pek az bilinen bazı detayları gün ışığına çıkaran, 15 Temmuz darbe girişiminin konu edildiği bölüm. Darbeden çok önce, “Gülenci”lerin kumpas girişimlerinin ABD’nin imajına zarar verdiği konusunda Amerikalıları uyarmaya çalıştığını belirtiyor, büyükelçi. Darbe girişiminin arkasında Washington’ın olduğu iddiasını ise reddediyor. Darbe girişimi akşamı Türkiye’de olup bitenler hakkında bilgi almak üzere kendisini arayan Beyaz Saray’daki bir dostuyla gerçekleştirdiği telefon görüşmesini bunun kanıtı olarak öne sürüyor. Başarısız darbe girişimine dair cevaplanmamış soruların yanıtlarını arayan Westmacott, 15 Temmuz sonrası Türkiye iç siyasetindeki gelişmeleri olabildiğince objektif şekilde aktarmaya çalışmış.
Westmacott’un hatıratı, gerek İngiliz diplomasisinin işleyişi gerekse Türkiye siyaseti ve dünya politikasının genel gidişatına dair sunduğu kapsamlı değerlendirmeler bakımından ilgiyle okunacak bir kitap. Raflarda bir an önce yerini almayı bekliyor.