Meral Akşener 10 Mart günü İYİ Parti grubuna hitabı, kim ne derse desin Türkiye’de kadın mücadelesi adına bir dönüm noktasıydı. Bugünün Türkiye’sinde büyük cesaret işidir siyasi rakiplerinin kendisine “Fosforlu Cevriye” lakabı takıp kampanya yaparak “fahişe” demek istediğini çıkıp Meclis kürsüsünde söylemek. Bunu söylerken kendi partililerine “önünüze bakmayın, utanıyorsunuz, biliyorum” diye cesaret vermek da az cesaret işi değildir.
Akşener’in (bir zamanlar adına TBMM Başkan Vekilliği yaptığı) MHP kaynaklı olarak sosyal medyada Fosforlu Cevriye etiketiyle aleyhine açılan karalama kampanyasını bu çıplaklıkla teşhir etmesi de cesaret işidir. Böyle böyle yıkılır tabular, kırılır putlar. Hakaretler bu tür yüzleşmelerle hakaret edileni yüceltir.
Akşener’in bu konuşmasından sonra Fosforlu Cevriye Türkiye’de kadın hareketinin simgelerinden, “Hepimiz Fosforlu Cevriye’yiz” kadın hakları savunucularının sloganlarından biri haline gelirse şaşmamak gerekir.
Fosforlu Cevriye karakterini aynı adlı romanında yaratan Türkiye’nin ilk kadın gazeteci-yazarlarından Suat Derviş’in anısı da böylece yaşatılmış olur.
Akşener’e de Fosforlu Cevriye diye küçümsenmeye, karalanmaya çalışan herkesle dayanışma göstermek gerekir.
Demir leblebi gibi bir konuşma
İzninizle şöyle yapacağım: Akşener’in söylediklerinden can alıcı bölümleri aynen aktarıp kısa yorumumu sona bırakacağım. İşte demir leblebi gibi muhataplarının midesine oturacak türden konuşmadan bölümler:
• “Geçen hafta, önünüze bakmayın utanıyorsunuz biliyorum, ‘Fosforlu Meral’ diye bir tag çalışması yapıldı. Bu tag’ın nereden, niçin geldiğini beş yıl evvel yol yürüdüğümüz arkadaşlarımız bilirler. Bahçeli, Konya’dan üst kurul delegelerini çağırdı ve orada bana ‘Fosforlu Cevriye’ dedi. Konyalı iki genç delege bunu tam da kast edildiği manada, fahişe olarak algıladılar ve ağlayarak bana geldiler.
• “Ben onlara kast ettikleri gibi olmadığını izah etmeye başladım. 47 doğumlu Sayın Bahçeli’nin hepimizin geçmişte abi dediğimiz Bahçeli, o çok genç çocukların gözünde yerle bir olmasın diye Fosforlu Cevriye’nin fahişe olmadığını, sert, eli sopalı bir kadın olduğunu söylemek zorunda kaldım. Ben onu korurken, gelip giden herkese kahkahalar içinde tam bir yıl boyunca bunu söyledi.”
Korkakların yüzüne ayna tutmaktır amacım
• “Benim 9 aylık erkek torunuma, hem de nikâh şahidi olduğu oğlumun çocuğuna ‘nesebi gayri-sahih’ dedi. Bunu ifşa ettim ben, birilerinin üzerine yıkıldı. Celal Adan isimli İstanbul milletvekili ve 50 doğumlu bu şahıs döndü hepimize, bana, buradaki herkese ‘sizin analarınız belli babalarınız belli değil’ dedi. (…) O ara Erdoğan’la el sıkışmışlardı ve hâkimler beraat verdiler.
• “Kereste gibi yaşam formlarına, erkek demeye midem kalkıyor. Onların yüzünün iğrenç olduğunu, her birinin ne kadar korkak olduğunu göstermeye beni vesile kıldın; sana şükürler olsun Allah’ım. Bu yaşam formlarının eşlerinin suratına nasıl baktığını merak ediyorum. (…) Korkaklarım yüzüne ayna tutmaktır amacım.”
Sandık geldiğinde kadınlar gerekeni yapar
• “Milletvekilin, sıkılmadan, “Kadın cinayetleri abartılıyor, 12 kat erkek öldürülüyor” dedi, sustun. Dava arkadaşım dediğin, sözüm ona adamlar, tacizlerde, tecavüzlerde, hatta cinayetlerde bile, ahlaksızca “Haklı sebep” aradılar, yine sustun. Ortağım dediklerin, daha bir hafta önce, şehitlerimizin olduğu o acı günde, benim için sosyal medyada hakaret kampanyası başlattılar, çıkıp da iki laf edemedin. Altında, Türkiye Cumhuriyeti’nin de imzası olan İstanbul Sözleşmesi, kadını yaşatmak için atılan önemli bir adımdı. Zihniyeti batasıca bir grup, onu da paçavra etme yarışına girdi, görmezden geldin. Bu mu senin mücadelen?
• “Madem Cumhurbaşkanısın, eyvallah, bu ülkedeki her kadının namusunun, şerefinin garantisi sensin, can güvenliğinin garantisi sensin. Garantisi sensin derken neyi kast ediyorum? Hakimlerdir, savcılardır. Ama sen destek verdin, trollerin destek verdi. Bugün olmazsa Allah’ın önünde hesaplaşacağız sizlerle. (…) Sandık geldiğinde kadınlar gerekeni yapar.”
• “Bugün ben sana bir şey diyemem. Ama seni önce eşine, sonra kızlarına, sonra gelinlerine ve sonra da bütün kadınlara şikâyet ediyorum Sayın Erdoğan.”
Kadınların sorunları siyasi meseledir
• “Kadının gülüşüne, güvenliğine, kıyafetine, inancına, bedeni ve hayatı üzerindeki hakkına, hukukuna, çalışma hayatında yaşadığı eşitsizliğe velhasıl, aldığı nefese bile karışmayı kendine hak gören bu nobran zihniyet, bu yıl da bize, kadınların ne kadar kıymetli olduğunu anlatıp durdu… Ne var ki; ‘kadınlarımız bizim için kıymetlidir’ deyip, kadınların dertlerini görmezden gelmek, ‘kadın konusu siyaset üstüdür’ deyip, hamasetten başka bir şey yapmamak ne kadınlara ne de kadınların sorunlarının çözümüne, katkı sağlar.
• “O nedenle biz, hamaseti değil, düşünmeyi, kadınların sorunlarına, çözüm üretmeyi tercih ediyoruz. Çünkü biz, kadınların sorunlarını, siyaset üstü görmüyoruz. Bizim için Kadın Meselesi, toplumsal bir mesele olduğu kadar, aynı zamanda bir demokratikleşme meselesidir. Dolayısıyla, siyasi bir meseledir. Siyasi meseleleri, kadınlarla el ele vererek çözecek kurum da doğal olarak siyasetin ta kendisidir.”
Akşener konuşmasında kadınların karşı karşıya kaldığı toplumsal ve ekonomik eşitsizliği de örnek ve rakamlarla anlattı.
Kadın haklarında çok gerilerdeyiz
• “Siz atılan nutuklara, yapılan hamasi konuşmalara bakmayın. Kadın hakları ve kadın istihdamı konusunda, Türkiye, maalesef, bu nutukların çok ama çok gerisinde. Dünya Ekonomik Forumu’nun, 2017 yılında hazırladığı, Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’ne göre, Türkiye 145 ülke içinde, 131’inci sırada yer alıyor. ‘Ekonomik katılım ve fırsat eşitliği’ göstergesine bakıldığında ise Türkiye 144 ülke içinde, 128. sırada. Gerçekten utanç verici…
• “Türkiye’de işgücüne, erkek nüfusunun yüzde 74,9’u katılabilirken, kadın nüfusunun yalnızca yüzde 34,8’i katılabiliyor. (…) AB ülkelerinde kadın işsizliği oranı yüzde 7,1. OECD ülkelerinde, yüzde 5,4. Türkiye’de ise, yüzde 15,2. Yani OECD’nin 3, AB ortalamasının 2 katı. Ülkemizde, her 10 genç kadından, yalnızca ikisi çalışabiliyor.
• “Kırsaldaki tabloysa, daha da ağır. Sosyal ve geleneksel yapıların, bütün yükünü çeken kadınlarımız, hırpalanıp, baskılara maruz kaldığı gibi; tarımsal üretim ile ev hizmetleri arasında sıkıştırılmış durumda.”
Siyasi rakibini Fosforlu Cevriye lakabıyla karalamaya kalkanlar herhalde silahlarının böyle geri tepmesini beklemiyordu. Dedik ya böyle böyle yıkılır tabular, kırılır putlar.